Ayça Atikoğlu

07 Şubat 2021

"Eski huzuru" yeniden inşa etmek kolay olmayacak

Politika çoğunlukla zihinlerini karantinaya almışların eline geçeli beri birçok okur, izleyici siyasi söylemlerden uzak durmaya çalışıyor. İnsanlar birleşemeyen liderlerden çok iş birliği yapmayı bilen bilim insanlarına dikti gözünü zaten

Evrende bu kadar kanlı bir uzay topluluğu yok. Kanla beslenen bilinen tek uzay topluluğuyuz. Dünyalılar olarak hayvanlara yaptığımız zulüm beni her gün biraz daha üzüyor... Boğaziçi öğrencilerinin protestolarına reva görülen muamele meselesinde bile (Bu konudaki yetkin kalemler, hele Gündüz Vassaf'ın yeni yazısı varken, söz almam gerekmiyor) beni en çok etkileyen Kadıköy'ün yerinden kıpırdamaya gönülsüz yaşlı, yorgun köpeklerinin yediği gaz ve o köpeklerden birine derman olsun diye 5 kiloluk yoğurt ile koşturan arkadaş ve O'nun peşinden koşan polisler oldu... O gün orada herkes bir seçim yapmıştı, köpekler hariç... Onlar bir lokma yemek ve birazcık huzur için oradalardı.

Alışılageldik huzura aslına bakarsak hepimiz muhtacız. Dönem dizilerinin bu kadar çok beğenilmesi de muhtemelen ondan. Hepimizin kırsal alandaki tek katlı bir evin taş mutfağında ekmek yapası, kapıyı tıklatan sesin tanıdık, bildik güvenirliğine ihtiyacı var...

Ama ne yazık ki "Eski huzuru" yeniden inşa etmemiz o kadar kolay olmayacak. Geleneksel bilgiler anahtar olamıyor o huzur için. Geleceğin insanı dizayn edilirken biz de varoluşun teknolojisini anlamak zorundayız. Bireysel akıllarımızı evrenin aklını anlama kıvamına getirmek zorundayız. Bunun için de düşünmek ve birleşmek durumundayız. Belki içten içe bunu hissettiğimizden siyasiler tüm dünyada giderek daha az ilgi çekiyor.

Politika çoğunlukla zihinlerini karantinaya almışların eline geçeli beri birçok okur, izleyici siyasi söylemlerden uzak durmaya çalışıyor. İnsanlar birleşemeyen liderlerden çok iş birliği yapmayı bilen bilim insanlarına dikti gözünü zaten.

Murakami'den siyasi mesaj

Japon edebiyatının yıldızı Murakami çok uzun zamandır siyasete dair söz almıyordu ki kozasından çıktı ve geçtiğimiz günlerde "Korku ve güvensizlik ancak şeffaflıkla aşılabilir. Politikacılar artık gerçeği söylemek zorundasınız!" dedi.

2018 yılından beri Tokyo FM'de müzik programı yapan ve ağırlıklı olarak 60'lar ve caz müziği çalan Beatles hayranı Murakami, bu söylemi de dinleyicilerine radyo programı aracılığı ile sundu.

"Adamlar yapıyor" muhabbetinden ve Batı güzellemesinden hiç hoşlanmam ama eşcinsellik karşıtı görüşlerin "Resmi" düzeyde yapılma şekli, (Tıp literatürüne karşı çıkarak) ilkelleşmenin bu derecesi üzerine İngiltere'den gelen bir habere zoom yapayım dedim. Oscar Wilde'ın eşcinsellikten iki yıl yattığı hücresi Kültür Merkezi'ne dönüştürülüyor. Başyapıtlarından birindeki "İnsan sevdiği şeyi öldürür" cümlesi ile de tarihe geçen Wilde'ın 1897'de "Hicap verici hareketlerinden" dolayı yargılanıp cezalandırıldığı hücrenin merkeze dönüştürülmesi için destek veren sanatçılar arasında Kenneth Branagh ve Jude Dench gibi ünlü isimler de bulunuyor.

Hâlâ kararsız olan, aşı yaptırmak istemediğini söyleyen insanlara yönelik olarak İtalya'da bir reklam filmi çekildi. Filmi Cinema Paradiso'nun efsane yönetmeni Giuseppe Tornatore çekti. Didaktiklikten uzak, insanın kendisini sevmesine yönelik, bilgilendirici bir üçleme yaratmış Tornatore. Huzurevlerinde aralarında naylon, birbirine sarılmış yaşlılar, ölüm döşeğinde bir anne-kız... Altı çizilen nokta şüphenin gerçeği bulma yönünde kötü değil, geliştirici bir etmen olduğu. Müziği de çok etkileyici. Ödüllü piyanist Nicola Piovani tarafından yapılmış...

Hepimiz değerler hiyerarşisini gözden geçirmememize neden olan kıymetli bir süreç yaşıyoruz. Olağanüstü bir dönemin tanığı, katılımcısıyız ve çoğumuz kaldığımız yerden başlamamız gerektiğinin farkındayız. Bir ve birlik içinde olmanın dirlik getireceğini söyleyen Tornatore ile yapılan söyleşi sırasında yayına bağlanan bir isim herkesi şaşırttı çünkü Gina Lollobrigida idi ve "Beni ikna ettiniz, yarın gidip aşı olacağım" dedi.

