Aydın Engin

23 Mayıs 2020

İktidara kazık kakmanın binbir yolu

Ana muhalefet sadece suç yuvası, merkezi olarak göstermekle yetinilmez, medya olanakları sonuna kadar zorlanarak yasadışı bir örgüt gibi göstermeye hız verilir...

Bir: Hiç olmazsa sandıktan ibaret bir demokrasiye bağlıymış gibi görünmeye öncelik tanınır. Her fırsatta bir TV ekranına çıkılır. İktidar organına dönüştürülmüş medyanın bütün kanallarının canlı yayınlamak zorunda olacağı "ulusa sesleniş"lere ağırlık verilir.

İki hastane, üç tünel, beş duble yol ile övündükten sonra yarın seçim olacakmış gibi, meydan mitingi havasında muhalefete yüklenilir. "Onlar hiçbir şey yapmadı, her şeyi biz yaptık" edebiyatına hız verilir ve bu hız her gün arttırılır.

Zamanında "Yalan olmasından çekinme, tekrarla, durmadan tekrarla. Hafızalarda senin söylediklerin kalır. Muhaliflerini sürekli suçla, aşağıla, beceriksiz olduklarını vurgula. Doğru olması önemli değil, suçla ve durmadan tekrarla" diyen propaganda ustasının 1930’lu yıllardan kalma öğütlerine sımsıkı uyulur, hatta çıta ona taş çıkartacak ölçüde yükseltilir…

İki: Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özellikle bağımsız yargı gibi konulara girmekten özenle kaçınılır. Buna karşılık küçük bir ilçede polisle tartışma alabildiğine büyütülür; muhalefetin önde gelenlerinin konuşmalarından cümleler cımbızlanıp suçlama örnekleri yaratılır.

Üç: Bu yöntemlerle olası bir seçimde kıl payı da olsa kazanılacağı belli olursa yöntemler daha da tırmandırılarak sürdürülür ve tepe noktasında bir seçim kararı alınır. Seçimden sonra da "Görüyorsunuz demokrasi bizim iktidarımızda taçlandı. Millet ne derse o oldu" gibi nutuklarla kostaklanılır.

Dört: Bunların tümü özenle ve uzun uzun yapıldıktan sonra yine de olası bir seçimde sandıktan kıl payıyla da olsa çıkılamayacağı görülünce, art arda yaptırdığınız ve sadece kendinizin bildiği anketler de bu durumu doğruluyorsa sıra muhalefeti bir suç kaynağı ve merkezi olarak gösterecek bir aşamaya geçilir. Buna siyasal literatürde galiba "kriminalize etmek" deniyor.

Ana muhalefet sadece suç yuvası, merkezi olarak göstermekle yetinilmez, medya olanakları sonuna kadar zorlanarak yasadışı bir örgüt gibi göstermeye hız verilir. Alt kademe yöneticileri sudan nedenlerle gözaltına alınır, tutuklanır ve bunlar ana muhalefetin artık yasa dışına çıktığının kanıtı olarak gösterilir. Ana muhalefet şiddeti siyasal mücadele yöntemi olarak benimsemiş silahlı örgütlerle bir ve neredeyse özdeş gösterilir.

Ağırlıklı olarak Kürt seçmen kitlesini temsil eden ve ne yapılırsa yapılsın o seçmenleri kendisinden koparılamayan parti içinse çok daha amansız bir devlet gücü seferber edilir. Kazandığı belediyelere kayyım atanır, siyasal önderleri tutuklanır, hapse mahkûm edilir. AİHM kararları filan umursanmaz ve hepsi de demir parmaklıklar ardında tutulur. Partiyi fiilen felç edecek şekilde devletin zorba gücü kullanılır…

Böylece olası bir seçimde seçmenlerin ana muhalefete ve Kürt seçmenlerin ağırlıkta olduğu partiye oy vermelerinin önüne geçileceği umulur. Böylece sandıktan çıkma hesapları yapılır.

Beş: Ana muhalefetin elinde tuttuğu büyük kentlerdeki belediyelerin hizmet götürmeleri her yolla engellenmeye çalışılır. Devletin yasal olarak aktarması gereken mali kaynaklar kurutulur,

Buna rağmen belediyelerin çalışması engellenemiyor ve halkta itibar kazanmaya devam ediyorsa ana muhalefetin belediye başkanlarına da kayyım atama kozu elde ve hazır tutulur. Kayyım atamak için nasıl olsa bir gerekçe göstermek gerekmiyor. Ayrıca bir de tutuklanmaları isteniyorsa, nasıl olsa bir suç yaratıp tutuklama kararı çıkartacak bir savcı ve sulh ceza hakimliği bulunur…

Altı: Bütün bunlara rağmen sandıktan çıkılamayacağı görülüyorsa yeni bir aşamaya geçilir: Seçimleri ertelemek, sonra yine ertelemek, sonra yine…

Bunun için "Koronavirüs" gerekçesine yaslanmak işe yaramaz. Zayıf kalır. Daha etkili bir gerekçe bulmak gerekir. Bulunamazsa, ki bulanamaz, o gerekçeyi yaratmak gerekir.

Bu konuda her zaman geçerli olan gerekçe "savaş"tır. Karşı çıkanların hain ilan edilip susturulacağı, geniş kitlelerin milliyetçi duygularını hamaset yüklü konuşmalar, programlar ile iyice kabartılacağı bir ortam yaratılır, ülkenin bir beka sorunu olduğu ileri sürülür ve "düşman saldırısı" yok edilinceye kadar seçimler ertelenir. Düşman saldırısının sınır ötesinde bir tehlike kaynağı olması ya da içeride saldırgan bir düşman yaratılması zor değildir. Bu konuda zaten epey deney de biriktirilmiştir.

Dahası "milli mesele" söz konusu olduğunu ana muhalefetten başlayarak bir çok muhalif parti ya da gücün iktidara destek vereceği hesaba katılır. Çünkü bu bağlamda da epey deney birikmiştir.

Yedi: Bütün bunlar işe yaramıyorsa iktidara karşı bir darbe olasılığı iddiası, hatta eli kulağında bir hazırlık öne çıkarılır. Darbenin an meselesi olduğu çok etkili bir propaganda kampanyası ile kitlelere duyurulur ve iktidara itiraz eden bütün güçlerin susturulacağı, susmayanların "meşru iktidarı" savunmaya kararlı, militanlaştırılmış sivil(!) güçler tarafından zor kullanarak ezileceği bir aşamaya geçilir.

Ondan sonrasında artık zaten iktidarın kaybedilmesi hemen hemen imkansız hale gelmiştir.

Sekiz:

Dokuz:

* * *

İktidara kazık kakmak için bence saydığım yedi yol yeter.

Başlıktaki "binbir yol" vurgusuna kulak asmayın. Abartmışım.