Aydın Engin

02 Haziran 2021

Bir kez daha "çoban ateşleri" üstüne…

Çoban ateşlerini tutuşturmak ve onun ışığında dikilip direnmek hak aramaktır, adalet aramaktır, demokrasiyi savunmaktır

Güncel konu ister istemez "Peker videoları dizisi". Bir mafya çetesinin reisinin itirafları Türkiye siyasetinin odağına oturdu. İktidar deprem yaşıyor. Susarak depremin önlenemeyeceği belli. Ama susmaktan öte yapabileceği bir şey de yok.

Buna karşılık video dizisinde adları ve marifetleri ortaya saçılan siyaset ve ticaret erbabı neredeyse anında iddiaları yalanlayıp ellerini yıkamaya çabalıyorlar.

İnandırıcı olamıyorlar, sadece gülünç oluyorlar. En gülüncü Venezüella'ya maske ve test kiti'nin gümrük çıkışı yapılmadan "yolcu beraberi" eşya olarak götürüldüğü açıklamasıydı. Çok güldük. Bunu ciddi ciddi yazan meslektaş adına da utandık.

Gazeteciliği "Halkın haber alma hakkı"nı savunmak ve sağlamak olarak kavrayan meslektaşlarımız ise günlerdir "Peker videoları"nı didikliyor. Mafya reisinin söyle(ye)mediklerini günışığına taşıyor; yalanlamaya çabalayanların yalanlarını suratlarına çarpıyor; halı altına süpürülenleri, halıyı kaldırarak cevaplıyor.

Hepsini buraya aktaramam. Zaten çoğunu okuduğunuzu sanıyorum. Birkaç örnek yeterli olsun:

Meselâ T24'de kapı yoldaşlarım Gökçer Tahincioğlu, Tolga Şardan'ın her biri yoğun emek ürünü haber-analizleri; çalışkanlıkta ölçüyü -artık- iyiden iyiye kaçırıp benim gibi tembeller için "kötü örnek" olan Murat Sabuncu'nun söyleşileri; Mehmet Y. Yılmaz, Barış Soldan, Mehmet Tezkan, Yalçın Doğan'ın yazıları…

Duvar'da Peker videolarında birkaç cümle ile geçiştirilen "Mafya-siyaset" ortaklığının Suriye ve Orta Doğu'daki tartışmasız suç oluşturan "marifetlerini" iğneyle kuyu kazanların sabrıyla didikleyen Ümit Kıvanç, Fehim Taştekin, Musa Özuğurlu, İrfan Aktan arkadaşlarımın dünkü yazılarına bir göz atmak yeter. (Gözümden kaçırdığım ve burada anmadığım meslektaşlar varsa, ki vardır, beni bağışlasınlar.)

Bu kadar uzun girişi "Bir de ben yazmasam da olur" demek için yazdım.

Buna karşılık bir kez daha ülkemizin dört bir yanında ışıyan, umutlar yeşerten irili ufaklı "çoban ateşleri" üstüne yazmazsam olmaz.

Buyrun.

* * *

"Çoban ateşleri" deyimini ilk annemden duydum. Çok küçüktüm. Evimizin penceresinden bakınca görülen, Bozdağ, Gölcük, Subatan, Keldağ yamaçlarında geceleri ışıldayan ateşleri sordum:

- Çoban ateşleridir onlar. O ateşler hem çobanları ısıtır, hem kurdu, sansarı, sırtlanı sürüden uzak tutar. Kuzucuklar da annelerinin yanında mışıl mışıl uyurlar. Haydi bakalım şimdi benim küçücük oğlum da mışıl mışıl uyusun. Tumba yatak!..

"Tumba yatak" yaptığımda o çoban ateşleri çocuk yatağımda sanki beni de ısıtırdı. Bugünse yurdumun dört bir köşesinde İkizdere'de, Van Gürpınar'da, Soma'da, Saros Körfezi'nde, Denizli Güzelpınar'da, Hopa'da, Fatsa'da doğayı tahrip edecek saldırılara karşı yakılan çoban ateşleri beni ısıtıyor.

Pandemide işsiz kalan ve AKP iktidarının yok saydığı Gemüzik ve sahne sanatçılarının çıkışı bir homurdanma değil, bir çoban ateşidir.

Gezi direnişin 10. yılında Taksim meydanında bir araya gelenlerin (ve gelemeyenlerin) boyun eğmeyi reddedişleri birer çoban ateşidir.

Boğaziçi Üniversitesi'nin öğretmen ve öğrencileri direnişi inatla yanan, söndürmek isteyenlere karşı daha da harlanan bir çoban ateşidir

Ülkede en güçlü ve en kitlesel sivil direniş eylemlerini sırtlayan kadın hareketi umut kıvılcımları saçan bir çoban ateşidir

*  * *

Ülkemizin dört bir köşesinde çoban ateşleri yanıyor. Neredeyse her gün çoban ateşlerine yeni bir çoban ateşi ekleniyor…

Ancaaaak…

Ancak tek tek çoban ateşleri "Serbest piyasa ekonomisi tanrısı"na tapan, kapitalist sömürüyü çapul ve yağma derekesine indirenlerin haklarımıza, adalete, hukuka, demokrasiye saldırılarını durdurmaya yetmiyor.

Yetmez de.

Merdiven çıkarken sakız çiğnenebilir, yürürken türkü çığrılabilir...

Yani video dizisi seyrederken "Acep bu irili ufaklı çoban ateşleri bir araya nasıl getirilebilir" sorusuna cevap aranabilir, bu yönde kafa yorulabilir.

Eğer bu çoban ateşleri bir araya gelirse, el ele tutuşmayı başarırsa, omuz omuza verebilirse "önünde hiçbir zorba güç duramaz" gerçeği bilince çıkarılabilir; bu bilinç başkalarına da taşınabilir.

İrili ufaklı çoban ateşleri bir araya gelince ülkenin nasıl ışıldayacağının, karanlıkların nasıl dağılacağının, karanlık işler çeviren karanlık güçlerin nasıl dağıtılacağının düşleri kurulabilir…

Unutmayalım ki çoban ateşlerini tutuşturmak ve onun ışığında dikilip direnmek hak aramaktır, adalet aramaktır, demokrasiyi savunmaktır.