Pazartesi sabahı Ege’de dört dönmeye ara verip, Urla iskelesi yakınında kız kardeş kucağına sığınıp, zeytinyağına bulanmış Ege otlarından oluşmuş kahvaltı sofrasında keyif çatarken, yolboylarında sürterken okunamayan (kağıt) gazetelere nihayet gözatma fırsatı da doğdu. Pazartesinin gazetelerinden birinde “Allah Onur Öymen’den Razı Olsun” diye bir başlık gördüm. Haberin devamına göz atmaya bile gerek görmeden keyifle güldüm ve ekledim: Bayat haber !..
Cuma gününden beri Ege’de dolanmaktayım. Denizli’den İzmir’e, İzmir’den Urla kıyılarına kimle konuştuysam, kimle sohbete oturduysam laf bir şekilde dönüp dolaştı “CHP – Dersim Cankırımı – Onur Öymen – CHP’nin çantada keklik seçmeni Aleviler”e gelip dayandı.
Ege insanı dalgacıdır ve dalga geçmeyi iyi bilir. Doğudan Ege’ye göç edenler de kısa zamanda havaya girmişler aynı dalgacılıktan ve dalga geçebilme yetisinden yeterince nasiplenmişler. Sohbet yukarıda anlattığım eksene kayar kaymaz, herkes (inanmayacaksınız ama sahiden herkes; Türküyle Kürdüyle, genci, yaşlısı, solcusu, keskin solcusu, yumuşak solcusu ile herkes) sanki sözleşmişler gibi “Allah Onur Öymen’den razı olsun” diye dalıyor konuya. Arada bazı küçük farklar da oluyor tabii. Kimileri sadece “Allah razı olsun” diyorlar, kimileri “Allah bin defa razı olsun”u yeğliyorlar, kimileri “Allah çok çok razı olsun” versiyonunu seçiyorlar. Yani fark bu kadar büyük(!)...
Sonrası ise malum: Dersim dersi!
Onca kişiyle konuştum, ilaç için biri bile “Onur Öymen yanlış yaptı” demedi. Tersine hepsi Onur Öymen’in, “Baykal CHP’sinin bilinçaltını dışa vurduğu” kanısında. (Arada kaynamasın: Bir önceki cümlede kullandığım “Baykal CHP’si” terimine ve inceliğine dikkatinizi çekerim. CHP yerine bu terimi kullanmak, Ege insanın muzip yaratıcılığına iyi bir örnek değil mi?)
Ege’ye göçmüş, İzmir Narlıdere’yi mekan değil vatan seçmiş, Güzelbahçe- Urla arasında dükkan açmış ve “Allah Onur Öymen’den razı olsun” muhabbetini yinelemişlerden bir “Dersim Kürdü” lafı hiç gevelemeden, bilgiçlik taslamadan konuştu:
- Bey, ben başkalarının gözünü açtı diye Allah razı olsun demiyorum. Benim gözümü açtığı için Allah razı olsun diyorum.
Bu kadar açık kalpli konuşunca dayanamayıp sordum:
- Daha önce nasıl düşünüyordun peki ?
Çelebice güldü:
- Bak sen de yanlış anladın... Benim gözüm Dersim’de neler olmuşa açılmadı. Ben çocukluğum boyunca o kanlı günleri dinledim atamdan dedemden. Babam canını kurtaranlardan, anam hem babasını, hem ağabeyini yitirmiş... Yani biliyordum. Ama bildiğimi dillendirmekten de korkuyordum. Allah Onur Öymen’den razı olsun dediğim, bak millet Dersim’i konuşuyor; Dersimde olup biteni deşeliyor. Bence bu Onur Öymen’in bu memlekete hizmeti ömür billah ödenmez...
Dedi ve biraz Kürt, biraz Ege hınzırlığıyla gülüverdi...
Eh, üç gün boyunca hep bunları ve benzerlerini dinledikten sonra taaa Pazartesi gününün gazetesinde “Allah Razı Olsun” başlığını okuyunca “Bayat haber” diye burun kıvırmakta haksız mıyım?
* * *
Bu yazı burda biter. Bir bu kadar daha yazmak ve bu işlek konunun tadını çıkarmak var ama buna zamanım yok. Yazıyı T24 tayfasına yolladıktan sonra dışarı çıkacağım. Dakırdalak (Isırgan otunun Ege ağzındaki adı) toplayacağım. Dakırdalakların uç yapraklarını bol suda yıkadıktan sonra üstlerine orta tuzlu lor peyniri döküp, üç ince kıyılmış taze soğan ekleyip, bol zeytinyağı gezdirip sabırla ovalayacağım. Üstünü de beş altı zeytinle süsleyeceğim. İşte sana mükemmel bir öğle yemeği: Dakırdalak çiğoğkması...
Bana müsaade. Karnım acıktı...