Aydan Çelik

20 Ağustos 2024

Son destanı kadınlar yazdı

Roland Barthes, Fransa Turu'nu "destan" olarak tanımlar. Daha çok erkekler üzerinden anlatılan destanı artık kadınlar yazıyor... Geçen pazar biten yarışta, birinci Kasia Niewiadoma ile ikinci Demi Vollering arasındaki fark sadece 4 saniye idi

Fransa Turu Kadınlar edisyonu 2024 podyumu. Soldan sağa: Demi Vollering, Kasia Niewiadoma, Pauliena Rooijakkers 

Fransız düşünür Roland Barthes'ın 1955-57 arasında kaleme aldığı, Mitolojiler kitabındaki denemelerden biri Fransa (bisiklet) Turu'na dairdir:[1]

"Fransa Turu'nun öyle bir adbilimi vardır ki; bize, tek başına, turun büyük bir destan olduğunu söyler. Çoğu yarışçı adları çok eski bir budunsal çağdan, ırkın çok az sayıda birtakım örnek ses birimler içinde çınladığı bir zamandan gelir gibidir."

Bu tespiti yapan Barthes, denemenin sonuna koyduğu Yarışçılar Sözlüğü'nde, sporcuları mitolojik kahramanlara benzetiyordu. 1953, 54 ve 1955 şampiyonu Louison Bobet'yi "Prometheus'su bir kahraman" olarak tanımlıyordu mesela...

Bisikletçilerin mitolojik karakterlere benzetme alışkanlığı Barthes'dan önce de vardı, ondan sonra da oldu. Felice Gimondi'nin lakabı, "The Phoenix" idi. Fabian Cancellara "Spartacus" diye çağrılıyordu.

* * *

Barthes, Tur'un coğrafyasını da mitik bulur: 

"Tur'un gerçekten Homeros'sal bir coğrafyası vardır. Odysseia'da olduğu gibi yarış burada hem bir sınavlar gezisi, hem de yeryüzünün sınırlarının araştırılmasıdır. Odysseus birkaç dünyanın kapılarına ulaşmıştı. Tur da birçok noktalarda insandışı dünyaya sürtünüp geçer."

O dünyanın kapılarının birinden geçtiğimiz pazar günü geçildi. 2024, Fransa Turu'nun Kadınlar edisyonunun (Tour de France Femmes) final etabı mitik Alpe d'Huez'de bitti.

Tur bu yıl Rotterdam'dan yola çıktı. Bisikletçiler ilk üç günü Hollanda'da geçirdi.Geçen yılın şampiyonu Demi Vollering kendi ülkesinde, üçüncü etapta, genel klasman liderinin giydiği Sarı Mayo'yu üstüne geçirdi.

Ardından sporcular Belçika üzerinden Fransa'ya geçtiler. Ne var ki, Fransa Vollering'e uğurlu gelmedi. Beşinci etabın bitimine 6 kilometre kala yere düştü.

Ayağa kalkıp devam etti ama ne fayda! Hem kalçasından hem de, hadi biraz edebiyat yapalım, kalbinden yaralanmıştı.

Zira bisiklet yarışlarında teamül gereği, takım lideri- hele bir de genel klasman lideriyken- bir kaza geçirirse arkadaşları bekler ve ona yardım eder.

Ne var ki Vollering'i kimse beklemedi. 27 yaşındaki sporcu bitiş çizgisine yalnız başına geldiğinde etap galibi takım arkadaşı Blanka Vas'ın 1 dk. 46 sn. gerisindeydi. Genel sıralamada ise dokuzunculuğa düşmüştü.

Bisikletin bireysel görüntü veren bir takım sporu olduğu bilinir. Roland Barthes o durumu şöyle özetliyor:

"Tur'un devinimine gelince; hiç kuşkusuz bir savaş olarak çıkar karşımıza, ama burada çatışma özel olduğundan, bu savaş gerçek anlamda vuruşmalarıyla değil, dekoru ya da gelişmeleriyle dramatiktir. Gereçlerinin önemi, yardımcılarının çokluğuyla tanımlanan, çağdaş bir orduya benzetebiliriz."

Bu hakikate rağmen Vollering, takımı (ordusu) tarafından yalnız bırakıldı. Bu manzara karşısında dedikodu kazanının harareti anında yükseldi. Muhtemelen uzun süre kaynamaya devam edecek.

*

Kasia Niewiadoma'nın Tur'u kazandığını öğrendiği an

Ancak yarış henüz bitmemişti. Daha üç etap vardı. Ve son iki etap, başı duman pare pare dağlarda yapılacaktı.

