İstanbul Bisiklet Turu (Tour of İstanbul) 28 Eylül'de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun verdiği start ile başladı.
Sabah 10.30'da Arnavutköy'den yola çıkan 15 ülkeden 131 bisikletçi, İstanbul'un güney ve kuzey batı köylerinden geçerek, başlangıç noktasına döndü. 176,7 kilometrelik etabın galibi Danimarkalı Gustav Wang oldu.
1. etabın galibi Gustav Wang (Fotoğraf: Goshot)
İlk günün talihsizliği elbette şiddetli yağmur ve fırtınaydı. Suya hasret şehrin tepesinden aşağı bardaktan (ya da "kovadan") boşanırcasına yağan yağmur bisikletçilere zor anlar yaşattı. Yaklaşık yirmi sporcu yarışı terk etmek zorunda kaldı.
Şile'den başlayan 2. etap yine aynı yerde bitti. Hava yine yağışlıydı. Ama bir öncekine göre daha insaflıydı. İstanbul'da amatör bisikletçilerin pek sevdikleri köy yollarında pedallayan sporcular 134,9 km yol kat etti. Günün galibi yine bir Danimarkalı, Daniel Stampe oldu.
4.etabın galibi Timothy Dupont (Fotoğraf: Goshot)
3. etap, son zamanlarda bisiklet (ve triatlon) konusunda hatırı sayılır girişimlere imza atan Beykoz'da başladı. Sporular yine çok güzel yollardan geçip 132 km sonra tekrar Beykoz'a geldi. Bitiş çizgisine ilk gelen isim İtalyan Davide Persico'ydu.
4. ve son etap ise Sultanahmet'ten başladı. Tarihi Yarımada'dan yola çıkan sporcular, Caddebostan'a geldi. Bağdat Caddesi ile sahil yolu arasında yapılan 6 turun ardından günün galibi deneyimli Belçikalı Timothy Dupont oldu. Dupont bu zaferiyle en iyi sprintere verilen Mavi Mayo'yu da sırtına geçirmiş oldu.
Caddebostan'da yapılan ödül töreninde Gustav Wang, ilk gün giydiği genel klasman lideri Turuncu Mayo'sunu son güne kadar korudu.
En iyi tırmanışçıya verilen Yeşil Mayo, Beykoz Belediyesi Spor Kulübü'nün İngiliz bisikletçisi Maximilian Stedman'a gitti.
100. yıl için verilen özel Kırmızı Mayo'nun sahibi, Avusturyalı Emanuel Zangerle oldu.
Bisikletçiler İstanbul'un kuzey ormanlarında (Fotoğraf: Goshot)
* * *
Tour of İstanbul'un 4 etabı da televizyondan yayınlandı.
Sportstv bütün etapları kısmen canlı, kısmen banttan yayınladı. Son etap ise hem Eurosport hem de Sports'den canlı yayınlandı.
Genel olarak çekimler çok güzeldi. Ama hava durumu sadece bisikletçilere değil, çekim ekiplerine de zorluk çıkardı. Yeterince hava çekimi yapılamadı. İstanbul'un güzelim köylerinin kuş bakışı görüntüleri, ekrana görece az geldi.
Bisikletçiler Boğaziçi kıyılarında
Ama 3. gün koşulan Beykoz etabı yağışsız geçtiği için harika fotoğraflar verdi. Seyredemeyenler için Sportstv'nin kısa özetini şuraya bırakalım.
Nerede kaldın?
İstanbul'da bu çapta bir bisiklet yarışının organize edilmesi, insanda "nerede kalmıştık?" duygusu uyandırıyor.
Niye mi?
Açıklamaya çalışayım.
Sanırım kimse İstanbul için "bisiklet dostu bir şehir" diyemez. Hem günlük hayatta, hem de sportif bağlamda İstanbul, nüfusuna oranla "bisiklet fakiri" bir şehirdir.
Oysa bir zamanlar bu şehirde (elbette o günün şartlarında) her iki anlamda da yaygın bir bisiklet kullanımı vardı. 1930'ların gazete arşivlerine baktığımızda İstanbul'da çok sayıda bisiklet yarışı düzenlendiğini görürüz.
Bisikletçiler Şile sahillerinde
Şimdi Gezi Parkı olan Taksim Stadı'ndan (eski Topçu Kışlası) yola çıkan bisikletçiler, o zaman dutlarla çevrili Mecidiyeköy'den geçer, Maslak yolundan Bentler'e gider, oradan geri dönerlerdi.
Aynı yıllarda İstanbul-Edirne yarışları yapılırdı.
Anadolu yakasında ise Kuşdili Çayırı'ndan yola çıkan bisikletçiler o yakanın köylerinde yarışırdı.
Türk bisikletinin efsane isimleri, Cavit Cav, Talat Tunçalp, Krikor Cambazyan, Orhan Suda bu dönemin sporcularıydı. Bu isimler, 1924 Paris, 1928 Amsterdam, 1936 Berlin Olimpiyatları'na katılmış, özellikle Talat Tunçalp büyük başarılara imza atmıştı.
