Aydın Engin

17 Eylül 2010

Kanun Değil Adalet...

Neymiş, son halk oylamasında kaldırılan 15. madde ancak bundan sonrası için işleyebilir; öncesine uygulanamaz...

Referandumun ertesi günü 12 Eylül çetesi için suç duyurularında bulunuldu ya, malum hukuk ulemasından yine ardarda fetvalar gelmeye başladı.
Çoğunluğu Evren ve çetesinin yargılanamayacağını hukukun temel ilkelerinden birine dayandırıyor: Yasalar makable şamil işlemez. (Gençler için çevirisi: Kanunlar geriye doğru işlemez).
Neymiş, son halk oylamasında kaldırılan 15. madde ancak bundan sonrası için işleyebilir; öncesine uygulanamaz...
Vay vay vay...
Çarpık akıl yürütmenin varacağı nokta bu olsa gerek. Hukukun hedefinin  yürürlükteki yasalara harfiyen uymak değil adaleti sağlamak, toplumsal vicdanı kanatan olguları defetmek olduğu bilerek bilmeyerek göz ardı ediliyor.
Şu kara ünlü geçici 15. maddeyi yalınlaştırarak söylersek, adamlar açıkça şunu demiş: Biz darbe suçu işledik. Ancak şimdi yaptığımız yeni anayasada bir madde var. O maddeye göre bizi işlediğimiz bu suçtan dolayı koğuşturamaz, yargılayamaz, cezalandıramazsınız...
Zorbanın biri cinayet işlese, ardından baktı ileride cezalandırılma tehlikesi var, yine zorbalıkla bir kanun çıkartıp ya da çıkartırıp “Benim işlediğim cinayet koğuşturulamaz, beni kimse yargılayamaz, cezalandıramaz” dese burada kanuna mı bakacağız, hukukun asıl hedefi olan adalete mi?
Hukuk ulemasının benim gibi sadece hukuk yalamışlara bakıp, dudak büzüp, göz süzüp, “Ama o yasa (yani anayasa) halkoyuna sunuldu ve halkın yüzde 92,5’unun oylarıyla kabul edildi.
Dolayısıyla o (ana)yasa maddesi hukuken geçerlidir; uyulması zorunludur...
Pışşşık !
Beş generalin önce kendilerinin borusunu çaldığına emin oldukları bir Anasaya profesörüne (hukukçu demeye dilim varmadı, o yüzden “profesör” dedim) hazırlattıkları bir Anayasa taslağını, yine kendilerinin seçtiği ve kendi  destekçileri dışında kimselere yer vermediği bir Kurucu Meclise onaylattıktan sonra adını büyük bir pişkinlikle “Anayasa referandumu” koydukları ve “hayır” denmesini öneren her türlü görüşü zorbaca yasakladığı; bu yasağı devletin bütün olanakları kullanarak titizlikle uygulattığı; “Anayasaya evet” propagandasının sonuna kadar serbest, “Anayasaya hayır” propagandasının sonuna kadar yasak olduğu bir halkoylaması yapıp halka onaylattıkları (?) bir “paçavra metne” hukuksal meşruiyet tanımak nasıl bir aymazlıktır?
12 Eylül 1980 sabahı, o sırada geçerli yasalara göre suç olan bir darbe yapılmış ve ardından “bu suç değildir” sonucu doğıuran bir yasa çıkarılmış. “Makable şamil” ilkesini bu sahtekarlığa nasıl uygulayacaksınız.  Suç işlendiği andaki yasaya göre mi, suç işlendikten sonra çıkarılan bir yasaya göre mi?
*    *    *
Kimse bize hukukun tutucu yüzünü, hukuku sadece yasalara itaat etmeye indirgeyen yüzünü göstererek ayağımıza pranga vurmaya kalkmasın. O mantıkla Hitler yasalarına uymak gerektiğini söylemek, Hitler’in  yargıçlarını da hoşgörmek gerekir...
Ama eğer hukuku insanlığın adalet arayışının bugün ulaştığı aşama olarak kavrarsanız Evren ve çetesinin yargıç karşısına çıkmasına hiç bir engel olmadığını, olamayacağını görürsünüz.
Bu konuda son bir not: 12 Eylül’ün eli kanlı elebaşılarını yargıç karşısına dikmek bir hukuk tartışmasının sınırları içinde tartışılamaz ve yürütülemez. Bu, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti yolunda alacağı yolun bir dönemecidir. Yani siyasal bir mücadeledir de...
Hukuk uleması fetvalarına fetvalar ekleyedursun, hukuksal ve siyasal düzlemde 12 Eylül’de işlenen suçun cezalandırılması süreci başladı. 
Cin şişeden çıktı. Cini yeniden şişeye tıkmak isteyenlere aldırmayın...