George Bush, Obama’dan önceki ABD Başkanıydı ve galiba hakkında en çok fıkra üretilen başkandı. Ama duran bir saatın günde iki defa zamanı doğru göstermesi gibi onun da bilgece sözleri vardı.
Biri belleğime çakılıdır:
- 21. yüzyılda yeryüzünün enerji kaynak ve kanallarını kontrol eden dünyanın hâkimi olacak...
İtirazı olan?
Yok.
Peki devam edelim...
* * *
Türkiye (Tayyip Erdoğan değil, Türkiye) dünyanın hâkimi olmaktan uzak. Dünyanın bir hâkimi olması başlı başına berbat bir hedef ama, istese bile Türkiye (Tayyip Erdoğan değil, Türkiye) için böyle bir tehlike (Tayyip Erdoğan için böyle bir umut) yok. Ama bu Türkiye’nin varlığını sürdürebilmesi için enerjiye ekmek kadar, su kadar ihtiyacı olduğu açık.
Bu enerji nereden sağlanacak?
Nükleer enerji bir seçenek.
Nükleer enerji kimileri için geleceğin enerjisi, kimilerini göre ölümün habercisi. En iyimserler bile kaza riskinin sıfır olmadığını itiraf ediyor ve risk sıfır değilse ölümcül bir tehlike de var demektir.
Peki, bu risk sıfıra indirilebilir mi?
Bilmiyorum.
Bu seçeneği kesinlikle defterden silmeli mi?
Onu da bilmiyorum. Böyle bir yargı bilgi gerektirir. Bende o yok. Ama cahilliğimden, ama tembelliğimden yeterli ve gerekli bilgim yok.
Başka seçenek ?
HES’ler. Yani akan suyu enerjiye dönüşteren hidroelektrik santrallar.
Kimilerine göre temiz enerji. Kimilerine göreyse bir HES doğayı tahrip ediyor; üstelik ömrü çok kısa.
Peki ama - mesela - Keban Barajı bir HES ve ben mesleğe başladığımdan beri (yani milattan önceden beri) işliyor. Enerji üretiyor. Dahası Mısır’ın Nubya bölgesinde, Nil üstündeki ünlü ve anıtsal Assuan barajı benim bebekliğimden beri işliyor, enerji üretiyor.
Kısa ömür denen bu ise, bunun nesi kısa?
Öyleyse HES’ler Türkiye’nin enerji açığını kapatmak için iyi bir seçenek mi?
Bilmiyorum.
Yandaş olanların da, karşı olanların da yazdıklarını okudum. Reddetmek ya da benimsemek için yeterli bilgim yok.
Üçüncü seçenek: Petrol ve doğal gaz.
Geçelim. Türkiye petrol ve doğal gaz yoksulu. Gerçi Suriye sınırındaki mayınlı topraklarda ya da Karadeniz’de çok zengin petrol yatakları olduğuna ilişkin internet efsaneleri elektronik ortamda kol geziyor ama benim bu palavralara karnım tok. Kendimi bildim bileli, Hükümetler zor durumda ise, hele hele darbe olmuş ve askerler işbaşına gelmiş ise Türkiye’nin bir yerlerinde yüksek graviteli (ne demektir bilmiyorum) zengin petrol kaynağı bulunur; gazetelerin birinci sayfasına konur ve sonra... Sonra unutulur. Türkiye de petrol ve doğal gaz yoksulu olmaya devam eder.
Dördüncü seçenek: Kömür santralleri diyeceksiniz.
Galiba dememelisiniz. Kömür dumanının yarattığı çevre kirliliği yalnız göze değil, asıl akciğerlere zarar. Yatağan kasabasında kanser ölümlerinin ülke ortalamasının birkaç katı olması yeterli sebep olsa gerek.
Peki ama Yatağan’daki santrale bir türlü filtre takılmadığı için ölüm saçtığı söyleniyor. Acaba kömür santrallerinin bacasına filtre takılarak...
Bilmiyorum.
Bir yargı verebilmek için bilgi sahibi olmak gerek ve o da bende yok.
Ne kaldı?
Rüzgar ve güneşten enerji üretmek...
Kimileri için en temiz ve ülkemizin özellikleri göz önüne alındığında en uygun seçenek bu. Ama itiraz edenlerin tanıtları (=argümanları) da kolay kolay göz ardı edilebilecek gibi değil.
Eeee, ne yapacağız?
Enerjisiz yapamayız.
Tamam, mümkün olduğunca az enerji tüketen bir düzen kurulmalı, ama yine de enerjiye ihtiyaç olacak ve Türkiye bu konuda bir kaynak yoksulu.
* * *
Yukarıda art arda sıralanan sorularda ben cahilim.
Peki siz ?
Bir yargı üretecek, karar verecek kadar bilgi donanımınız var mı?
Geçen pazar İzmir’de bu soruları soran, bu sorulara cevap vermeyi kendine dert edinmiş, görev bellemiş yurttaşlar Aliağa’da kurulması planlanan 7 termik (kömür) santrala karşı bir miting düzenlediler.
Çoktular.
Marksistler, çevreciler, Kürtler, kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler, çocuklar...
Çoktular.
EDP Genel Başkanı Ferdan Ergut konuştu. Yeşiller Partisi'nin sözcüsü Ümit Şahin konuştu. Çevre ve enerji sorunlarının - neredeyse - fanatik ve aynı ölçülerde inatçı uzmanı, kadim arkadaşım Ömer Madra konuştu.
O mitingde, o mitingin öncesinde ve sonrasında yukarıda sıraladığım sorular üstüne, düşünmüş, bilgilenmiş, yargı üretecek donanıma sahip olmuş kişiler tartıştılar, konuştular.
Hayır, görsel ve yazılı medyada bu konuda bir şeyler okumadınız, izlemediniz. Onlar Tayyip Erdoğan ne dedi, Kılıçdaroğlu ne cevap verdi gibi önemli(!) ülke sorunlarıyla ilgililerdi.
Aliağa mitinginden haberiniz olmadı
Gerzeliler dört yıldır termik santrala karşı direniyorlar.
Gerze’de olup bitenlerden haberiniz oluyor mu?
Doğu Karadeniz’de “Derelerin Kardeşliği” deyip omuz omuza vermiş köylüler (evet köylüler) canlarını dişlerine takmış direniyorlar. Ayrıntılarından ve bugün hangi aşamaya gelindiğinden haberiniz oluyor mu?
Başbakanın Çin gezisinde Akkuyu ve Sinop nükleer santralları üstüne sıkı pazarlık döndü. Ayrıntılardan, Çin’in nükleer santral konusunda ne yapıp ne yapamayacağı üstüne haberiniz oldu mu?
1 Mayıs 77 üstüne fırtınalar koparılıp “cadı avı” yerine “sol avı” sürdürülürken Doğu Karadeniz’de, Gerze’de, Akkuyu’da. Sinop’ta, Aliağa’da dipdiri, ve yaratıcı ve buluşlu bilişli bir demokrasi mücadelesi sürüp gidiyor.
EDP Genel Başkanı Ferdan Ergut, geçen pazar Aliağa’da söyledi: “AKP’nin politikasında emek, insan, doğa yok. AKP Aliağa’ya baksın ve demokrasi mücadelesinin nasıl olduğunu görsün. Emek, barış ve özgürlük mücadelesiyle çevre mücadelesi bir kanala akmalı ve bu kanal siyasetin tam merkezinde olmalı.”
Bu sözlerden haberiniz oldu mu ?
* * *
Bu Tırmık niye yazıldı?
Hiiiiiç !..
Haberiniz olsun diye...