Ertesi gün, kameralar ünlü oyuncuyu Roma Biyomedikal Kampüsünde aşı kuyruğunda görüntüledi.

Marina Maria oluyor

Marina Abramoviç, Maria Callas'ın trajik ölümüne 7 ayrı son yorumu getirdi ve hem performansını hem de kitabını ortaya çıkardı...

Callas olabilmek, Marina'nın bedeninden Maria'ya geçebilmek Sırp sanatçı için oldukça acılı ve acıklı olmuş. Bu video film düzenlemesi için 7 ayrı öykü, 7 ayrı son yazılıyor. Çağdaş müzik ile opera aryaları buluşturuluyor. Traviata, Tosca, Otello, Madame Butterfly, Carmen, Lucia di Lammermoor, Norma... Malumunuz, Maria Callas'ın sanatçı kişiliği ile kadın kişiliği birbirinden ayrılmıyordu. Marina Abramoviç'inki de öyle. Video filmde ve kitapta ünlü sopranonun Onassis'e olan büyük aşkı, terk edilmeyi hazmedememesi ve onu ölüme götüren süreç bir "Ölüme güzelleme" niteliğinde işlenmiş. Meraklıları bilir, Maria Callas ile Yunan armatör Aristotle Onassis büyük bir aşk yaşamışlardı. Ne var ki, Onassis 'in yaşamına yön veren aşk değil, hırslarıydı. Gençliğinde çalışmak için gittiği ABD'de çalışma izni verilmemesi çok ağırına gitmiş, iddialara göre bu hırs onu ABD Başkanı John Kennedy'nin dul eşi Jakie'yle evlenmeye kadar götürmüştü. Bu uğurda büyük aşkı Maria Callas'ı terk etmişti.

Biden magazini başladı

Beyaz Saray'ın yeni konukları ile birlikte magazincilere de yeni konular düştü. People Dergisi konuya ilk girenlerden oldu. Yemin töreninde renkli giysileri ile ilgi odağı olan Biden ailesinden başladı. Baba ve dede olarak mercek altına alınan Joe Biden, yemin törenine biri bir yaşından küçük altı torunu ile katıldı. Çocuklarına ve torunlarına düşkünlüğü ile bilinen yeni Başkan, şimdiye dek onların hiçbir okul toplantılarını ve etkinliklerini kaçırmamış.

Biden'ın tam zamanlı çalışan ilk First Lady olan eşi 69 yaşındaki Jill Biden'ın turkuaz renkli palto seçimi, botoks etkisi yaratan katlı saç kesimi, ağır fondöteni tam puan alırken göz kalemini çekme biçimi eleştiriliyor.

Demokratların laciverdi ile cumhuriyetçilerin kırmızısına göz kırpması vesilesi ile mor rengin öne çıktığı yemin töreninde en büyük ilgiyi üç ayrı renkte giyinen kız torunlar çekti.

Kızların en büyüğü Hunter Biden'ın 27 yaşındaki kızı Naomi. Naomi aynı zamanda spotlara en alışık olan... Dedesi ve Barack Obama ile birlikte spor karşılaşmalarına, toplantılara katıldığından kameralardan kaçmıyor. Uzun boyu ve güzel yüzü ile dikkat çeken genç kız Pennsylvania Sanat ve Bilim Okul'ndan mezun, Colombia'da Hukuk yüksek lisansı yapıyor. Naomi, ihtiyacı olan ailelerin yardım fonlarına nasıl başvurulacağını anlatan bir site kurmuş ve bu site şu an çok ilgi görüyor. Zira, ABD'de yoksul sayısı her gün biraz daha çok artıyor.

Ortanca kız Finnegan Biden ise 21 yaşında, utangaç ve sosyal medyayı kullanmıyor.

Yemin töreninin en ilgi çeken ismi kuşkusuz pembe renkli palto, atkı ve eldiven seçen, uzun kumral saçlı yeşil gözlü Nathalie idi. On altı yaşındaki Nathalie, 2015 yılında beyin tümöründen ölen John Biden'ın büyük oğlu Beau'nun iki çocuğundan biri.Nathalie 1,5 milyon takipçisi olan halka açık bir figür. Çektiği Tik-tok'ları pek ünlü. Videolarından birinde ailesini şöyle anlatıyor: Jill asla klasik bir büyükanne değil. Sizi hazırlıksız yakalamayı ve her türlü şakayı yapmayı seviyor. Büyükbabamın aday olmasına hep birlikte karar verdik. Zaferin ilan edildiği cumartesi günü de hep birlikteydik. Birbirimize sarılıp ağladık.

Ailecek basın ve toplum baskısı altında kalacağımızı biliyoruz. Bu konuda en büyük yardımı Obama'nın kızları Sasha ve Malia'dan alıyoruz. Onlar harika iş çıkardılar.