İnatçı Vollering, beşinci etapta sarı mayoyu sırtına geçiren Polonyalı Kasia Niewiadoma'nın kâbusu haline geldi.

Nihayet pazar günü ikonik, kraliçe etabın koşulacağı Alpe d'Huez'e gelindi. Aslında 14 km uzunluk, 1120 metre irtifa ve 21 virajdan oluşan efsane yokuşa gelmeden önce onun kadar zorlu bir tırmanış daha vardı. Yaklaşık 20 kilometre uzunluğundaki Col du Glandon da, kategoriler üstü ve yıkıcıydı.

Normal şartlarda zaten rekabetçi geçeceğini düşündüğümüz etap bir de Vollering'in kazası ve kazanma arzusuyla birleşince ortaya muazzam bir epik hikâye çıktı.

Pazar günü sırf bu niyetle ekran karşısına geçtik. Kadınlar Fransa Turu'ndan evvel, Portekiz'de başlayan İspanya Turu'nun ikinci etabı vardı. Organizasyon ekibi ve bizim beklentimiz o yarışın makul bir saatte bitip, Fransa Turu'nun en çekişmeli son 50 kilometresini izlemekti.

Ne var ki, Portekiz'deki hesap, Fransa'ya uymadı. Sinameki, hımbıl, erkek sporcular bitiş çizgisine o kadar geç ulaştılar ki, Eurosport, kadınlar yarışının ancak son birkaç kilometresini izleyebildik.

Oysa Vollering beklendiği gibi yaklaşık 50 km kala atağını yapmış, Niewiadoma onunla beraber gidecek gücü bulamamış, ama kendi temposuyla rekabete devam etmişti. 

Yayına bağlandığımızda hepimizin gözü ekranın üstündeki zaman farkındaydı.

Bazen 1 dakikanın üstüne çıkıyor, bazen 40 saniyelere düşüyordu. İnanılmaz heyecanlı bir rekabete tanık oluyorduk. Sanal ortamda Sarı Mayo el değiştirip duruyordu.

Ve nihayet günün sonunda Demi Vollering etabı kazandı. Kazanır kazanmaz da yarı baygın bir vaziyette yere oturdu ve yüzünü bitiş çizgisindeki kronometreye çevirdi.

Niewiadoma'nın 61 saniye sonra bitiş çizgisinden geçtiğini görünce gözyaşlarına boğuldu. Zira Polonyalı sporcu, 4 saniye farkla Fransa Turu 2024 edisyonunu kazanmıştı. O da ağlamasını engelleyemedi.

Aralarındaki mücadele Fransa Turu tarihindeki en küçük genel klasman farkına vesile olmuştu.

* * *

Bisiklet sporunu yakından izleyenler bilir. Fransa Turu tarihinin en dramatik farkı 1989'daki 8 saniye idi. O yıl Paris'te koşulan son etapta Amerikalı Greg LeMond'un 50 saniye önünde yer alan Fransız Laurent Fignon, 24.5 kilometrelik mesafeyi LeMond'dan 58 saniye daha yavaş geçtiği için 8 saniye farkla ikinciliğe düşmüştü.

35 yıl evvel yaşanan bu mağlubiyet zaman içinde mitik bir anlatıya dönüşmüş, Fignon'un üzerine bir kabus gibi yapışmıştı. Hatta bir şehir efsanesine göre, kendisini yıllar sonra "sen şu Fransa Turu'nu 8 saniye ile kaybeden adam değil misin?" diye soran bir esnafa "Hayır ben Fransa Turu'nu iki kere kazanan adamım" diye yanıt vermişti.

Hakikaten Fignon 1983 ve 84 edisyonlarını kazanmış, ama 89'daki mağlubiyet hepsini berhava etmişti. Bazıları 50 yaşında hayatını kaybetmesini bu hezimete bağlıyordu.

Aynı şey Vollering için olur mu bilemeyiz.

Görünen o ki pek öyle olmayacak. Zira 27 yaşındaki sporcu, şoku atlattıktan sonra "bu daha başlangıç, mücadeleye devam" minvalinde cümleler kurdu.

* * *

Gelecekte neler olacak bilemeyiz, ama şunu biliyoruz: Bir zamanlar, ötelenen, yok sayılan kadın bisikleti inanılmaz bir hızla yükselişe geçti.

Erkek yarışlarında görmediğimiz bir aura ve ışığa tanık oluyoruz.


[1] Roland Barthes, Çağdaş Söylenler/ Destan Olarak Fransa Turu, Çeviren: Tahsin Yücel, Metis Yayınları

Aydan Çelik kimdir?

Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu.

İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. 

Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. 

Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu.

Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı.

2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. 

Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu.

2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı.

Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi.

Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor.