Aydın Engin

09 Şubat 2014

Bu kitabı tanıttık…Olsun, bir daha tanıtıyorum…

Bilgisayarınızın ses düzeneğini ayarlayın. Olduğunuz yerde dolu doluduyulsun türkü; müzik kulağınıza değil yüreğinize ulaşsın

Durun !

Yazıyı okumaya başlamayın.

Bilgisayarınızın ses düzeneğini ayarlayın. Olduğunuz yerde dolu dolu duyulsun türkü; müzik kulağınıza değil yüreğinize ulaşsın.

Tamam mı ?

İyi.

Şimdi Delila Şev Tarî'yi dinleyin!

Arkanıza yaslanın ve dinleyin…

*    *    *

Bitti mi ?

İyi.

Haydi şimdi yazıya geçelim.

Kitabın adı: Delila. Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri…

Bir gazeteci yazmış.Adı Hasan Cemal.

Benim T24’deki kapı yoldaşım.

Kitabı bir gazeteci yazmış, çünkü o kitabı ancak bir gazeteci yazabilirdi.

Karışık mi anlattım ?

Peki, biraz daha açayım.

Yazının başında dinlediğiniz (Dinlediniz değil mi ?) o su gibi akan, dağ dereleri gibi çağıldayan ses Delila’nın sesiydi. Delila  bir Kürt kızı. Silvanlı bir Kürt kızı. Nüfustaki kaydında adı Şenay. Gün gelmiş çocukluğundan beri söylediği  türkülere kulağı alışık olan anası, Gülsüma irkilmiş. Kızı Şenay bir başka türkü tutturmuş. Hem Türkçe söylermiş, hem Kürtçe:

“Gönül gitmek ister savaşa…Dil di xwaze herê cengê…“

Gülsüma ana os’saat anlamış: Şenay dağlara gidecek.

Şenay dağlara gitmiş de… Dağ yoluna vurmadan kendine bir başka ad seçmiş: Şınai. Kürtçe “yeşillik” demek… Şenay, Şınai olmuş; ama dağda canı kadar sevdiği bir başka genç gerilla kadın vurulup ölünce Şınai’yi bırakmış, vurulup düşen yoldaşının adını almış: Delila

Şenay, Şınai, Delila  1992 Ocak ayının ya 2’sinde, ya 3’ünde doğmuş. Annesi böyle anlatıyor. PKK gerillası Delila 24  Ağustos 2007’de Uzungeçit kırsalında savaşırken ölmüş. Kardeşi Abdülbaki böyle anlatıyor.

Cenazesi ölümünden 18 ay sonra ailesine teslim edilen Delila’nın mezartaşı şöyle:

“Delila Mesaser

Ruhuna fatiha

DT. 1983

ÖT. 2007”

*    *    *

Yazının başında dinlediğiniz (Dinlediniz değil mi ?) o harikulada sesin sahibi Delila bir müzik sanatçısı değil; bir gerilla. PKK saflarında  savaşan bir gerilla. Bir çatışmada son kurşununa kadar savaşıp, son kurşunu kendine sıkıp teslim olmaktansa ölümü seçen bir kadın gerilla ve bir genç kadın gerilla ve genç bir kadın ve genç…

Öldüğünde 24 yaşındaydı.

Kitabı okuduğunuzda (Okuyun, mutlaka okuyun) şiddeti kutsayan; silahı kutsayan, kalaşnikov’u kutsayan, Bixi silahı çok kutsayan; silahlı mücadeleyi alabildiğine kutsayan, dahası şiirleştirerek  kutsayan bir genç kadının güncesinden sayfalar okuyacaksınız.

Şiddeti bir mücadele yöntemi olarak reddeden bir gazeteci, Delila’nın kitabını yazmış;  şiddeti bir mücadele yöntemi olarak reddeden bir başka gazeteci o kitabı sizlere tanıtmak için klavyeye yumulmuş ve Delila’yı düşündükçe her ikisinin de yüreğinde bir acı yumağı düğümleniyor; her ikisi de Delila’yı bağırlarına basmacasına seviyorlar.

Bir çelişki mi ?

Silvan’ı 1990’lı yıllardaki Silvan’ı bilseydiniz “Bu çelişki mi” diye sormadınız. Büyük olasılıkla Delila için “Dağa çıkmış öyle mi ? İyi de, niye o kadar gecikmiş ki” diye sorardınız.

