Aydın Engin

27 Nisan 2012

İçerde frene bas, dışarda gaza...

Böyle bir mail ister istemez, yakıcı gündem konusu olmasa bile “Haydi Davutoğlu üstüne yine yaz” etkisi yapar...

Mütedeyyin kesimden bir “meslektaş-arkadaş”  bir e-mail yollayıp sordu:

- Konu sıkıntısı mı çekiyorsun? Fırsat buldukça Davutoğlu’na yükleniyorsun, hatta dalga geçiyorsun da... Onun AKP saflarında vizyon sahibi tek politikacı olduğunu görmüyor musun?

Böyle bir mail ister istemez, yakıcı gündem konusu olmasa bile “Haydi Davutoğlu üstüne yine yaz” etkisi yapar.

Ben de etkilendim.

Buyrun.

*    *    *

“Davutoğlu AKP’deki tek vizyon sahibi politikacıdır” cümlesinden ben “Geri kalan AKP’lilerin vizyonu yok anlamı çıkarıyorum ve buna ciddi bir itirazım da yok.

AKP içindeki “vizyon sahibi” politikacı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Suriye’de ve Ortadoğu’daki gelişmeler üstüne bilgi vermek üzere söz aldı ve konuştu.

“Vizyon sahibi” olduğunun kanıtı aşağıda alıntıladığım paragrafta pek güzel görünüyor. Aynen aktarıyorum:

"...Bu yeni barış düzeninin ilk işaretleri görülmüştür. Yeni bir Ortadoğu doğuyor. Bu yeni Ortadoğu'da Türkiye'nin etrafında barış kuşağı oluşacak. Bundan sonra değişim dalgasını biz yöneteceğiz. Bu barış düzeninin öncüsü Türkiye olacaktır... "

Vizyon sahibi olmak burada kullanılan bağlamıyla “Geniş ufuklu olmak; olup bitene dar bir pencereden bakmamak; geleceğe ilişkin tasarımlar üretebilme yetisi” demek. Ama unutmayın, “vizyon”un bir başka anlamı daha var: Düş gücü.

Yukarıdaki paragrafa bakıldığında Dışişleri Bakanı Davutoğlu olup bitenlere geniş bir ufuktan mı bakıyor, yoksa düş gücü fazla gelişmiş bir politikacı mı?

Yoksa?... (“Yoksa” için yazının sonunu bekleyin lütfen...)

*    *    *

Biz önce alıntılanan paragrafın cümleleri arasında gezinelim.

Davutoğlu “...(Ortadoğu’da) Yeni barış düzeninin ilk işaretleri görülmüştür” dedi.

Düş gücü diye ben buna derim. Çünkü anlaşılan düş gücü zayıf olan ben “Yeni bir barış düzenigöremiyorum.

Suriye bir iç savaşa sürüklenecek mi sürüklenmeyecek mi, sorusu olanca yakıcılığı ile karşımızda.

Irak’ta canlı, cansız bombalarla Şii ya da Sünni Arap ya da Kürt ya da Türkmen Irak yurttaşlarının topluca yok edilmediği günler için “Irak’ta bugün sakin geçmiş” demekteyiz ve bunu pek sık diyememekteyiz.

İran nükleer bomba yapacak diye yedi düvel üstüne çullanmış; aralarında “Askeri bir müdahelede mi bulunalım, yoksa ekonomik ambargo uygulayarak rejime diz çöktürmeyi mi deneyelim” seçeneklerini tartışıyorlar ve İran nükleer bomba değil ama ha bre uzun menzilli “Şahap” füzeleriyle gövde gösterisi yapıyor...

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak daha on gün önce, “İran'a saldırma seçeneğini rafa kaldırmadıklarını ve ABD yönetimine nükleer müzakereler sürerken saldırmayacakları yönünde bir söz vermediklerini” söyledi. Üç gün önce, 23 Nisan’da İsrail Genelkurmay Başkanı Benny Gantz, “Emir verilirse İran, Lübnan ve Gazze’ye operasyon düzenlemeye hazır olduklarını” söyledi.

Eeee?

Ortadoğu’da “yeni bir barış düzeni”nin işaretleri bunlar değilse ne ve bu nasıl bir barış düzeni?

*    *    *

Öteki cümleye geçelim: “Yeni bir Ortadoğu doğuyor”.

Acaba kadınlara otomobil kullanma hakkının tanınması demokratik reform sayılan Suudi Arabistan, petrol şeyhlerinin egemenliklerinin tehlikede olduğunu gösteren ciddiye alınır bir halk hareketi gözlenmeyen Birleşik Arap Emirlikleri, Müslüman Kardeşler örgütünün bile neredeyse ilerici güç sayılacağı Mısır, Sabah ailesinin demir yumrukla yönettiği Kuveyt, Yemen, Sudan, Ürdün Ortadoğu ülkeleri mi değil, yoksa oralarda “yeni bir Ortadoğu doğuyor” da vizyon fukarası ben mi göremiyorum?

Bir sonraki cümle: “Bu yeni Ortadoğu'da Türkiye'nin etrafında barış kuşağı oluşacak...”

Lafı uzatmadan sorayım, Türkiye İskandinav yarımadasında bir ülke mi ya da İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya ile yukarıda çoğunun adını saydığım Ortadoğu ülkeleri yer mi değiştirdi?

Ben oluşum halinde bir “Barış kuşağı “ göremiyorum da...

Haydi son cümle: “Bundan sonra değişim dalgasını biz yöneteceğiz. Bu barış düzeninin öncüsü Türkiye olacaktır...”

Yok artık!

Bu kadar geniş bir vizyon (=düş gücü) üstüne söyleyecek tek kelime bulamadım. Siz bulursanız bana yazın, yararlanayım, vizyonum (=ufkum) genişlesin

*    *    *

Yoksaaaaa...

Ortadoğu’da Barzani’den başka müttefiki kalmayan Türkiye’nin Dışişleri Bakanı bizimle dalga mı geçiyor?

Eğer dalga geçmiyorsa, pespembe bir Ortadoğu Türkiyesi çizip Türkiye’ye de bu tabloda “Öncü, yönetici, lider” rolü biçen sevimli (sahiden sevimli adam) Dışişleri Bakanı, ülke içinde Kürt sorunundan, Ermeni sorununa, demokratik protesto hakkından, AB standartlarında bir demokrasiye yönelme hedeflerinde AKP’nin olanca gücüyle frene basmasını ele almayalım diye Ortadoğu üstüne bize gaz mı veriyor?

Yani içeride yediğimiz biber gazı yetmedi de üstüne bir de Ortadoğu gazı mı yiyeceğiz?..

Bilemedim, anlayamadım gitti...