Tam bir yıl önce, tam da bugün, yani Dünya Barış Günü’nde, –istense- barışa çok yakın, -istenmediği için- barışa çok uzak ülkemizde T24 doğdu.
O gün yazılan ilk Tırmık, “Vira Demir” başlığı ile çıktı. T24’ün annesi Tempo24 kapandıktan sonra bütün yaz hazırlıkla geçmiş; limanda kalafata çekilen bir gemi gibi sonbahara, doğuma hazırlanılmıştı.
Bir yıl önce bu gün demir aldık ve üstünde azgın dalgaların, kalleş rüzgarların kolgezdiği; çok pahalıya çıkmış ve varlığını çok yüksek sermayeler ile sürdürebilen bir çok geminin yelken bastığı “medya okyanusu”na açıldık.
Kendimizi tanımlarken “haber portalı”ya da “İnternet sitesi” gibi sözcükler seçmedik. Kestirmeden “e- gazete” dedik; burada gazetecilik yapmak istiyorduk ve sadece gazetecilik yapmak istiyorduk.
Tamam, kağıt gazeteler dönemlerini tamamlamak üzereler; artık geri sayıma geçtiler ama henüz ortadan kalkmalarına çok var. Ama T24 için kolları sıvayan bizler, mesleğin ”çulsuz gazeteciler” kanadındaydık. Bir kaç kentte dev baskı makinaları (rotatifler) edinmek, kiralamak; kağıt gazete tomarlarını okura iletecek kamyon filoları kurmak ya da varolan dağıtım şirketlerine yüksek kâr payları vererek yürümek bizler için mümkün değildi.
İnternet bize bu engelleri aşma fırsatı tanıyordu. Üç kuruşumuzu insana, sadece insana yatırma olanağı veriyordu.
“Olur mu, olur; yapabilir miyiz, yapabiliriz” dedik ve demir aldık.
Kaptanımız Doğan Akın. Söz konusu haber ise onun için “iyi kaptandır” mı, yoksa “deli kaptandır” mı demek gerektiğine 15 yıldır karar verebilmiş değilim. Ama “deli” demeye daha yakınım. Sanırım T24 öncesinde yer aldığı Ankara Cumhuriyet bürosundaki ve daha sonraki durağı olan Milliyet yazı işlerindeki arkadaşlar da bana yakındırlar...
* * *
Bizim T24 bebeğimiz bugün bir yaşında.
Bir yıl geriye dönüp bakınca keyiflenmemek, hatta öğünmemek mümkün mü?
Bir kere batmadık. Batmayalım diye kendimizi güvene alacak sakin limanlar da aramadık ama.
Azgın dalgalara göğüs gerdik, fırtınanın üstüne üstüne gitmekten kaçınmadık. Balbay günlüklerini yayınladığımızda bize “Yandaş” diyenler oldu; Erzincan Savcısında düğümlenen o hukuk kepazeliğinde “cemaat içi” telefon görüşmelerini tam metin yayınlayıp aslında “serbest piyasa“ tanrısına ibadet eden ihale hokkabazı mollaları sergilediğimizde de “yoldaş” diyenler oldu.
Biz ise haber dedik; haber diyoruz ve haber diyeceğiz... Bizim için ötesi sahiden teferruat...
* * *
Şimdi burada T24’ün yazar kadrosunu tek tek ele alıp herbiri için üç beş kelam etmek var ama, “Bak şu görgüsüze nasıl da öğünüyor” derler kaygısıyla vazgeçiyorum.
O yüzden bu doğum günü yazısını T24 ofisinde üç kuruş maaşa talim edip kimileri 24 saat boyunca haberleri anında güncelleyip okura ulaştırmaya çabalayan, kimileri T24’ün yaşaması için gerekli parayı denkleştirmek için yaratıcılıklarının sınırını zorlayan kadın ve erkek genç arkadaşlarıma teşekkür edip noktalayayım...
Doğum günümüz kutlu olsun ve nice yıllara...