1993 kışında (Delila 10 yaşındaymış demek) Diyarbakır’dan faili meçhuller kenti Batman’a giderken o Silvan’da 40 saat geçirdim ben. Ölümün soluğunu Silvanlı olmayan ve Silvan’da yaşamayan ben bile iliğimde,kemiğimde duydum. O berbat otel odasında sabaha kadar uyumadan, kapımın çalınacağı ve suratlarının rabbiyesiri kalmamış Hizbullah cellatlarının karşıma dikileceği evhamları ile korkudan kapanmayan gözlerle gün ışıyana kadar tavana baktım.O gün(ler) bir başka yazının konusu olsun. Ama 1990’lı yıllarda Silvan’ı bilirim ben.

Delila, yani o günlerde 10 yaşındaki Şenay Silvan’da yaşadı.

Okulda “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan andı okumadığını dudakları kıpırdamadığı için farkeden öğretmeninden tokat yedi.

Cumartesi öğleyin ve Pazartesi sabahleyin İstiklal marşı okunurken “Kahraman ırkıma…” diye başlayan dizeyi söylemediğini dudakları kıpırdamadığı için farkeden öğretmeninden tokat yedi.

Ağabeyi Abdülkadir ekmek parası için gittiği Batı Anadolu’da, Milas’da ülkücü çetelerin bıçağı ile kalbinden vurularak öldürüldü…

Kardeş çocuğu olan ve has kardeş gibi büyüdüğü Mehmet 18 yaşındayken tutuklandı; dokuz ay sonra tahliye oldu. Dağa çıktı. 2005 yılında Bismil’de çatışmada öldü…

Mehmet’in kız kardeşi şimdi Sincan Cezaevinde  yatıyor…

Delila’nın öz teyzesinin oğlu İhsan Tekeş 2007’de Kato dağında bir çatışmada öldü.

Delila’nın “dayı” diye çığırdığı çocukluk arkadaşı Mehmet Çoban 2008’in 28 Ağustos’unda çatışmada öldü.

Delila’nın  adaşı ve arkadaşı Şenay… Birlikte çıktılar dağa, biri Delila oldu, öteki Neval Bawer… Neval çatışmada öldü.

Sınıf arkadaşı bir Kürt kızı, Hizbullah çetelerinin baskısına direndiği, başını örtmeyi reddettiği için Silvan’ın orta yerinde kafası balyozla ezilerek öldürüldü…

Eyyyy okur !

Delila niye şiddeti kutsar sizce ? Çocukluğundan itibaren devletin, Hizbullahın, okulun, özel timin, korucuların şiddetiyle yoğrulmuş bir genç kadına şiddete sığınmaktan başka ne bırakıldı ki ?

*    *    *

Benimki nafile çaba. Kürdistan dağlarının dereleri gibi akan sesiyle halklara, bütün halklara müziğin yürek arıtan büyüsünü  aktaracakken kalaşnikov’dan ses çıkarmayı yeğleyen, ama her soluk molasında müziğe sarılan Delila’yı sizlere anlatamam.

Hasan Cemal anlatmış.

Yaptığı zor iştir. Artık yaşamayan, hiç görmediği Delila’yı bize anlatmış ve biz Delila’yı artık iyi tanıyoruz.

Mesleğini seven ve bilen gazeteci titizliğiyle Delila’yı tanıyan herkesle konuşmuş; ince ince not almış; inatla, sahici gazetecilere has bir inatla evi baştan sona aratıp Delila’nın günlüğüne de ulaşmış… Sayfalar seçmiş,bize aktarmış.

24 yaşındayken dünyadan ayrılan Delila’yı yaşar kılmış, Silvanlı Kürt kızının öyküsünü bize anlatmış.

Üstelik mesleğin temel ilkesine sımsıkı bağlı kalmış; kendini görünmez kılmış; size kendini değil Delila’yı anlatmış.

*    *    *

T24’de kapı yoldaşım Hasan Cemal’in Everest yayınlarından çıkmış Delila. Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri kitabını anlattım sizlere.

T24 daha önce de tanıtmıştı.

Olsun ! Ben bir daha tanıtıyorum.

Yetmezse bir daha tanıtırım.

Değer.