Aydın Engin

27 Nisan 2013

Şu üst arama palavrası...

Kandil'deki basın toplantısının içeriği, anlamı, önemi, önemsizliği üstüne sayfalar dolusu yazılabilir, olup biten yorumlanabilir

Kandil'deki basın toplantısının içeriği, anlamı, önemi, önemsizliği üstüne sayfalar dolusu yazılabilir, olup biten yorumlanabilir. Yazıldı, yorumlandı da... Ama Türkiye'ye dönüp geçmiş günlerin gazetelerini hızla elden geçirince bir de “Gazetecilerin üstünün PKK'lilerce aranması” diye çok ciddi bir milli sorun olduğunu da öğrendim.

Sahiden bir arama yapılmış olsa konuyu tartışabiliriz. Tepede predatorların dolaştığı bir bölgede sinyal verme yetisi olan her aygıtın bir tehlike kaynağı olabileceğini artık çocuklar bile biliyor.

Üstelik sadece Türkiye'den değil Ortadoğu'nun hemen bütün ülkelerinden gelmiş, basın toplantısını en iyi açıdan izlemek için birbirini çiğnemeye yatkın bir gazeteci ordusundan söz ediyoruz. Kimin kim ve ne olduğu pek bilinemeyecek bir gazeteci ordusundan...

Basın toplantısının yapılacağı çayırlık alana gelmeden önce cep telefonları toplanmıştı. Ama cep telefonunu teslim etmemiş birileri de olabilirdi.

Bu hesapla toplantı güvenliğinden sorumlu PKK'liler bir üst araması yapmak istediler. Hatta çoğu Arap ülkelerinde gelmiş, aranmak üzere sıra oluşturmuş birkaç (Bir daha: Birkaç) gazetecinin üstü de aranmış. Buradaki “mış” boşuna değil. Ben ve benimle birlikte olan Türkiyeli gazeteciler bu aranma girişiminin ilk aşamasını görmediler bile.

Zaten gazeteciler basın toplantısının yapılacağı çadırın önüne dizilmiş iskemlelerde yer kapmak için hücum edince üst aramasının ilk aşaması sonuçsuz kaldı.

Herkes bir yer kapmışken yine güvenlikten sorumlu bir PKK'li bu koşullarda basın toplantısının kesinlikle yapılamayacağını “ültimatom” kokan bir dille belirtti. İskemleler yeniden boşaltıldı ve iki ayrı noktada gazetecilerin sıraya girmesi yeniden istendi. Derme çatma, karman çorman iki ayrı sıra oluştu da... Ancak kimse kimseyi arayamadan sona erdi ve gazeteciler yeniden iskemle sıralarına hücum etti. Olan da ilk aşamada iyi yer kapmış ama şimdi o yerleri yitirenlere oldu. Onlardan biri benim. Ayakta kaldım.  Beni bir TV programından tanıdığını söyleyen bir “kadın gerilla” elimden tutup çadırın içine kadar getirdi ve bu kez ayakta ama Karayılan'ı, Zeki Şengali'yi ve Hacer Zagros'u en iyi gören ve duyan, onların birkaç adım ötesindeki en iyi yerlerden birine kuruldum.

“Milli hisleri gelişmemiş Türk gazetecilerin kendilerini devletimizin azılı düşmanı PKK teröristlerine aratmasından doğan milli rezalet” bundan ibarettir.

Okurlara ve üst araması masalından milli bir öfke fışkırtan meslektaşlara arzederim...