11 Mayıs 2011
Tam Bir Ay Kaldı
Bugün 11 Mayıs. İyiden iyiye ısınmaya başlayan seçim gürültü patırtısı...
Bugün 11 Mayıs. İyiden iyiye ısınmaya başlayan seçim gürültü patırtısı tam bir ay sonra, akşam üstü bitecek. Ertesi gün de sandık başına gideceğiz.
Eğer “Ben seçimi boykot edeceğim” demiyorsanız önümüzde dört seçenek var:
AKP, Bağımsızlar, CHP, MHP. (Sıralamayı alfabetik yaptığımı elbet fark ettiniz değil mi?)
* * *
Peki, AKP’ye oy vermeyi düşünüyor musunuz?
Cevabınız “Evet” ise Allah rızası için bana, neden AKP’ye oy vereceğinizi kısa ya da uzun bir e-mektupla anlatır mısınız? Ola ki benim cehaletimdendir; ola ki aklım ermediğindendir, ama bu satırları yazmadan önce sahiden düşündüm ve AKP’ye oy verilmesi için ciddi bir neden bulamadım. Seçimden tek başına hükümet kurabilecek kadar güçlü çıkacağı söylenen bir parti için, ona oy verecek tek bir sebep bile bulamamam belki tuhaftır. Ama yok, bulamıyorum.
* * *
Peki, CHP’ye oy vermeyi düşünüyor musunuz?
Baykal – Sav CHP’si olaydı, AKP için yazdıklarımı bir daha yazar ve sonraki seçeneğe geçerdim. Oysa Kılıçdaroğlu CHP’si farklı. Baykal-Sav CHP’sinin örümcek bağlamış, ülkeyi yönetmek üzere iktidara gelmeye değil, CHP’de iktidarda kalmaya fit olmuş ufuksuzluğuna karşılık Kılıçdaroğlu ve ekibi projeler üretiyor. Kimi projelerin ayağı bayağı yere basıyor, kimileri epey havalarda dolanıyor ama bir heves, bir kararlılık, bir atılım ruhu görmemek de haksızlık olur.
Ancak aday listelerinin seçilebilir yerlerine oturtulan ve Ergenekon sanığı diye adlandırılan zatları nasıl açıklayacağız? İtirazım sanık olmalarına değil. Belki hiç bir darbe planlamasına, tezgahına karışmamışlardır. Yargılama sonunda belki beraat ederler. Ama bu zatları tanıyorum, tanıyorsunuz. Ortak paydaları demokrasiye inanmamaları; “Bu halk cahil, hep yanlış partileri seçiyor. Doğruyu ben biliyorum ama beni dinlemiyorlar. Öyleyse Türkiye’de halk bilinçleninceye kadar demokrasi dedikleri bir aldatmacadır” dediler ve diyorlar. Onların bildikleri doğruyu ise bu ülke 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de çok somut yaşadı.
Buna rağmen CHP’ye oy verilebilir mi?
* * *
Peki MHP’ye oy vermeyi düşünüyor musunuz ?
Irkçı – milliyetçi bir ideolojiye saplanmışsanız verirsiniz elbet. Size sözüm yok. Ama bir de “MHP baraj altında kalmamalı. Çünkü o baraj altında kalırsa, ona gidecek oylar AKP’ye gider. Bu yüzden bu seçimlere mahsus MHP’ye oy vermeyi düşünüyorum” diyenler var. “Yok canım, kimmiş o şaşkınlar” filan demeyin. 12 Mart’ta Maltepe Askeri Hapishanesi’nde birlikte volta attığım, o zamanlar her cümlesine “Ben bir Marksist ve Leninist olarak...” diye başlayan ve bugün sol içeriği boşaltılmış bir “antiemperyalist” olarak ulusalcı (=Milliyetçinin arı dildeki adı) saflarda boy gösteren bir eski tanıdık yukarıdaki cümleyi bana söyledi ve inanmayacaksınız ama ciddiydi...
* * *
Ne kaldı?
Seçimlere girememeleri için devletin tepelerinde (yada derinlerinde) epey ali cengiz oyunu tezgahlanan ve bereket tezgahı boşa çıkaran bağımsızlar.
Tabii bağımsızlar derken “Bayrak mitingleri”nin mimarlarından Tuncay Özkan’ı, Kızılelma koalisyonunun kurucu şefi Doğu Perinçek’i ve Balyoz paşası Çetin Doğan’ı kastettiğimi düşünmediniz.
Tahmin ettiğiniz gibi yüzde 10’luk baraja takılmamak için seçimlere bağımsız olarak katılan ve aralarına Ertuğrul Kürkçü, Abdullah Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder’i de alan Kürt siyasetçileri kastediyorum.
Onlara oy verilmeli mi?
Bunu yarın konuşalım mı?
* * *
Çok kişisel bir not:
Bu bölümü okumasanız da olur. Ben sadece yüreğimi serinletmek, yıllardır belleğime çakılmış ve hiçbir zaman hesaplaşamamış olduğum bazı adamlara seslenmek için yazıyorum.
Eşme’deki gümüş madeninde ağır metaller ve siyanür içeren havuzlar çöktü. Bölgede yaşayan yurttaşların canı şimdi sonuncu havuzun cılız duvarlarının dayanmasına ve yağmurun ortalığı sele boğmamasına bağlı.
Cumhuriyet’te Bergama altın madeni ve Eşme gümüş madeni üstüne yazdıklarımdan sonra bana telefon edip aşşağılık küfürlerle (“Eşşeğin bilmem nesine su kaçırdın gazeteci”) aklı sıra beni fırçalayan dört yıldızlı havacı general...
İlhan Selçuk’a telefon edip “Gelip size her şeyi ayrıntılı anlatacağım. Sizin o gazeteci sanırım Alman gizli servislerinin ajanı ve memleketin yeraltı servetlerinin çıkarılmasını önlemeye and içmiş” deyip hazırladığım Bergama-Eşme: Ölüm Havuzları” başlıklı yazı dizimin yayınlanmasını önleyen MGK’da görevli üç yıldızlı general...
“Engin bey sizi bu yaz Papua-Yeni Gine’deki, kışın da Kanada’da güzel bir tatil yapmaya davet ediyoruz. Hem güzel bir tatil yaparsınız hem bir kaç gün o madenlerin ne kadar güvenli olduğuna bizzat tanık olursunuz” diye rüşvete benzer ahlaksız tekliflerde bulunan; Etibank genel müdürlüğü yapmış; ardından uluslararası altın tekeli Normandy Altın Şirketi’nin hizmetine girmiş; gözümün içine baka baka, “O havuzlar o kadar temiz ki içindeki su içilebilir. İnanmazsanız Kuran’a el basıp yemin ederim” diyen utanmaz adam...
28 Şubat’ın güçlü amirali Güven Erkaya adına geldiğini söyleyip, “Paşam sizden o madenlerin işletilmesine karşı çıkmanızı değil, tersine teşvik etmenizi rica ediyor. Bu bir vatanseverlik imtihanıdır diyor. Bu sözlere kayıtsız kalamazsınız değil mi” diye yalan söyleyen ve kimliğini gizleyen “esrarengiz” herif...
Normandy şirketinin davetlisi olarak beleş yurtdışı gezilere gidip, dönünce çalıştıkları gazetelerde altın ve gümüş madeni işletmelerine övgüler düzen meslektaş demeye utandığım meslektaşlarım...
Haydi gidin ve Eşme’deki son havuzun yanına çömelip o suyu kana kana için. Yalnız dikkat: Bölgedeki köylülere görünmeyin. Benden uyarması...
Oh be!..