03 Ekim 2011
Sayın Muhbir Vatandaş
Başlık 12 Mart günlerinin “şaka gibi gerçek”lerinden biriydi. TRT...
Başlık 12 Mart günlerinin “şaka gibi gerçek”lerinden biriydi. TRT radyo ve ekranlarından bangır bangır çağrı yapılıyordu: “Marksist, Leninist ve hatta Maoist teröristleri yetkili makamlara bildirecek sayın muhbir vatandaşlarımızın...”
İlkokulda bile arkadaşlarını ihbar etmenin kınanacak bir davranış olarak benmimsendiği, muhbirliğin adeta küfür sayıldığı, çocuklar arasında bile aşağılama olarak kullanıldığı bir kültürde, 12 Mart utangaç faşizmi, muhbirleri sayın ilan edecek kirli bir ahlak anlayışını resmen benimsemişti...
Sansaryan Han’ın en üst katındaki siyasi poliste sorgucu olan Laz komiserin kükreyişi hâlâ kulaklarımda:
- Uy uşağım, s.çacağım ha pu sayin muhpiri icat edenin agzina... Ula kariyi satan pezevenk parasini alamiy, müşterusuni terörcü deyi ihpar ediy, paa da bu pok yiyenu sorgulamak tüşiy daaaa...
Yine de masumiyet çağıymış.
O zamanlar “sayın muhbir” olmak bir vatandaşlık görevi olarak sunuluyordu ve bedavaydı...
Şimdilerde, serbest piyasa tanrısına tapanlar iktidarında “Yap ihbarı, kap parayı” düzeyine (düzey?) sıçradık.
Terörle mücadele etmeyi silahın namlusunda, dağı taşı bombalamakta arayan ve bulduğunu sananlar şimdi teröristi ihbar edene para ödeneceğini ilan ederek yeni bir geçim kapısı yaratıyorlar.
Bizim Laz komiser’in pezevengine sıra gelene kadar, nice muhbir vatandaş kolları sıvayacak.
Düşünün veresiye defterindeki borcunu bir türlü ödemeyen garibana diş bileyen bakkal... Arabasının kaportasını haşat ettiği halde suçu kabullenmeyen trafik canavarına diz çöktürmek isteyen öteki trafik canavarı... Balkonda mangal yakıp ortalığı dumana boğan üst kat komşusunu onca ricaya rağmen vazgeçiremeyen alt kattaki komşu... Bir üçgenin iç açıları toplamının kaç derece ettiğini bile bilemediği için geometri dersinde kırık not veren öğretmene diş bileyen hayta öğrenci... Eve kız arkadaşlarını da çağırıp gitar çalıp, yüksek sesle rock dinleyen genç kiracılarına kızan mütedeyyin evsahibi... Apartmanı kışla sanıp koyduğu saçma sapan yasaklara uymayan komşusuna dersini vermeye kararlı apartman yöneticisi emekli albay... Ucu ucuna getirdiği paracıklarıyla aldığı markalı gömlek defolu çıktığı halde geri almayan mağaza yöneticisinden intikam almaya kararlı delikanlı...
Yeter... Anladınız...
“Bunlar ihbar edeceklerse zaten ederlerdi” demeyin sakın. Şimdi bir de avantası var. Hem vatan hizmeti hem ticaret...
* * *
Laf ebeliği yaptığımı düşünen, yurttaşları teröristleri ihbar etmeye özendiren, bu amaçla para ödülü bile koyanlara çamur atmaya kalkıştığımı, ihbar edilse bile kısa bir soruşturma sonunda gerçeğin anlaşılacağını ileri sürenler çıkabilir.
“Gerçeği ortaya çıkaracak o kısa soruşturma” nasıl bir süreçtir bilir misiniz?
Ben bilirim.
O yüzden de korkarım.
Birlikte volta attığım, ranza paylaştığım çok delikanlı tanıdım. Falakaya yatırılıp, filistin askısına çekildiklerinde değil yüklenmesi istenen suçları, istenmeyenleri bile yüklendiler. Yüklendikleri suçlarla ilgileri olmadığının anlaşılması için –mesela- DAL grubu hücrelerinden çıkarılmaları, savcı önüne geldiklerinde, dışarıda bekleyen işkencecilerini görüp, savcı önünde de polis ifadesini kabullenmeleri ve ancak aylar ve aylar sonra çıkarıldıkları mahkeme salonuna gelmeleri gerekmişti. Orada, ancak orada bunların hepsinin düzmece olduğunu söyleme ve kanıtlama olanağı bulanların sayısı öyle onlarla, yüzlerle ölçülmez, üç sıfırlı rakamlara ulaşılır...
(Ünlü bir fıkranın tam zamanı.
Terörle mücadele eden ekiplerini yarıştırıyorlarmış. Ormana bir kaç tilki salmışlar. Görev tilkiyi yakalayıp getirmek. Mossad ekibinin bir tilki getirmesi on beş dakika bile sürmemiş. Yarım saat sonra CIA ekibi de bir tilki getirmiş. Kırkbeş dakika sonra da İngilizlerin MI6 ekibi ellerinde bir tilki ile görünmüş. Ama Türkiye ekibinden haber yok. Dört beş saat sonra bizimkiler de görünmüş. Yanlarında da perişan halde bir fil. “Nerede kaldınız, hem bu ne bu” diye sorulmuş. Bizimkilerin şefi omuz silkmiş, “Sorgu uzun sürdü, ondan geciktik. Ama sonunda bu, tilki olduğunu itiraf etti” demiş...
* * *
Şaka bir yana...
Terörle mücadele ediyoruz derken nasıl bir ahlâki çöküşün ve nasıl bir keyfi zulüm ve devlet terörünün piminin çekildiğinin farkındasınız değil mi?
Bu kararı verenler mi?
Onların ahlâk tanımında muhbirler bile sayın olur.
Terör de bu yolla çabucak önlenir... Tabii bu ülkenin demokratları, hukuka inananları, adaleti savunmaya kararlı olanları susar ve tepkisi güçlü bir biçimde ortaya koymazsa...