Aydın Engin

16 Mayıs 2012

Savcılara ve Yargıçlara Açık Mektup

Ergenekon davalarına ve KCK davalarına bakan savcı ve yargıçlara söylenecek sözüm var...

 

Bütün savcılara ve yargıçlara değil tabii. Böyle bir genelleme anlamsız.  Ama Ergenekon davalarına  ve  KCK davalarına bakan savcı ve yargıçlara söylenecek sözüm var. Bu mektup onlaradır.

Sayın savcılar ve yargıçlar,

AKP Hükümeti, Ergenekon ya da KCK davalarında tutuklu yargılanan milletvekilleri ile ilgili önce kamuoyunun ağzına bir parmak bal çaldı; ardından muhalefet partileri o milletvekillerinin  tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmalarını sağlayacak hukuksal formülü masanın üstüne koyunca kıvırmaya başladı. Sonunda Başbakanın ağzından kesin tavırları açıklandı:

- Mahkeme kararlarının sonucunu beklemek gerek. Yargılama bitsin, ona göre davranalım.

Anladınız.

Tutuklu milletvekillerinin geleceğine ilişkin kararı AKP çıkmaz ayın son çarşambasına erteleme kararında. Bu tutumlarında, AKP tepe kadrolarının o her zamanki “yarar-zarar” hesaplarının yattığı besbelli.

Oturup hesapladılar: Bu milletvekilleri serbest kalıp yasama faaliyetine katılırlarsa ne olacak ?  

Cevap verdiler: Muhalefet saflarına 9 milletvekili daha katılır.

Yine sordular: Bu bizim işimize gelir mi ?

Cevap verdiler: Gelmez. Öyleyse ipe un sermeye devam.

Ama ipe serilen un yüzünden demokrasinin temel bir ilkesi, seçilmişlerin önceliği ve üstünlüğü ilkesi çiğneniyor, keza kamu vicdanında adalet duygusu derin yaralar alıyor. Ne gam! Aslolan daha güçlü AKP, daha güçsüz muhalefettir...

Bugün geldiğimizi nokta işte tam da budur sayın savcı ve yargıçlar ve yaralanan adaletin yarasını sarmak, çiğnenen temel demokratik ilkeyi kurtarmak artık sadece sizlerin elinde.

Önce savcılara:

Açtığınız soruşturma sonunda  ve iddianameniz kabul edildiği için yürümekte olan yargılama sürecinde gerek iddianamelerinizdeki savrukluklar, özensizlikler, hukuksal çürüklükler, polisten gelen bilgileri “kes yapıştır” yöntemi ile iddianamelerinize yerleştirmeleriniz yüzünden kıdemli bir basın sanığı olan benden kırık not aldınız. Tabii ben HSYK olmadığım için verdiğim kırık notların sizlerin mesleki siciliniz için bir anlamı yok. Bunu biliyorum. Ama deneyimli bir yurttaşın verdiği kırık not da basbayağı anlamlı bir kırık nottur. Bunu da siz bilesiniz.

Şimdi de yargıçlara:

Önünüze konan iddianameleri ciddiye aldınız, kabul ettiniz ve 9 sanığı tutuklu olarak yagılamaya karar verdiniz. Onların son genel seçimde milletvekili seçilmiş olmaları sizin için anlam taşımadı. Dikkat ediniz: “Kepsut panayırında karpuz güzeli seçildiler” demedim; seçmen yurttaşların oyları ile milletin vekili seçildiler. Onlar yasa yapacaklar ve siz o yasaları uygulamakla yükümlü kamu görevlilerisiniz. Birer kamu görevlisi olarak onların çıkaracakları yasaları beğenip beğenmeme, doğru bulup bulmama hakkınız ve yetkiniz yok. Sadece uygulamakla yükümlüsünüz, o kadar.

Yani tutuklu olarak yargılamakta olduğunuz 9 sanık, seçmen yurttaşlarca sizin yetki ve görev alanınızın çok üstünde görevlere getirildiler.