Zaten torunlardan Maisy, 20 yaşında ve Sasha'nın sınıf ve en yakın arkadaşı. Upen Üniversitesinde 2. sınıfta okuyorlar.

Today Magazine'de ise Biden'ın her gün çocuklarını ve torunlarını mutlaka aradığı anlatılıp Jill Biden'dan olan tek kızı 39 yaşındaki Ashey'e söz verilmiş. Genç kadın, babasının yaşadığı trajedilerin (1972 yılında Noel arifesinde trafik kazasında ölen ilk karısı ve 13 aylık kızının cansız bedenleri ile iki yaralı oğlunun arabadan çıkarılmasını izlemek zorunda kalması, 2015'te de büyük oğlunun kanserden ölmesi) babasının hayatına damga vurduğunu ve acı ile derin empati yapabildiğini söylüyor.

Torunlardan en az ilgi gören ise Nathalie'nin küçük erkek kardeşi Robert. 2008'de Obama Başkan seçildiğinde dedesinin kucağındaydı. Yemin törenine gelen kucaktaki ufaklık ise oğul Hunter'ın 2. eşi Güney Afrikalı Melissa Cohen'den olma, henüz 10 aylık. Kutlamalar boyunca dedesinden hiç rol çalmadan uslu uslu kucakta durmuş.

Chanel kültür günleri

Charlotte Casiraghi, Monaco Prensesi Caroline 'in tıpkısının aynısı kızı. İnanılmaz güzelliğine, soylu bir ailenin mensubu olmasına rağmen özgür ve mütevazi seçimleri ile de dikkat çekiyor. Charlotte şimdilerde Chanel için marka temsilcisi kavramını çok öteye taşıdı. Chanel'in Rou Cambon'daki efsane evinde edebiyatçıları ve felsefecileri bir araya getirdi. Kendisi de felsefe üzerine yüksek lisans yapan prenses bu ilk buluşmada Lou Andreas Salome'yi tartıştılar. Salome'nin hayatını ve eserlerini yeniden yazan konuk yazar Sara Cliche'nin de katılımıyla gerçekleşen toplantı pek ilgi çekti.

Salome eserlerinden çok yaşamı ile ilgi çeken bir Rus psikiyatrist. 1861 St. Petersburg doğumlu, babası general olan Salome'yi hastalığı dolayısıyla annesi 21 yaşındayken Roma'ya getiriyor. Genç kızın bütün yaşamını değiştiren işte bu yolculuk oluyor.

Salome annesinin arkadaşının evinde ünlü şair Paul Ree ile tanışıyor. Ree, O'na aşık oluyor. Genç kız Roma'da kalmak için Ree ile birlikte oturmayı kabul ediyor  ama asla onunla birlikte olmuyor. Yüzyılın neredeyse tüm düşünürleri Salome'ye aşık oluyorlar. Rilke'ye "Sen bütün kuşkuların tam karşıtlığıydın; dokunduğun, uzandığın ve göründüğün her şeyin var olduğuna tanıklık ederdin. Dünya bulutlu görünüşünden sıyrıldı. Zavallı ilk şiirlerimin belirli özelliği olan o birlikte akış ve çözülüşten kurtuldum. Nesneler doğdular, yavaş yavaş ve güçlükle öğrendim her şeyin ne denli yalın olduğunu. Ve olgunlaştım, yalın şeyler söylemeyi öğrendim. Bütün bunlar, kendimi şekilsizlik içinde yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğum bir sırada seni tanımak mutluluğuna erdiğim için oldu." dizelerini yazdırıyor.

1882 yılında Nietzsche ile tanışıyor. Ünlü düşünürün evlenme teklifini reddediyor ve Irvin Yalom'un "Nietzsche Ağladığında" romanına konu olan hayatının aşkı oluyor. Kadınlardan nefret etmesinin de sebebi olarak gösteriliyor.

Sigmund Freud, O'nun için "Korkunç bir zeka. Hiçbir kadınsı ve insani zaafı yok." diye yazıyor. Aşkından deliye dönüyor. O kadar ki, Freud ile Nietzsche'nin at gibi koşuya durmuş, Salome'nin elinde kamçısı ile arkalarında durduğu fotoğraflarında iki düşünürün de yüzünde derin bir acı okunuyor.

Bütün bu adamların aşklarına sırt çeviren ve 34 yaşına kadar bekaretini koruyan, cinsel değil beyinsel bütünleşme peşinde olan Salome'nin ilk birlikte olduğu erkeğin kendisinden genç, "vasıfsız" bir delikanlı olduğu da iddialar arasında. Bunu liseli yıllarımda Attila İlhan'ın "Hangi Seks" kitabında okumuştum. Umarım aklımda doğru kalmıştır...

Salome, her şeye kayıtsızca güvenen, korku nedir bilmeyen sıra dışı kişiliği ile 18. yüzyılda bağımsızlığı seçmiş bir pisikiyatrist. Ama ne yazık ki, tarihe eserlerinden çok O'na aşık olan adamlar sayesinde geçiyor...