Aydın Engin

02 Nisan 2019

Ben: Haydi sevinelim!.. Ben: O niye o?

Çok daha zorlu bir demokrasi ve hukuk mücadelesine hazırlanmak gerek

Bu meslekte çok seçim yaşadım ama böylesini görmedim.

Bir kere seçim öncesi pek farklıydı. Ülkenin cumhurbaşkanı ilçe, belde belediye başkanlarından mahalle muhtarlarına kadar hepsi için mitingler düzenledi. Bağırdı, çağırdı, uydurdu, uyduramadığını umursamadı bir kez daha uydurdu. Yalan, iftira, palavra, küfür gırla gitti.

Seçimin kendisi de pek farklıydı. Eşi benzeri pek görülmemiş bir seçimdi. Çok heyecanlıydı. Sonuçlar pek çok yerde kıl payıydı. Pek çok yerde kazanan burun farkıyla kazandı.

Seçimin sonrası da pek farklı olacak gibi. Özellikle büyük kentlerde burnu fena sürtülen Reis ve partisi şimdi YSK itirazlarına bel bağlamış durumda. 

Bu itirazlardan bir sonuç çıkar mı?

Göze alırlarsa çıkar elbet. Koskoca devlet kurumları artık Reis'in emrinde. Bağımsız yargı ise sizlere ömür. Tutup "Onlar kazanmadı, şunlar kazandı" deyip mazbatayı kendi adamlarına verseler "devletin zorba gücü"ne kim nasıl karşı durabilir?

Ama göze alırlarsa. Bu pek kolay değil ama...

Bakalım göreceğiz, Şimdilik "günler gebe" demekle yetinelim ve...

*   *   *

...ve gelin sevinelim.

Seçim sonuçlarına bakarak sevinilecek irili ufaklı, önemli önemsiz pek çok şey var.

Bir kere kent yaşamının egemen olduğu, kentlilik bilincinin ister istemez görece yüksek olduğu büyük şehirlerde Reis ve tayfasına okkalı bir seçim şamarı indirildi. Oldum bittim Reis'e ve partisine fazla yüz vermeyen Ege kıyılarına  şimdi Akdeniz kıyısı da eklendi. Hatay, Adana, Mersin, Antalya...

Trakya illeri AKP Reis'ine yine silme sıvama "ı-ıh" dedi.

Ankara ve İstanbul için bir şey yazmaya gerek var mı? Bu iki kentte Türkiye'nin dörtte biri yaşıyor.

AKP Reisi Mardin'de  "seçim sonucuna göre GBT'sine bakıp gerekli adımları atacağız" demişti. Seçmen "At bakalım adımını, neymiş o adım görelim ey Reis" diye kocaman bir nanik yaptı.

Bir de kayyımlardan arındırılmış bir Güneydoğu'ya sevinilmez mi?

Sevinelim öyleyse...

*   *   *

Ancak yukarıda sayageldiklerimle orantısız bir sevinç gözlenmiyor mu?

Sanki AKP iktidarı açıkça geriletilmiş, bir seçim zaferi kazanılmış gibi bir coşku, bir sevinç.

Bu kof bir iyimserlik ve yanıltıcı ve zararlı.

Tamam Türkiye genelindeki oy dağılımına bakıldığında parlamento seçimlerinden bu yana oy kaybı sürüyor. AKP'ye bundan böyle tek başına iktidar hayal oldu. Reis ve tayfası bundan böyle MHP koltuk değneği olmadan hükümet de kuramaz, ülke de yönetemez.

İyi de bu sevinilecek bir gelişme mi?  Veba ile kolera arasında bir tercih yapıp "Ah veba değilmişiz, koleraymışız" gibi bir saçmalığa kapılıp sevinmek niye?

Bütün alametler ortada. AKP ve özellikle Reis MHP'de ifadesini bulan Türk milliyetçisi, ırkçı, militarist güçler tarafından kuşatılmış ve adeta tutsak alınmıştır.  Yerel seçim propagandasının eksenine "beka meselesi" diye ne olduğu bilinmeyen ama sürekli yinelenen, vurgulanan bir "korku, kaygı" kaynağı yerleştirildi. Bunu MHP lideri başlattı ve Reis'i de aynı kararlılıkla sahip çıkmaya zorunlu kıldı.

MHP'ye bir zamanlar "Ergenekon" diye tanımlanan güçler de omuz verince yola "Muhammet ümmeti" diye çıkan AKP, gerçekten de neredeyse tümüyle Türk milliyetçiliğine ve militarizmine  teslim oldu.

Bu, özgürlükler, hukuk devleti, barış ve demokrasi için ciddi, çok ciddi bir tehlike.

Sakın göz ardı etmeyelim. Büyük kentler kazanıldı, Kürt illeri kayyımlardan arındırıldı diye sevinmeye evet. Ancak AKP - MHP ortaklığının yüzde 51, 5'lik bir seçmen desteği olduğunu göz ardı etmek de bir o kadar önemli hata olur.  Bunca işsizliğe, bunca can yakıcı pahalılığa, bunca savaşçı ve maceracı dış politika adımlarına, bunca hukuksuzluğa, bunca saldırgan, düşmanlık yayan siyasal çizgiye rağmen yüzde 51,5'luk bir destek.

31 Mart seçimlerinin seçim sonuçlarına sevinmek mi?

Bence hayır.

Tersine çok daha zorlu bir demokrasi ve hukuk mücadelesine  hazırlanmak gerek.