Ayça Atikoğlu

09 Ocak 2025

Le Pen’in eşi Playboy’a poz vermişti

Geçtiğimiz günlerde yaşamını kaybeden Avrupa sağının öncülerinden Jean -Marie Le Pen’in hayatı romanlara konu olabilecek kargaşada geçmişti ve kızları ile ilişkisi Ferdi Tayfur’dan beter durumdaydı

Kaç kişi ölümü ile geniş kitleleri sevinç gösterileri yapmaya, şarkılar söyleyip havai fişekler atarak sokağa dökmeye vesile olur. Le Pen’e kısmet oldu, ne güzel…

Yarım yüzyıl boyunca Fransız siyasi yaşamının önemli figürlerinden biri oldu Jean-Marie Le Pen.

Jean-Marie Le Pen

2011 yılında çok önemli bir siyasi şok yaşamış, kızı tarafından partisinden ihraç edilmişti, sırtından vurulmuştu ama dimdik ayakta olduğunu göstermek için Montretout’taki villasında gazetecileri ağırlamış ve “Gücüm yettiği sürece devam edeceğim” demişti.

Hakkında çıkan haberleri tarayınca son yıllarda anılarını yazdığını öğrendim, Çin, Hindistan ve Cezayir’de gizli servis görevlisi olarak tanıklık ettiği işkenceleri de anlatıyor anılarında: “Şiddetli sorgulamalara tanık oldum. İşkence yapmadım ama yapabilecek durumda olsaydım yapardım” diyor böbürlenerek. O zevkten mahrum kaldığı için üzgün yani.

Nazilerin Yahudileri yaktığı gaz odalarını ‘tarihin detayı’ olarak tanımlarken yaptığı gibi provokasyonlara bayılıyor.

Le Pen, 1928 yılında Trinite sur Mer’de balıkçı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Kelt kökenlerine sahip çıktığı “Breton dilinde Le Pen, şef anlamına gelir” diye övündüğü biliniyor.

Çok genç yaşında siyasete giriyor, 1956 yılında henüz 27 yaşındayken küçük zanaatkârların ve tüccarların desteklediği Assemble National’e üye oluyor. Bir yıl sonra Ulusal Cephe’nin atası Front National des Warriorants’u kuruyor. 1958’de Parlamento Seçimleri için yapılan kampanya sırasında çıkan kavgada sağ gözünden yaralanıyor ve bu vesile ile taktığı korsan göz bağını uzun bir süre bir simgeye dönüştürüyor.

1972 yılında sömürge savaşlarının nostaljik yanlılarından, petanistlerden ve köktendinci Katoliklerden oluşan Ulusal Cephe’nin kurucu ortakları arasında yer aldı Le Pen. İtalyan sosyal hareketinden ilham aldığını söylüyordu ama kızı gibi komünistleri kızdırmayı hedeflemiyor, Margaret Thatcher, Ronald Regan gibi merkez sağ politikacıları desteklediğini söylüyordu.

1970’li yıllarda, FN’in kurucusunun üç kızı ve eski manken karısı Pierette Lalanne ile yaşadığı 15. Bölge’de bomba patladı. Le Pen bunu siyasi bir saldırı olarak nitelendirdi ama bunun başka bir şey ile bağlantılı olabileceği de iddialar arasındaydı, örneğin onu varis olarak göstermeye karar veren zengin sanayici Lambert Cement’in mirası konusundaki anlaşmazlığa…

Le Pen’in aile ilişkilerine gelirsek, anlaşmazlıklar, kavgalar ve ihanetler dolu, TV dizisi tadında olduğunu söyleyebiliriz. 1985 yılında eşi Pierette’dan ayrılınca, karısı intikamını Playboy’un kapağına poz vererek almıştı.

Kızları ile ilişkileri de hep inişli çıkışlı ve kavgalı. Üç yıl önce 1991’de evlendiği 88 yaşındaki Jany Paschos ile dini törenle evlenmek istediğinde Ulusal Cephe’nin başına geçen Marine de kız kardeşleri de törene katılmadılar.

En büyük kızı Marie-Caroline de babasını bir anlamda sırtından vurmuş, istemediği birisini desteklemişti, epeydir konuşmuyorlardı. Babasını yaşlı bir ebeveyn gibi gören ve kavga etmeyen bir tek Yann’dı.

Marine ise partisinin adını değiştirse de sık sık birbirlerine girseler de son yıllarda arayı düzeltmekten yanaydı. Nitekim kendisi ile yapılan söyleşilerden birinde şöyle diyor: “O artık yaşlı bir adam o yüzden kızı olarak görevim onunla siyesi değil baba-kız ilişkisi kurmak. Artık pek siyaset de konuşmuyoruz zaten.”

Oysa Tours Kongresi’nde devir teslim töreni gerçekleştiğinde Marine onu ‘hayatına şekil veren adam’ olarak nitelendirmiş ve “Onunla çok zor şeyler yaşadım, adını taşıyarak çok acı çektim, onunla aynı siyasi mücadeleyi vererek iç huzurumdan ve kişisel refahımdan büyük ölçüde fedakârlık ettim. O benim akıl hocamdı ama zaman zaman yaptığımız şiddetli kavgaların nedeni siyasi değildi. Onun bir karakteri var ama benim de bir karakterim var” demişti.