Ayça Atikoğlu

20 Aralık 2024

Nereye doğmuşsan oraya lazımsın

İnsanlığa inancımı tazeleyen ödül ise müzik alanında verilen Erdal Erzincan Gezici Bağlama Atölyesi oldu. Gözlerimi yaşartan ise Erdal Erzincan'ın “Sizin aranıza geldim” demesi oldu, gülen yüzü, ışıl ışıl gözleri ile. Oysa onu tanımaktan asıl onur duyan bizlerdik…

Anadolu Ödülleri, "Yeniyi Aramak" başlığıyla düzenlendi

İnsanlığın ortak mirası, ortak vicdanı vardır. Bir filmi tek kelimesini anlamadan izleyip bambaşka biri olarak çıkabilirsiniz, bir konseri de; öyle bir yüreğinize oturur. Bu dünyanın gidişatına el kaldırarak karşı çıkacak gücü hissedersiniz kendinizde, dünyanın seyir değil müdahale yeri olduğunu hatırlarsınız…

Geçtiğimiz günlerde öyle bir şey yaşadım, bir ödül töreninde, kazıklanmaktan, kaybetmekten yorulduğumuz bugünlerde insana olan güvenim tazelendi.

Baksı Kültür Sanat Vakfı tarafından beş yıldır verilen Anadolu Ödülleri bu yıl ‘Yeniyi Aramak’ başlığı altında ‘kurumlara’ verildi ve tam bir ‘ahde vefa’ niteliğinde oldu.

Mimarlık Ödülü, Cumhuriyet’in ilanından üç yıl sonra 1927 yılında kurulan ve hala varlığını sürdüren ‘Mimarlar Derneği’ne verildi.

Ülke taş yığınına çevrilirken, şehirlerin mimari dokuları yok edilirken inatla varlığını sürdüren bir dernek. Ne kıymetli.

Görsel Sanatlar ödülü, Mardin Bienali-Mardin Sinema Derneği’ne verildi. Sanatçıların yaşama dair mesajlarını sunduğu ve Mardin’in mimari ve sanatsal birikiminin görünürlüğüne sağladığı katkı nedeniyle.

Kadim şehri bir sanat şölenine çeviren, bizi bile uzaktan içine alan bir Bienaldi. Ne kıymetli.

Sinema alanında Film Yönetmenleri Derneği ödüle layık görüldü. İşlevselliğini 80’li yıllardan beri yürüterek güçlü bir iş sergilediği için.

Edebiyat Ödülü 53 yıldır ödül veren Anadolu’nun sesi olmuş Orhan Kemal’in Orhan Kemal Roman Armağanı’na gitti. Oğlu Işık Öğütçü’nün dediği gibi ‘parasız pulsuz’ elli yılı aşkın bir süredir ödül verirken bu sefer aldılar.

Doğan Değer Ödülü, Sedat Hakkı Eldem’in Taksim’de şehrin göbeğinde yarattığı bir vahaya, bir bilgi yuvasına gitti: Atatürk Kitaplığı.

Onur Ödülü ise kültür-sanat alanındaki 70 yıllık katkıları dolayısı ile Doğan Hızlan’a verildi.

İnsanlığa inancımı tazeleyen ödül ise müzik alanında verilen Erdal Erzincan Gezici Bağlama Atölyesi oldu.

Erzurumlu Erdal Erzincan küçük yaşlarda tanıştığı bağlama sanatını 1985 yılında Arif Sağ Müzik Kursu’nda ders almaya başlayarak geliştirip, ustalaşmış. Sonra da bağlama öğretisini kendi olanaklarıyla, anne-babası, eşi Mercan’ın desteği ile oğlu Ali’den çaldığı zaman ile Anadolu’daki çocuklara taşımaya başlamış, şimdiye değin 100’ü aşkın köye gitmiş.

