Aydın Engin

23 Nisan 2013

PKK’nın Helikopterleri

Otelden çıkar çıkmaz karşında Beko mağazası. Kafanı sola çevir Merinos halıları, İstikbal yatakları, az ötede Kalebodur, Çanakkale Seramik… Nerdeyiz kuzum?

 

Gözünü sevdiğimin internet gazetesi. Kağıt gazete olsa şimdi yazdığını okurlar en erken yarın sabah okuyacak. Oysa e-gazetede gittiğin yerde bir tur at. Gel klavyeye yumul kısa ya da uzun yaz, yolla. Git bir tur daha at, otur, yine yaz… Hepsi de anında yayınlansın…

Erbil’de ilk turu attım. Otele döndüm. Şimdi bir fincan Türk kahvesi eşliğinde ilk izlenimler:

Otelden çıkar çıkmaz karşında Beko mağazası. Kafanı sola çevir Merinos halıları, İstikbal yatakları, az ötede Kalebodur, Çanakkale Seramik…

Nerdeyiz kuzum?

Hani şu çok değil birkaç yıl önce “Barzani, Talabani filan mı? Aşiret reisleri be kardeşim. Kuzey Irak mı? Ne olacak cahil, yoksul Kürtlerin bölgesi işte. Ne demek aşiret reislerini devlet töreni ile karşılamak” denilen bölgedeyiz.

Öcalan, “Sınırların silikleştiği bir Ortadoğu” hedefinden söz ediyordu da milli hisleri şaha kalkmış ulusalcılarımız ya burun kıvırıyor ya sövüp sayıyordu ya; Türkiye’nin hem kendi Kürtleri ile hem komşu Kürtlerle barışmasından söz edenlere vatan haini gözüyle bakılıyordu ya… Sermaye Türk-Kürt barışını çoktan ilan etmiş. Erbil’de gözalıcı binaların, kamu binalarının, görkemli havalimanının, çok yıldızlı otellerin hemen tümünü Türkiye’den gelen inşaat şirketleri yapmış. İki ana cadde boyunca yürüdüğünüzde görüyorsunuz:  Türkiye’den tanıdığınız bütün namlı markalar Erbil’de “dükkan açmış”.

Bitmedi burada Dolar kadar TL de geçiyor ve her iki kişiden biri çat pat da olsa Türkçe anlıyor. Sabah otelin lokantasındaki Kürt delikanlı “yumurta”yı öğrenmiş de kahvaltıda sunulanına “pişmiş yumurta” mı, yoksa “Kaynak yumurta mı” denecek sorusunun cevabını benden öğrenmeye çabalıyordu. “Kaynamış yumurta” dedim. Ben çayımı yudumlarken delikanlı hem servis yapıp hem “kaynamış” sözcüğünü yineleyerek bilgisini pekiştirmekteydi.

***

Yarın “dağda basın toplantısı” var. Türkiye medyasından kimini tanıdığım, çoğu beni tanıyan bir sürü meslektaş da bu basın toplantısı için buradalar.

Herkes yarın sabahki basın toplantısına nasıl gidileceğini öğrenme çabasındaydı. Organizasyonda görevli bir Kürt dalgasını geçti:

“Sabah altı buçukta yola çıkıp arabalarla bir noktaya kadar gideceğiz. Sonrasında PKK’nin helikopterleri ile devam edeceğiz” dedi.

Genç meslektaş bu cevabı ciddiye aldı. Öğrendiğini bana da satmaya kalktı:

- Abi, bir noktaya kadar arabalarla sonrasında PKK helikopterleri ile gideceğiz…

Eh, hakketti!..

Ben de fırsatı kaçırmadım:

- Acaba helikopterler Skorski mi, Kobra mı?

Jeton düştü, dalga geçildiğini delikanlı da anladı.

Noktayı oraları ve kuralları bilen bir Kürt arkadaş koydu:

- Katır dişiyse Skorski’dir, erkekse Kobra…

Sohbet “Katır cinsiyetsiz değil mi? Katırın dişisi, erkeği olur mu” gibi çok bilimsel bir düzleme yükseldi.

Bana da  “Yazı yazacağım” deyip yukarı odama çıkmak kaldı. Okumakta olduğunuz yazı çıktı. Hele siz bunu okuyadurun, ben Erbil’de bir iki tur daha atayım…