İçişleri Bakanlığının Partiler Masasında kayıtlı 61 partiyle bir yenisi daha ekleniyor: Kısaltılmışı TDH, uzatılmışı Türkiye Değişim Hareketi. Başında da İstanbul’un Şişli ilçesinin Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül.
Dün İstanbul’da taraftarlarıyla gövde gösterisi denedi. Gösteri yanı ağır basan toplantıda bu yeni hareketin siyasal çizgisi de açıklandı. Sıcağı sıcağına medyaya yansıyanları elden geçirdim.
Örneğin şu cümlenin altını çizdim: ”Bayrağımıza, toprağımıza, geleneklerimize bağlıyız. Atatürk'ümüzü asla siyaset malzemesi yapmayacağız, yaptırmayacağız. Ey Ankara'daki siyasiler Atatürk'ten ellerinizi çekin''
Ne demek şimdi bu? Atatürkçülük bir ideoloji, bir dünya görüşü. Siyaset de ideolojik temeller üstüne kurulur. Bakmayın siz bazı siyaset bezirgânlarının, hele hele darbelerden sonra iktidarın dizginlerini ele geçiren general takımının “ideoloji” kavramını sanık iskemlesine oturtmalarına; bakmayın siz kimi siyaset ukalasının “Ama sen meseleye ideolojik bakıyorsun kardeşim” yollu itirazlarına.
İdeolojiden yoksun siyaset ile yumurtasız omlet arasında fark yoktur. İdeoloji dünya görüşü, dünyaya bakış demektir. İdeolojiyi tü kaka edenler dünyanın gidişatı üstüne bir fikir sahibi olmayı önlemeyi amaçlar; yurttaşlara “siyasal körlük” önermiş olurlar.
Peki bu böyleyse ve Atatürkçülük de tastamam bir ideoloji ise çiçeği burnunda siyasal hareketin önderi Mustafa Sarıgül’ün, “Atatürk'ümüzü asla siyaset malzemesi yaptırmayacağız” sözü ne gibi derin bir hikmet içermektedir ?..
Geçelim.
Mustafa Sarıgül epeydir siyaset sahnesinde birinci lige çıkmak için çabalayan bir figür. Baykal’a karşı başkanlık yarışına girdiği CHP Kurultayındaki görüntüler de henüz belleklerde taze. İki başkan adayının “Sen kötüsün ben iyiyim... Hayır asıl sen kötüsün de ben iyiyim...” diye itişip kakıştıkları ve başka da bir şey yapmadıkları o kurultayda, Baykal’ın bu işlerde hünerli ve deneyimli ekibi, ateşli ama acemi siyasetçi Sarıgül’ü kolayca saf dışı bırakmıştı.
CHP’de siyaset merdiveninin daha üst basamaklarını tırmanamayacağını geç de olsa gören Sarıgül şimdi karşımıza yeni bir partinin önderi olarak çıkıyor.
Peki bu parti yeni mi ?
Neresi yeni?
Dünkü kulak verdiğimiz Sarıgül’ün konuşmasında ben yeni bir yan görmedim. Haksızlık etmeyeyim diye ajanslara düşen konuşma metnini daha bir dikkatle gözden geçirdim. I-ıh... Benim önyargım filan değil. Adamcağızın söylediğinde de, önerdiğinde de, vaad ettiğinde de yeni bir yan yok...
Aynı düşünsel içeriği Deniz Baykal’ın ağzında başka kelime ve cümle kurgulamasıyla ya da Tayyip Erdoğan’ın ağzında yine farklı kelimeler ve cümle kurgularıyla defalarca dinledik...
Bu “sarı” gül siyaset sahnemizin güllerine bir yenisini eklemekten öte herhangi bir fark getirmiyor, herhangi bir umut besletmiyor... TDH hareketiyle topal demokrasimiz iki sağlam ayağı üstünde dikilip daha sağlıklı adımlar filan atamayacak. Kör topal yoluna devam edecek...
* * *
Yazıya oturup en tepeye başlığı kondurduktan hemen sonra kafamda epey uçuk bir düşünce kanatlanmıştı.
“Acaba”, demiştim kendi kendime, “Eksik olan Sarıgül mü, Kızıl Gül mü, diye sorduktan; okur da ne demek istediğimi bal gibi anladıktan ve zaten söylemek istediğim bundan ibaret olduktan sonra ne diye yazıya devam etmeli?”
Evet o başlığı oturttuktan sonra “Bu Tırmık bugün bu sorudan ibarettir” deyip noktayı basmak vardı.
Ama alışkanlık işte, yine de araya 464 kelime daha soktum. Bari burada keseyim.
Haaa, unutmadan sorayım:
Sizce Türkiye’nin ihtiyacı bir Sarıgül müdür yoksa kızıl bir gül mü ?