Aydın Engin

08 Kasım 2010

Kılıçdaroğlu Başarabilecek mi?

Dünyaya soldan bakan yazar çizer takımından aile sohbetlerine, kahvehane, meyhane geyiklerine kadar bugünlerin gözde konusu...

Dünyaya soldan bakan yazar çizer takımından aile sohbetlerine, kahvehane, meyhane geyiklerine kadar bugünlerin gözde konusu: Kılıçdaroğlu. 
Soruluyor: Kılıçdaroğlu başarabilecek mi ?

Bu soru anlamlı mı sizce?
Bence değil; çünkü bu soru, içinde önceden cevaplanması, tanımlanması gereken bir dizi “alt soru” içeriyor.
Başlayalım:

Alt soru
: Kılıçdaroğlu neyi başarabilecek mi?
Parti içindeki isyanı halletmiş, ipleri eline almış, kendi takımını kurmuş göründüğüne göre soruyu cevaplarken ilk akla gelen galiba “CHP’yi iktidara taşıyabilecek mi” olsa gerek.
İyi de soru soruyu doğuruyor. Alın size bir alt soru daha: Hangi CHP’yi ? Dahası “Nasıl bir CHP’yi?”

CHP’ye gönül vermiş, Kılıçdaroğlu’na umut bağlamış, kendi siyasi konumunu  “1974’ün  Ecevit CHP’si kadar soldayım” diye tanımlayan, içtenliklerine, dürüstlüklerine kefil olabileceğim CHP’lilerle sohbet ediyorum. Onlar da  yazının en tepesindeki soruyu soruyor ve biraz kaygılı, çokça umutlu Kılıçdaroğlu’nun başaracağını söylüyorlar.  
Ama ardından “alt sorular” gelince onları da alıyor bir düşünce. Öyle “1974’ün Ecevit CHP’si kadar solcuyum” tanımı bugünün Türkiyesine yetmiyor çünkü.
Bugünkü sosyal demokrasinin tanımı, hedefleri, sorunları ile 1974’ün sorunları, tanımları, anlam taşıyan hedefleri artık örtüşmüyor, benzeşmiyor. 
Dahası Türkiye, 1974’ün Türkiye’sinden çok, ama çok çok farklı. Karşılaştırmalı bir anlatım bir gazete yazısının sınırlarına sığmayacak kadar çok  farklı.
Kılıçdaroğlu’nun başarıp başaramayacağı çok zorlu sorulara kendisinin ve partisinin vereceği cevaplara sıkı sıkıya bağlı ve bu soruların bir çoğu, CHP’liler için yakın zamana kadar düşünülmesi, konuşulması bile tüyleri diken diken sorular.
Belli başlılarını soralım:

Bir:
Kılıçdaroğlu Kürt sorunu için nasıl bir çözüm öneriyor. Bu saatten sonra “Hepimiz kardeşiz; Çanakkale’de birlikte savaştık, Kurtuluş Savaşında omuz omuzaydık. Kız alır, kız veririz. Hepimiz yurttaşız” gibi eveleme geveleme cevaplar kimseyi kesmez; daha önemlisi sorunu çözmez. Evet olanca yalınlığı ile bir daha soralım: Kılıçdaroğlu, PKK’sıyla, KCK’sıyla, DTK’si, BDP’si ile Kürt sorununa nasıl bir çözüm öneriyor?

İki:
Kılıçdaroğlu serbest piyasa ekonomisine karşı nasıl bir ekonomik program öneriyor. Bu soruya  adını koymadan devlet kapitalizmi bağlamında bir yanıt seçmenden “Teşekkürler, biz almayalım” cevabı ile karşılaşır. Peki öyleyse nasıl bir ekonomik program?

Üç:
Kılıçdaroğlu devlet-din ilişkisinde bugünden farklı ne öneriyor? Yani 20 milyon Alevinin taleplerine, dev bütçeli, sünni-hanefi  güdümlü Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir devlet kurumu olarak varlığını sürdürmesine karşı tutumu, önerisi ne ? Zorunlu din dersleri için ne diyor ?

Dört:
CHP, Ergenekon’un avukatlığına resmen üstlenmişti? Bu görevi sürüyor mu, sürecek mi ? Kılıçdaroğlu Ergenekon’un mu, yoksa hukuk devletinin kurallarının sıkı sıkıya uygulanmasının mı avukatı olacak? 

Beş:
AB.

Altı:
YÖK.

Yedi...

Sekiz...

*    *    *

Sizi bilmem, ama Kılıçdaroğlu’nun başarıp başaramayacağı sorusuna ben yukarıdaki zorlu sorulara ilişkin söylediklerine bakarak cevap vereceğim.  
CHP’den gerçekten sol bir parti çıkacağını sanmıyorum. Bagajı bunu üstlenemeyecek kadar yüklü. Ama belki Türkiye’de demokrasiyi geliştiren, demokrasinin sınırlarını genişleten, AKP’nin “mış gibi” yapma politikasını aşıp, bunu sahiden benimsemiş bir parti olabilir.
Olabilir mi?
Bilmiyorum. Ama olamazsa Kılıçdaroğlu, CHP’nin çürüme ve erime sürecinde işbaşında olmuş genel başkanlardan biri olarak olarak anılır.
Onun çelebi, alçakgönüllü ve içten bir siyasetçi olarak böyle bir sonu haketmediğini düşünüyorum. Ama neyi hak edeceğine yine kendi cevap verecek.