Çünkü Türkiye Bisiklet Federasyonu 1923'te kurulmuş, kısa zamanda önemli işler başarmıştı.
(Yani Cumhuriyet'le yaşıt bir federasyonumuz var sevgili okur... O yüzden bu yıl, hem Cumhuriyet'in hem de Federasyon'un 100. yılını kutlayan yarışlar yapıldı. Tour of İstanbul da onlardan biri. Her etapta 100. yıl sprint primi de bu yüzden kondu.)
Erken Cumhuriyet'le başlayan bu ivme, ine-çıka seksenlere kadar sürdü. Özellikle 1960'larda yeni bir altın kuşak ortaya çıktı. Rıfat Çalışkan, Ali Hüryılmaz gibi isimler bu dönemde yükseldi.
Aynı kuşaktan 1933 doğumlu Bedri Sakarya, 2019'da Cyclist Türkiye dergisinden Erman Öner'e verdiği söyleşide o günleri şöyle anlatmıştı:
"Bakırköy'den başlar, eski Topkapı üzerinden Karaköy'e giderdim. İşten çıktıktan sonra da Topkapı'dan havalimanına beş tur git gel yapardık. Cumartesi günleri Edirne'ye gider, pazar günü geri dönerdik. Uzun antrenmanımız da buydu. Tabii İstanbul'da bisiklete binmek şimdiki kadar güç değildi. Çünkü trafik yoktu. Düşünün, o zaman İstanbul'un nüfusu 500 bindi. İstanbul nüfusu yarım milyon olsa da bisiklet sporuna ilgi bugünkünün neredeyse iki katıydı."
Bisikletçiler İstanbul köylerinde (Fotoğraf: Goshot)
* * *
Sanırım Bedri Sakarya'nın yukarıdaki cümleleri "nerede kalmıştık?" duygusunu açıklamaya yetmiştir. 1958'de Türkiye Şampiyonu olduktan sonra Galatasaray Bisiklet Kulübü'ne transfer olan bir sporcudan söz ediyoruz.
Ne oldu, şaşırdınız mı? Elbette. Bir zamanlar anlı şanlı İstanbul takımlarının bisiklet kulüpleri vardı. "O zamanlar Fenerbahçe, Şişli, Beyoğlu bisiklet takımları vardı. Bir tek Beşiktaş'ın takımı olmadı" diye anlatıyor Bedri Sakarya.
Fenerbahçe Bisiklet Kulübü tam 111 sene önce, 1912'de kurulmuştu. Ama bugün böyle bir takım yok.
* * *
Seksenlerle birlikte hem Türkiye'de hem de İstanbul'da (birkaç özverili girişimi saymazsak) üzüntü verici bir gerileme meydana geldi. Eskisi kadar sporcu çıkmadığı gibi, bisiklete binen insan sayısında dramatik bir düşüş yaşandı.
Arada "23 Nisan'larda yönetici koltuğuna oturtulan çocuk" misali, bisiklete yollarda izin verildi.
Özetle hem Türkiye'nin hem de İstanbul'un bisiklet kültürü olması gerekenden çok geride kaldı. Eğer o günlerde atılan tohumlar yeşertilebilseydi hem bisiklet sporumuz hem de kültürümüz bambaşka bir yerde olabilirdi.
Şimdi "zararın neresinden dönülürse kârdır" durumu yaşıyoruz.
Zira son yıllarda bisiklet, hem memlekette hem de İstanbul'da yeniden yükselişe geçti. Küresel iklim krizinden kent haklarına, yaşanabilir şehirlerden sağlıklı bireylere kadar bir dizi faktör bu yükselişi ateşledi.
Ve nihayet İstanbul, Uluslararası Bisiklet Birliği UCI'ın 2.2 kategorisinde bir bisiklet yarışına sahip oldu. Üstelik tek günlük değil, etaplı bir yarış olarak hayatımıza girdi.
Ödül töreninde bir konuşma yapan Ekrem İmamoğlu, kasım ayında İBB Spor Kulübü içinde bir bisiklet takımı kurulacağı haberini verdi.
Bu sevindirici habere küçük bir "istek parçası" ekleyelim. 2021 yılında İST dergide dile getirmiştik. Buradan tekrarlayalım:
"1 Ocak 2017'de 102 yaşındayken 'yaşayan en eski olimpik sporcu' sıfatıyla bu dünyadan göçen Talât Tunçalp, velodrom rüyasının gerçekleştiğini göremedi. Kim bilir, bisiklet konusunda önemli adımlar atan İstanbul Büyükşehir Belediyesi bize bir velodrom armağan eder. Eğer bu rüya gerçek olursa velodroma asılacak tabelayı da biz teklif etmiş olalım: TALÂT TUNÇALP İSTANBUL VELODROMU."
Aydan Çelik kimdir?Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu. İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu. Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı. 2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu. 2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı. Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi. Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor. |