Uludağ Ultra Maratonu'nda 50.5 kilometrelik parkuru koşacaktım. Toplam yükseklik kazanımı 3260 metreydi. Kaçkar Ultra Maratonu'nun 47 km'lik (3040 m) parkurunu saymazsak daha önce hiç bu kadar yükseklik kazanımı olan bir yarışa katılmamıştım. Antrenmanlarım ilk başta düzenli gidiyordu ancak yarışa son 1 ay kala ağır bir bağırsak enfeksiyonu geçirdim. Hastalık beraberinde kilo kaybını getirdi, halsizlik nedeniyle doğru dürüst antrenman yapamadım.
Son güne kadar "Acaba 25 k'ya mı katılsam?" diye de çok düşündüm. Ama doğada, dağlarda olmayı seviyordum. Bu halde eziyet olacaktı fakat en azından 50 K'da ilerleyebildiğim kadar gideyim istedim.Sonuçta iyi mi yaptım; evet :) Yarışı verilen sürede tamamlayamadım belki ama bir zamanlar keşişlerin sabırla yürüdüğü Uludağ’ın zirvesine tırmanırken bu deneyimin bana çok şey kazandırdığını, eksik ve güçlü yanlarımı ortaya çıkardığını, bu işi biraz daha ciddiye almam gerektiğini görmekten mutlu oldum.
Eminim profesyonel arkadaşların verdiği bilgiler gibi olmayacak ama ben yine de deneyimimi paylaşmak istiyorum. Hem kendim için nerede durduğumu biraz daha görünür kılmak hem de bu parkuru koşmak isteyenlere belki ufak da olsa faydası dokunur diye...
Yarış 15 Temmuz Cumartesi günü Zeyniler Köyü'nden başladı. Arkadaşım Ayşe (Ekenel) ile Bursa'ya otobüsle geldik. Terminalden kalkan belediye otobüsleriyle Teferrüç İstasyonu'na oradan da organizasyon servisiyle 15 dakikada köye ulaştık. Bir köy evi kiralamıştık. Hem misafirperver ev sahiplerimiz hem de evin starta olan yakınlığı harika oldu. Çadırlarda konaklayanlar da oldu tabii...
Start, köy kadınlarınca tarihi konakta ikram edilen harika kahvaltının ardından sabaha karşı saat 04.00'te verildi. İlk istasyona karanlıkta, taşlık ve eğimli zeminde ilerledik. İyi aydınlatan bir kafa lambası öneririm.
Kürekli Şelalesi'nde (17.0 km) tahta köprüden geçmek ve yol boyunca fotoğraflar çekmek ise motive ediciydi. Zorlanıyordum ama verilen süreden yani 6.30 saatten önce Saitabat'a (21.2 km) varmıştım. Ama maalesef istasyondaki yiyecekler yetersiz ve doyurucu değildi. Ne yazıkki bu ülkemizdeki pekçok yarışta böyle oluyor! Ara istasyonlarda en azından mideyi tutan ekmek, peynir, zeytin ve ev yapımı çorba ikram edilebilir. Neyseki yanıma yeterli yiyecek almıştım. (Jeller mideme dokunduğu için ben yanıma daha çok ceviz, badem, hurma karışımının yanı sıra 1 ufak kek ve muz alıyorum) Yol boyunca hiç su sıkıntısı çekmedim diyebilirim. Hem organizasyon bu konuda çok iyiyidi hem de güzergah üzerinde buz gibi dağ sularından içebileceğimiz çeşme vardı.
Bir de ben bu tür koşularda ne zaman demoralize olsam, söylensem, önüme hep rahmetli kardeşim Pınar'ın çok sevdiği papatyalar çıkar ve ben sonra hep gülümser kendimi toparlar yoluma devam ederim. O da dağları çok severdi...
Açıkçası Kilimligöl cp'sine vardığımda yorulmuştum. Ama Kurbağakaya'daki son istasyona sadece 12.7 kilometre vardı ve toplam tırmanış 490 metre görünüyordu. Yarışı verilen sürede tamamlayamayacağımı anlamıştım. En azından buraya kadar gelmişken zirveye ulaşmak istiyordum. Zirve yolunda kayalık yamaçlar sertleşmiş, hava soğumuş ve sis de artmıştı. İyi ki yanıma yağmurluk (Marmot Precip)almıştım. Bu mevsim için biraz kalın ama kollarının fermuarlı olması terlediğinizde çok işinize yarıyor.
Finish'e yaklaşırken yarışı sağlıkla tamamlayabildiğim için çok mutluydum ama yer yer organizasyonun kulağını "Bu tür dağ yarışlarında sürekli çıkışlı parkurlar yapmak yerine neden profesyonellere nazaran bizim gibi daha amatör katılımcılar için nefes alınabilir parkurlar yapmıyorlar?" diye de çınlattım. Yani neticede herkes profesyonel sporcu değil öyle değil mi? Belki parkur içinde yine zirve olur ama mesafe kısaltılabilir. Ve böylece biz biraz daha keyif alabilir seneye katılmaya daha fazla can atabiliriz :) Son olarak; bu güzel yarış için günlerce emek harcayan organizasyon ekibine, sağlık görevlilerine, başta ev sahiplerimiz olmak üzere bizi ağırlayan misafirperver Zeynili Köyü sakinlerine çok teşekkür ediyorum. Seneye mi? Eğer bir aksilik olmaz ve hedeflediğim gibi hazırlanabilirsem elbette yeniden görüşmek üzere... Ama tabii bu kez daha donanımlı ve antrenmanlı