Jeremain Lens nedense Nihat Kahveci’yi anımsatıyor ama Nihat Kahveci’nin siyah-beyazlı formayı giydiği ilk dönemdeki becerisi ile zirveye tırmandığı günleri değil, Villarreal’den döndüğü ‘II. Beşiktaş Dönemi’ni! Sanıyorum bunun nedeni de Jeremain Lens’in Fenerbahçe’deki başarılı ve istikrarlı performansını Beşiktaş’a ‘beceriksizlik’ olarak taşıması… Nihat Kahveci de benzeş durum yaşamış ve de yaşatıvermişti ‘II. Beşiktaş Dönemi’nde. Beşiktaşlılar çok uzun süre ‘Nihat düzelir’ umuduyla beklemişlerdi, boş yere aylarca. Sözün özü; Deneyimlilerin Jeremain Lens’de de aynı yanılgıya düşmemeleri gerekir. Hollandalı futbolcunun Fenerbahçe’deki istemli futbolunu Beşiktaş’ta yinelemeyeceği ne yazık ki kendisine verilen her fırsatta daha da belirginleşiyor…
‘Beşiktaş için zor maç’ tanımını ‘fanatiklerin’ sentetik baskısıyla spor basını uyduruverdi! Neden zormuş Gençlerbirliği’ni kendi sahanda yandaşının desteği eşliğinde mağlup etmek, kaldı ki sen üç sezondur bu statta o destekle ne zorlu maçlar kazanmışsın…
‘Tolgay Arslan’ın akıl dolu pasında Anderson Talisca golü attı ve Beşiktaş kazandı.’ Tabii ki maç ve sahadaki oyun bununla sınırlı kalmadı. Ondan önce Alvaro Negredo ileride tek başına kala kaldı, ta ki Caner Erkin’in oyuna girdiği dakikaya kadar. Şenol Güneş’in Jeremain Lens – Caner Erkin hamlesi kusursuza yakındı lakin zamanlaması kötüydü. Şayet Caner Erkin oyuna ikinci yarının başında girseydi ve Ryan Babel sağ kanadı daha erken işlevsel hale getirseydi Beşiktaş büyük olasılıkla gereksiz yere ‘debelenmeyecek’ tribündeki, ekran başındaki Beşiktaşlı da keyifle maçını izleyecekti. Salt sol kanadı değil tüm takımı hareketlendiren Caner Erkin, Alvaro Negredo’yu topla buluşturmaya başladığında dakikalar 65’i gösteriyordu, ne var ki İspanyol futbolcunun yorgunluğu da o dakikadan sonra tribünden ve ekrandan rahatlıkla gözleniyordu.
Negredo ne sağdan, ne soldan, ne de ortadan top alamadığı için ileri uçta tek başına fazlaca yıprandı. Zaten Şenol Güneş de bu nedenle onun yerine oyuna Vagner Love’ü sürdü. Demem o ki Şenol Güneş, 64’üncü dakikadaki hamlesini, ikinci yarı başlarken yaşama geçirmeliydi. Daha başka?
‘Çalışkan’ bir Tolgay Arslan’ın haklı olarak Oğuzhan Özyakup’u yedekte bekleteceğine tanıklık ettik. Domagoj Vida’nın gereksiz yere transfer edildiğine iyice inandık. Vagner Love’ün ‘iş olsun’ diye Alanya’dan alındığı varsayımını yerinde ve haklı bulduk. Ancak kimileri ‘yeni’ değil ‘klasik’ sever saygı duymalı! Tabii bir de hakem Mustafa Öğretmenoğlu’nun ‘es’ geçtiği iki penaltı var ki… Ancak deneyimi sınırlı hakeme önemli hatalarına karşın ‘ çök kötü maç yönetti’ demek de, haksızlık olacak sanki…
Beşiktaş önemli bir maç kazanmadı sadece kritik dönemde üç önemli puanı alan taraf oldu, üstelik bileğinin hakkıyla. Yeni Türkiye’de geniş kitle için slogan ‘amaca giden her yol mubahtır’ ama Beşiktaş art arda üçüncü şampiyonluğa, ayağına atılan tekmelere karşın şaibesiz şekilde ilerliyor. Bize de alkışlamak düşüyor, sadece bize değil tabii ki!..