Aydın Engin

04 Aralık 2012

Farklı Bir Salı

Salı. Sinirlerimizi test etmek için düzenlendiğini sandığım parti grup toplantıları günü...

 

Salı. Sinirlerimizi test etmek için düzenlendiğini sandığım parti grup toplantıları günü.

Grup toplantısı sözün gelişi. Her partinin milletvekillerinin, kendilerine ayrılan salonda toplaşıp genel başkanlarını dinlediği, arka sıralara amigo partililerin dizildiği bir siyasi gösteri.

Gösteri dediysem ilkokul müsameresi düzeyini aşmayan, her parti liderinin öteki parti liderlerine laf yetiştirme ve laf sokma yarışı yaptıkları sade suya tirit “hitabet gösterisi”.

Yani televizyonlardan uzak durma günü…

Ankara gazetecilerinin de “kolay” günü. Dayarsın teybi, birinin dediğini ötekinin dediği ile çarpıştırır en az 400-500 kelimelik haberi bir çırpıda çıkarırsın.

Ama bugün, bu salı öyle değil.

Bu salı, Ankara gazetecilerinin atlatma keyfini yaşayabilecekleri, en azından fark yaratabilecekleri bir haber günü.

Çünkü AKP grup toplantısı aylar ve aylar sonra, son anda bir değişiklik olmazsa –ki zayıf bir olasılık- Meclis’te değil, AKP genel merkezinde ve basına kapalı yapılacak.

Kapalı toplantıdan dışarıya neler sızdığını, sızanların ne kadar güvenilir olduğunu bu akşam TV ana haber bültenlerinde, daha da ayrıntısını yarınki gazetelerde bulacağız.

Ama bu yazı için bana ayrıntı filan lazım değil. Tek sorum var ve cevabını sahiden merak ediyorum:

Tayyip Erdoğan, BDP’li 10 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının, tabii ardından hapise tıkılmalarının yolunu açacak fezlekeler konusunda grubunu ikna edebilecek mi? Yoksa ağzından çıkan kanun olan AKP lideri karizmayı fena halde çizdirecek mi?

Herhalde farkındasınız, fezleke tartışmasında AKP cephesinden farklı sesler geliyor. Genel Başkan Erdoğan “Gereğini yapacağız… Dokunulmazlıklarını kaldıracağız… Yargı da üstüne düşen görevi yerine getirecek…” gibisinden kendini bağlayan laflar etti.

Ama partinin bir başka güçlü adamı Bülent Arınç da kendini bağlayan laflar etti: “Fezlekeler konusunda bir grup kararı alacağımızı sanmıyorum” dedi.

Bunca yıllık deneyimim bana bu sözlerin “Herkes bildiği gibi oy kullansın” anlamına geldiğini ve milletvekilleri “Bildikleri gibi” oy kullandıkları zaman arada sırada – hatta sık sık- genel başkan ve parti yönetimini mosmor edecek sonuçların ortaya çıktığını söylüyor…

Nitekim daha şimdiden AKP’nin Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu,Batman Milletvekili Ziver Özdemir gemileri yaktılar, grup toplantısını beklemeden oylarını açıkladılar.

AKP’nin doğu ve güneydoğu illerinden gelen ve çoğu Kürt 60 dolayında milletvekili var. Bunlardan ikisinin oyu belli; geri kalanlar ne yapacak?

Örneğin grup toplantısında çıkıp, konuşup, genel başkanlarına “Yanlış yapıyorsun” diyebilecekler mi ?

Demeseler bile sıra oy kullanmaya geldiğinde bildikleri, içlerinden geldiği  gibi davranacaklar mı?

*    *    *

Başka bir konu olsa AKP’nin grup toplantısının kapalı ya da açık olması umurumda olmazdı. AKP’deki Kürt milletvekillerinin oylarının rengini filan da merak etmezdim.

Ama bu kez durum ve sorun farklı. Çok farklı.

BDP’nin 9, bağımsız Tuğluk’la birlikte 10 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması demek Kürt sorununa siyasal çözüm bulma kapısının kapanması demek. DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Mahmut Alınak ve Selim Sadak’ın 1994 Mart’ında Meclisten yaka paça gözaltına alınıp hapse tıkıldığı günleri yeniden yaşarsak, bunu o günlerden çok farklı yaşarız.

Açlık grevlerinin hapishanelerden tabut çıkmadan sona erişiyle kıyısından döndüğümüz dehşet günleri yeniden kapımızı çalar.

Bunun sorumlusu da Kürt siyasi hareketinin kendi önünde diz çökmemesi yüzünden çileden çıkan ve zembereği boşalan AKP’nin başı ve onun dayatmalarına boyun eğen AKP milletvekilleri olur.

O yüzden bu gün alışkanlıklarımın tersine akşamüstünden itibaren TV başında olacağım ve Erdoğan’ın AKP grubundaki otoritesinin test edileceği toplantıdan çıkacak sonuçları bir an önce öğrenmeye çalışacağım.

Bence siz de öyle yapın.

Çünkü sorun Erdoğan’ın partisi üstündeki gücünün test edilmesinin çok ötesinde önem taşıyor…