Haydi kabul edin, başlıkta tek bir kişi adı yok; iması bile yok ve siz hemen kimden söz ettiğimi anladınız.
Bana gelen e-mektuplardan bir seçme yapsam bu mantığı vurguyla belirten yüzlerce e-mektup aktarabilirim: “Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın da kim olursa olsun. Erdoğan’ın gitmesi şart. CHP ile MHP bir ortak adayda anlaşssın, Kürtler de destek versin. Yüzde 50 aşılsın ve Erdoğan gitsin…”
Sadece e-mektuplardan söz etmiyorum. Vapurda, motorda, metroda, metrobüs’de, otobüste sohbetlere kulak verin, yukarıdaki mantığın pek çok benzerine tanık olacaksınız. (Sanırım oldunuz da…)
İnanmayacaksınız ama bu mantıktan da beter bir akıl yürütme gitgide yayılmaya başladı. Tanık olduğum sohbetlerden birini aktaracağım. Benzerleri çoğalıyor ve çoğalacağa benziyor.
Adam (Konuştuğum bir erkekti çünkü. O yüzden: Adam) harbi konuşuyor:
- Abi, cumburbaşkanı seçiminde biz (“biz” dediği kimlerdir bilmiyorum. Ama o ısrarla “biz” dedi) oyumuzu Erdoğan’a vereceğiz. Hem ilk turda, olmazsa ikinci turda da… Başka türlü ondan kurtulamayacağız. Onu yukarıya doğru şutlayalım. Cumhurbaşkanı dediğin ne abi? Önüne gelen kanunları imzalar, yüksek mahkemelere yargıç, üniversitelere rektör seçer. O kadar abi… Erdoğan Çankaya’a çubuğunu yakıp keyfine baksın. Ama ülkeyi o değil, yerine gelecek başbakan yönetsin…”
Sohbet daha da uzun. Ama aktardığım kadarı bu “çarpık” mantığı yeterince açıklıyor.
“Çarpık mantık” dedim.
Çarpık mı sahiden?
Hem de nasıl !..
* * *
Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkınca sembolik cumhurbaşkanı olmayacağına, terleyen, koşan bir cumhurbaşkanı olacağına ilişkin sözleri palavra değildi.
Anayasa değişmedikçe cumhurbaşkanının yetkilerinin değişmeyeceği, ufukta yeni bir anayasa görünmediğine göre, Erdoğan’ın da aynı “yetkisizlik”le Çankaya’ya çıkacağına inananlar var.
Tamam, buna inanmak isteyebilirsiniz. Ama gönlünüzden geçenle gerçek çelişiyor.
Bir kere eskisinden farklı olarak cumhurbaşkanı Meclis’te değil, yurttaşların oylarıyla seçilecek. Bu bile eskisinden çok farklı, güçlü, sesi ve etkisi yüksek bir cumhurbaşkanı demek.
Dahası “yukarı doğru şutlama” taktiğine bel bağlayanların unutmaması gerek. AKP’nin Afyon’daki kampında Tayyip Erdoğan açık açık “Bu cumhurbaşkanı seçimi başkanlık sistemine giden yolda bir adımdır” buyurdu.
Onu “yukarıya şutlama” hesabına aklı yatmışların da desteği ile Çankaya’ya yüksek oranlı bir seçmen oyuyla oturan Erdoğan şahsında Cumhurbaşkanlığını, başbakanlığı, bakanlıkları, büyük kentlerin belediye başkanlıklarını, üniversite rektörlerini, YÖK’ü, dış politikayı, yüksek yargıyı kendi ellerinde toplamış bir siyasal güç olarak karşımıza çıkacak. Yasaya uymazsa yasayı değiştirecek; değiştiremezse “Ben yaptım oldu. N’apacaksınız bakayım” diyecek, “Milli irade bana bu hakkı verdi” diye kostaklanacak.
* * *
Cumhurbaşkanlığı seçimini “Erdoğan karşıtlığı”ndan ibaret bir sığlıkta kavramak demokratik mücadeleyi kendi ellerimizle iğdiş etmek demek.
“Şu olsun, bu olmasın” demek de, ”Erdoğan olsun ki Çankaya’da etkisiz kalsın. Biz de ondan kurtulmuş olalım” çarpık mantığına bel bağlamak da özünde demokrasi mücadelesinden yan çizen “tembel yurttaş” demektir.
“Kim olsun” değil “Nasıl bir cumhurbaşkanı olsun” sorusuna kafa patlatıp kolları sıvamaktan öte yol yok.
Bu konuda kolları sıvayan yurttaşlar da var. Onların kervanına katılmak için beklemeye gerek yok.
Duymadıysanız, a-ha duyuruyorum. Bu yazıyı okuduğunuza göre internetle aranız iyi demektir. Öyleyse aşağıdaki linki tıklayın; okuyun ve aklınız atarsa imzalayın. İmzalamakla yetinmeyin, çevrenizde yayın, savunun…
Yani… Aşağıdaki mavi renkli "Haydi tıklayın"ın üstünü tıklayıverin.