Aydın Engin

25 Nisan 2013

Nihayet Kandil'deyiz

Nihayet Kandil’deyiz

Nihayet Kandil’deyiz. Sabahın köründe kalktık, kimi gazeteciler kendi olanaklarıyla, bana torpil mi yapıldı bilemiyorum ama, ben de bana tahsis edilen bir arabayla Kandil’in yolunu tuttuk. Barzani yönetiminin çok sayıdaki kontrol noktasından sorunsuz geçtik. Ve yılan gibi kıvrılan bir yolda Kandil'e tırmanmaya başladık. Ve artık PKK'nin denetlediği bir bölgede olduğumuzdan kontrol noktasını PKK’liler devralmış. Pasaport kontrolü dâhil bütün kontrolden geçtik. Bu arada çat pat Türkçe konuşan kontrol noktasının şefi olduğu anlaşılan sevimli bir delikanlı "Abi ben sizi bir yerden tanıyorum, ama nereden" diye sordu. “Televizyondan olabilir mi” diye ben sordum. “Tabii ağabey, seyrettiydim oradan tanıyorum.  Bu adam cesur be dediydim.” Kurulan ahbaplığa dayanarak ben sordum, "Senin görevin kontrol mü?"

- Ben PKK Medya Savunma Birlikleri’ndenim.

- Acemilik zor. Hangi medyayı koruyorsunuz ki siz?

“Med abi, burası Med ülkesi” dedi ve emin değilim ama "Bu cahil gazeteciyi de niye yollamışlar" dercesine gülümsedi.

Şu anda basın toplantısının yapılacağı yere epey uzakta, Kandil Belediyesi’nin bahçesindeyiz. Birazdan cep telefonları toplanıp PKK'lilere teslim edilecek.

Yani, bundan sonraki notu ne zaman geçeceğimi ben de bilmiyorum. Şimdilik el değmemiş bir doğanın ortasında, elimi uzatsam değecek kadar yakındaki karlı tepelerin yamacında yüze yakın gazeteci, bir o kadar da koyun ve keçi sürüsünün yanında bekliyoruz.

Dedim ya, beklemek bu mesleğin doğasında var. Hele bu kadar kalabalık bir gazeteci ordusuyla Kandil tarihinde yapılacak ilk basın toplantısında beklemek zaten zorunlu.