Başlıktaki şiirler çağrıştıran cümleyi Konda Araştırma Kurumu’nun başkanı Bekir Ağırdır arkadaşımdan tırtıkladım. Ona ve bana umutlar saçan çoban ateşlerinden söz edeceğim…
Reislerinin mutlak komutasındaki AKP iktidarının freni patlamış kamyonda, sürekli gaz pedalına basarak sonu bir koca duvara çıkan yokuştan aşağı direksiyon sallaması aklı başında ve iktidardan çöplenmeyen, yemlenmeyen herkesi bir çare arayışına yöneltiyor.
AKP iktidarından, "çokbilmiş" gibi konuşup "hiçbilmez" olduğu artık ayan beyan olmuş Reis’ten, onun damatlarından, geleceğini ve geçimini ona bağlamış tayfasından kurtulmanın yolu aranıyor.
Kimi muhalefet partilerinin el ele, omuz omuza vermesinin çare olacağı kanısında. Tabii HDP’yi yok sayan, ama kapalı kapılar ardında ondan destek dilenen bir birlik.
Kamuoyu araştırmalarına güvenilirse oyları artacağına eriyen CHP’nin, kendi içinde allak bullak olmuş İyi Parti’nin, seçim kampanyasını Kürt illerinde açan, başbakanlığı sırasında Kürtlere neler yaptığını Kürtlerin unuttuğunu uman Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin, "Kürt işadamları" diye tanımlanabilecek Kürt siyasal hareketi dışında kalan çevrelerin desteğini arayan Ali Babacan liderliğindeki DEVA Partisi’nin, ninem yani Erbakan zamanından kalma slogan ve programlara kanacak seçmen peşindeki Saadet Partisi’nin oyları bir araya gelecek, ilk seçimde AKP iktidarı alaşağı edilecek.
Eee, sonra?
Böylece sahici bir demokrasi inşa edilecek…
Yoksulluk son bulacak, ekonomi refah devletine doğru kanatlanacak…
Kırk yamalı bohçaya dönmüş 12 Eylül Anayasası olduğu gibi çöpe atılacak ve özgürlükçü, eşitlikçi hukuk devletini geri alınmaz bir güvenceye bağlamış bir Anayasa hazırlanıp hakın oyuna sunulacak…
Eşit haklı yurttaşlık ilkesi tartışılamaz bir kesinlikle benimsenecek...
Ülke yönetimi Ankara’da üç beş siyaset esnafı ve beş on devlet memuruyla değil seçilmişlerden oluşan parlamentoyla ve güçlendirilmiş yerel yönetimlerle yürütülecek…
Laiklik bir din gibi değil bir çağdaş devlet ilkesi olarak benimsenecek ve güvenceye alınacak…
Eğitim hurafelerden, içi boş hamaset edebiyatından ve ezbercilikten tümüyle arındırıp sorgulayan ve çözüm üreten bir gençlik hedefiyle yeniden düzenlenecek…
Masala devam edeyim mi?
Sadece oy hesaplarından ibaret bir bir seçim ittifakında bir araya gelen siyasal partiler sahiden böyle bir Türkiye yaratabilirler mi?
Bu soru bana sorulsaydı "güldürmeyin beni" derdim. Siz de öyle dediniz sanırım…
Peki öyleyse ne?
Çare yok mu?
Çaresiz miyiz?
Yoksa çare biz miyiz?
* * *
Biziz. Evet biziz.
Yollarda, bellerde, beldelerde, köylerde, kentlerde çoban ateşleri yakanlarız.
Hiç öyle Google hazretlerine başvurup, süzüp liste çıkarmadan, aklımda kalmış, belleğime çakılmışlarla yetineceğim.
Soma’nın, Ermenek’in maden işçileri, devletin jandarma dipçiğinde, polis copunda somutlanan zorbalığına rağmen yürüyüp çoban ateşi yakıyorlar….
"Derelerin Kardeşliği" deyip Karadeniz kıyılarında çoban ateşleri yakanlar vardı, var ve var olacaklarını dosta düşmana ilan ediyorlar…
Fatsa’da altın çıkarmak için doğayı kazıyıp taşı toprağı siyanüre bulayanlara karşı çoban ateşleri yakıyorlar.
Kaz Dağları'nda gece ağaçlara sarılıp uyuyan, gün boyu ağaçları korumak için kenetlenmiş kadın ve erkekler çoban ateşleri yakıyorlar…
İzmir’de üreticilerle tüketicileri buluşturan, kooperatifçilik ruhunu diriltmeyi amaçlayan girişimler birer çoban ateşidir…
Kadın cinayetlerini, kadınlara yönelik erkek zorbalığını durdurmak için, AKP yargısının utanmazlık köpürten "iyi hal indirimleri"ne karşı öfke çığlıkları ile yeri göğü inleten kadınlar çoban ateşleri yakıyorlar…
Hapis tehditlerinin yıldıramadığı, yıldıramayacağı, halkın haber alma hakkını savunmak ve gerçekleştirmek için koşan didinen kadın ve erkek genç haberciler çoban ateşleri yakıyorlar…
Say saya bildiğince…
* * *
"Çare mi" demiştik?
İşte çare…
Yurdun dört bir köşesinde yükselen çoban ateşlerini buluşturmak çarenin ta kendisidir.
Buluştuklarında kocaman, çok kocaman ve çok görkemli ve çok anlamlı bir ateş topu olur…
Ateş ışık demektir. Karanlıkları aydınlatır, hırsızlar, soyguncular, vurguncular kaçacak delik ararlar.
Bize "tünelin ucunda görünen" ışık değil, bütün ülkeyi pırıl pırıl aydınlatacak bir ışık gerek.
O ışık ancak çoban ateşlerinin buluşmasıyla mümkün…