Sanırım bundan sonraki ilk duruşmada da sanık avukatları yine tahliye talebinde bulunacaklar.

Ne diyeceksiniz?

Siz sayın savcılar, şu artık kanıksadığımız, ezberlediğimiz, duyunca öfke yerine gülmeye başladığımız “Delil durumu ve kaçma ve delilleri karartma olasalığı...” diye başlayan o sakız olmuş gerekçeye dayanıp tutukluluk hallerinin devamını mı isteyeceksiniz ?

Ve siz sayın yargıçlar bu gerekçeyi ciddiye alıp “Tutukluluk hallerinin devamına” mı diyeceksiniz?

Yapmayın,  bizi yine güldürmeyin.

6 KCK sanığı ve 3 Ergenekon sanığının tutukluluk halleri son bulursa hangi delilleri karartacaklar?

Sizi bilmem ama meslek gereği ben ve benim gibi mesleğini ciddiye alan gazeteciler önünüzdeki binlerce sayfalık iddianameleri, çok binlerce sayfalık eklerini zorunlu olarak okuduk. Meslek gereği okuduğunu anlayan kişileriz. O iddianamelerdeki suç isnatlarının dayandığı kanıtlar istense de karartılamaz, yok edilemez. İrnanmazsanız iddianameleri bir daha okuyun. Özellikle kanıtlara bakın ve “Sanıklar tutuksuz yargılanırsa, bundan yararlanıp bu kanıtları karartabilirler mi” diye sorun.

Ama bu soruya içtenlikle, kendinizin de inanacağı bir titizlikle cevap verin.

Keza, “Tutukluluk halleri kaldırılırsa bu sanıklar kaçarlar mı” diye de sorun. Vereceğiniz cevap benden, bizden önce kendinizi tatmin etsin.

Sayın savcılar ve yargıçlar,

gencecik hukuk öğrencileri olarak hukuk fakültelerinin birinci sınıfında okuduğunuz “Hukuk Başlangıcı” ya da “Hukuk Felsefesi” derslerini bir kez daha hatırlayın. Hukukun özünün adalet ve toplumsal vicdan olduğuna ilişkin temel ilkeleri hatırlayın.

Yani...

Kendiniz için “Bu savcılar ve yargıçlar adaletin gerçekleşmesi için değil, kendi ideolojik tercihlerinin gereği intikam duyguları içinde karar veriyorlar” dedirtmeyin. Bu konuda AKP’nin yargıyı tutsak ettiği ve kendi siyasal tercihleri doğrultusunda yönlendirdiği söylentileri ortalıkta kol geziyor. Bu söylentinin doğru olmadığını kanıtlamak sizin elinizde.

Sakın “Ama katalog suçlar kapsamına girenlerde tutukluluk hali zorunlu...” ya da “Hüküm giyip ceza yerlerse ağır hapis gerektiren suçlarda tutukluluk esastır” gibi kanuna uygun sıradan hukuk yorumlarını mazeret olarak önümüze koymayın. Adalet kanundan üstündür. Hukuk da kanuna uymayı değil adaleti gerçekleştirmeyi emreder.

Sizden “Bu savcı kanunlara uygun davranıyor” ya da “Bu yargıç kanunlara tam olarak uygun kararlar veriyor” diye söz edilmesi belki sicilinizi sağlama alır ama size saygınlık sağlamaz. Onun yerine adaleti sağlamakta yetersiz kalan kanunları elinizin tersiyle bir yana itip adaleti gerçekleştirmekle yükümlü bir hukuk adamı olmanın onuruna ve böylece kanunları adalet için yorumlayıp değiştirmeye, dönüştürmeye ne dersiniz?

Gelin siyaset esnafının demokrasiyi ayaklar altına almasına karşılık, hukukun sesini yükseltmeye aracı olun. Hukuk devletinde yaşadığımıza bizi inandırın. Torunlarınıza bırakacağınız en değerli mirasın siyasal çıkar hesaplarına karşı hukukun güçlü sesini yükseltmek olacağını sizlere hatırlatmama gerek var mı ?

İmza : Bir yurttaş.