Yerel seçim bitti ve beklenen hükümet operasyonu yapıldı. Bayağı büyük bir operasyon oldu. Çok sayıda bakan değişti.
İyi de sonuçta ne değişti?
Uzun uzun analiz etmeye gerek yok. Tek bir örnek -bence- yeterli:
Hükümette, “İnsan hakları ile ilgili kurullar ve insan hakları ile ilgili konular” bundan böyle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’ten sorulacak...
Anneeee!..
* * *
Düşünsenize, ülkemizde insan hakları ihlâllerini en yakıcı yaşayan bölge Güneydoğu ve insan haklarının hayasızca, vahşice çiğnenmesinden en ağır etkilenen yurttaş kesimi Kürtler.
Ve hatırlayın, hükümetin insan haklarından sorumlu bakanı, DTP’nin Güneydoğu'da belediye başkanlıklarını silip süpürmesinden sonra hüküm kesti:
"Türkiye'nin belirli bir bölgesinde DTP'den başka parti kalmadı. Iğdır'ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar. AKP o bölgede sadece Mardin'i kazandı. Tamam, Ankara'yı aldık diye sevinebiliriz, CHP de İzmir'i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye'nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz. Oraya ayrıca dikkatle bir bakmak gerekir."
Bir daha anneeee!..
* * *
Evet, hükümette epey bakan değişti.
Peki ama değerlendirmeye kalktığımızda, “Aslında hiçbir şey değişmedi mi” diyeceğiz, yoksa “Tamam değişti ama nereye doğru değişti. Daha kötüye mi, daha iyiye mi” diye sorup kara kara düşünmeye mi başlayacağız?
Örneğin Milli Eğitim Bakanı da değişti. Van yöresindeki tarikat örgütlenmesinin güçlü isimlerinden olduğu söylenen (doğru mu, değil mi sahiden bilmiyorum, ama bu, ısrarla söyleniyor ve ısrarla yineleniyordu) Hüseyin Çelik gitti ve AKP’nin kadın, üstelik “örtülü” olmayan kadın milletvekillerinden, daha önce Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı koltuğunda oturan Nimet Çubukçu geldi.
Buna sevinenler oldu ve hâlâ var.
Tanıtları (=argümanları) da epey güçlü. “Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir kadının Milli Eğitim Bakanı olması bile başlı başına sevinmek için yeterlidir” diyorlar.
İyi de biz bu ülkede, “Vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir” deyip Abdullah Çatlı ve benzerlerini kutsayan bir kadın Başbakan da gördük.
İyi de biz bu ülkede Öcalan’ı aşağılamak isterken, “Ermeni dölü” diyerek siyasal ahlakın üstüne tüy diken kadın İçişleri Bakanı da gördük.
Nimet Çubukçu’ya sadece kadın olduğu için sevinmek niye?
* * *
Bitmedi. Dahası var.
Bakanların devir teslim törenleri sırasında “yolcu” Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, fikirlerinin, ideolojisinin hiç de yolcu olmadığını, bal gibi hancı olduğunu pek veciz açıkladı.
Törende şöyle konuştu:
"Yapısal reform, değişim, dönüşüm adına ne varsa Milli Eğitim Bakanlığı'nda yapılmıştır........ Milli Eğitim Bakanlığı otomatik pilota bağlanmıştır. Çünkü atama şekli belli, yapılanlar belli, öğretmen ataması belli, atama esasları belli, okulların işleyişi belli. Teknolojik altyapı, fiziki altyapı, e-yatırım, ne yapılacak, nerede ne eksik bunlar belli........ Gelecek bakan arkadaşıma hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde bir yol haritası bırakılmıştır. Bazıları tabii boşuna seviniyorlar. İktidar değişmedi, bakan değişti...”
Yani Nimet Çubukçu’ya yapacak bir şey kalmamış. Niyeti varsa bile kalmamış. İşler otomatiğe bağlanmış.
Dikkat edin, sorunum öğretmen atamalarındaki sistem, teknolojik altyapı filan değil. Çocuklarımıza ne, nasıl ve hangi filtrelerden geçerek öğretilecek?
Adam açıklıyor işte: Hepsi kararlaştırılmış ve otomatiğe bağlanmış.
Kafası tıka basa ansiklopedik bilgilerle doldurulmuş, ama sorgulamanın, her söylenene ve bilgiye kuşkucu yaklaşmanın “günah” belletildiği kuşakların yetişmesi için gereken önlemler alınmış...
Sizi bilmem, ama bana diyecek tek sözcük kaldı:
Anneeeeee !..