Gözlerimi yaşartan ise “Sizin aranıza geldim” demesi oldu, gülen yüzü, ışıl ışıl gözleri ile. Oysa onu tanımaktan asıl onur duyan bizlerdik…

Hüsamettin Koçan’ın ‘Gel Zaman Git Zaman’ sergisi için kullandığı bir cümle geldi aklıma:

“Zaman geleceğe doğru akar. Yapıtlar ve anılar ise geçmişe aittir. İlham verici bir buluşmadır bu, destansı bir buluşma…

Bahsedilen üretimin öznesi sanatsa tartışmalar çığı gibi büyür; hâkim görüş, sanatı ‘üst’ ve ‘alt’ olarak derim bir uçurumla ayırır. Bu ayırım, halk sanatlarının ticari maksatlarla yaratıldığı kültür ortamı dışındaki yaratım gerekçelerini yok sayan düşünceden kaynaklanır. Gerçek yaratıların ‘alt sanat’ tarif edilmesinin temel nedeni işte bu tepeden bakıştır. Bu durum çağdaş sanat için de geçerlidir. Pazar öylesine baskındır ki sanatı bir gösterimler toplamına dahil edip kimi zaman gerçek olmayanları bile topluma alkışlarla lanse eder. Hatta akademik çevreler ve müzecilik dünyası bile sanatı bu çerçeveden tarif etmeye çalışır. Aradaki tek fark günümüz sanatı kitle kültürüne, ekonomiye ve iletişim araçlarına öyle hakimdir ki kendini meşrulaştırma sıkıntısı yaşamaz (…)"

Biz o gün orada bunca vasatlığın içinde gerçek bir insanı, gerçek bir sanatçıyı alkışlayabilme şansına eriştik.

…Ve nereye doğmuşsan oraya lazımsın sözünü deneyimledik.

Ukrayna’daki savaştan kaçan kedi ABD’de kaybolursa…

Algıda seçicilik ya da bir çeşit lanetlenme diyebilirsiniz ama gözüm hemen her yerde terk edilmiş, aç, açıkta bir hayvanı bulup çıkarıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Budva’ya gitmiştim bir saatlik yürüyüşte şehirde tek edilmiş üç köpeği de görmeyi başardım. Tam o mutlak sessizlik içinde sükuneti bulmuşken kös kös hüzün içinde döndüm eve.

Keza TV’de izlediğimiz savaş karelerinde bir kedi geçiveriyor arkadan, insanlar gibi aç açıkta, onu fark eden bir göze muhtaç.

Geçtiğimiz günlerde ABD basınında küçük bir haber çıktı, savaş mağduru kedinin mutlu sonu.

Oğlunu Ukrayna-Rusya savaşında kaybeden Larysa İvanenko, kızının ve 25 kedisinin desteği ile depresyonu yenecek gücü bulur. Evinin sadece birkaç kilometre uzağında devam eden savaşa rağmen hayvanlarını terk etmemek için evini boşaltmayı reddeden Larysa geçtiğimiz haziran ayında kızının ısrarlarına dayanamayarak ABD’ye taşınmaya ve bir mülteci kabul programına katılmayı kabul eder.

Ancak yeni hayatına bütün kedilerini sığdıramayacaktır, kimi tutacağını, kimi başka ailelere emanet edeceğini seçmek zorunda kalır. Sophie’nin seçimi durumu. Sonunda dört genç kediyi ve en sevdiği olan 8 yaşındaki Yaemiko adlı Selkirk Rex’i götürmeye karar verir.

Sacramento’ya yerleşen Larysa, Yaemiko’yu almak için gerekli işlemleri başlatır ve 10 bin kilometreyi aşan uzun bir yolculuğun ardından kedi arkadaşı Yelena’ya San Francisco Havaalanı’nda teslim edilir. Ancak Yelena onu kucaklamak ve temizlemek için kafesi açınca kedi korkuyla kaçar.

Bundan sonrasını tahmin edersiniz Yelena perişan, kızı ile aramaya katılmak için uzaklardan kalkıp gelen ve bir hafta boyunca her gün havaalanına gelen Larysa perişan…

Önce her gün, sonra birkaç günde bir derken umutlar azalır, aramalar hüsranla biter, ta ki bir ay sonra iki bagaj görevlisi bir depoda kediyi buluncaya kadar. İki çalışan yiyeceklerle kandırmayı başardıkları kediyi yakalarlar ve mikroçipinin taranması için Redwood’daki hastaneye götürürler.

Yaemiko bulunmuştur. Kliniğin müdürü Sugarman kedinin Ukrayna’dan geldiğini öğrenince şaşıp kalır ve yerel basına haber verir, burada bir savaş mağduru var diye…

Sonrası mutlu son, Larysa’ya heber verilir, kadın göz yaşları içinde yavrusuna kavuşur.

Larysa'nın kedisine kavuştuğu an

Aile şimdilerde Kaliforniya’da yaşıyor ve Larysa Noel’i mutlu mesut geçirdikten sonra kedilerini alıp Ukrayna’ya dönmeyi düşünüyor.