“Öyle başkan istiyorum ki, görevini bıraktığında taraftar başkana sevgisini ve saygısını yitirmesin. İnönü Stadı’ndaki maçlara rahatça gelebilsin” söylemin sahibi Metin Tekin ya da kanıksanan adıyla ‘Sarı Fırtına.’ Metin Tekin üzeri kapalı; “Seçilecek başkan görevini bıraktığında adı hiçbir şekilde ‘şaibe’ ile yan yana gelmesin. Bizler de ona sevgi ve saygı duymaya devam edelim” diyor. Çok şey mi isteyip, bekliyor? Hayır tabii ki, sadece doğalını ve olması gerekeni yalın anlatımla dile getiriyor…
Süleyman Seba’nın ardından başkanlık koltuğuna oturan Serdar Bilgili görevini bıraktıktan sonra bir tek maça dahi gelmedi. Görevi ondan devralan Yıldırım Demirören de aynı şekilde. Başkanlığı bıraktı ve bir daha kendisini Beşiktaş ile yan yana gören olmadı. Sonrasında da Fikret Orman var. Hani tribünlerin “Paralar nerede Fikret Orman?” tezahüratı yaptığı Fikret Orman. O da başkanlığa veda edince bir daha stada gelemedi. Ardından görevi devralan Ahmet Nur Çebi’nin durumu da farklılık içermedi. Çebi’nin adı belki ‘temiz’ kaldı ne var ki Beşiktaş tarihindeki en kötü sportif dönemi de onun yönetiminde yaşadı. Ve Hasan Arat… Hasan Arat henüz kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt vermedi. Belki yaşananları tek tek anlatacak ve ‘minicik’ olasılık dahilinde Beşiktaş taraftarının affını sığınacak, bilinmez. Görüldüğü gibi Süleyman Seba sonrası 2000 yılından sonra görev yapan başkanların bir tanesi dahi stada gelemiyor. Metin Tekin’in haklılığı da belirginleşiyor…
Bugün Beşiktaş tarihinde bir seçim daha var, kazanan Mayıs ayındaki olağan kongreye kadar kulübü yönetecek. Oy kullanma hakkına sahip 27 bin kongre üyesi seçim yapacak. Hüseyin Yücel mi yoksa Serdal Adalı mı? Kararı tamamen kongre üyelerinin özgür iradeleri verecek. İki adaya da eşit mesafede durduğumu yineleyerek yeniden soracağım Hüseyin Yücel’e; Hasan Arat’ın operasyon için yurt dışında olduğu yaklaşık bir aylık süreçte Beşiktaş’ta neler yaşandı da kulüp ve takım baş aşağı gitti? Lütfen bugün kürsüde yapacağınız konuşmada bu konuya açıklık getirin, ki belleklerde soru işareti kalmasın…
Dün Hüseyin Yücel’in konuşmalarına göz attım, televizyondaki söylemlerine de. Şaşırmadım dersem yalan söylemiş olurum. Nedenini kısaca aktarayım;
Yücel diyor ki, “Futbol profesyonellik gerektirir. Bu işi bilen insanlara bırakmamız gerekiyor. Yeni dönemde daha liyakatli bir yönetim anlayışıyla hareket edeceğiz." Bir sonraki açıklaması ise söylemiyle ciddi şekilde çelişiyor. Ne diyor Hüseyin Yücel; Sol kanat, sağ kanat ve sol bek transferi yapacağız. Josef ve Atiba tarzı bir 6 numara da transfer etmek istiyoruz.” Hüseyin Bey, Beşiktaş kongre üyeleri hangisine inanmalı? Hem “futbolu bilenlere bırakacağım” diyorsunuz hem de “bu bölgelere şöyle elemanlar transfer edeceğim” açıklamasını yapıyorsunuz? Türkçe meali: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Yazıyı bitirmek üzereyken ekrana yeni haber düştü; Beşiktaş başkan adayı Hüseyin Yücel'in duyurduğu sponsorluk anlaşmalarına İş Bankası'ndan yalanlama geldi. Banka, açıklananın aksine Beşiktaş Kulübü ile herhangi bir sponsorluk anlaşmaları veya taahhütlerinin bulunmadığını duyurdu. Bunun meali de; Haydi buradan yak!
Serdal Adalı’ya gelince, onun söylemine de kulak verdim dün gece. Diyor ki, “Hiç hoş olmayan bilgiler var. Hüseyin Bey'in ekibinden, derneklerle oturup pazarlık ediyorlar. Taraftar grupları var oturup pazarlık yaptıkları. Beşiktaş'ta satılık oy olmaz. Ben, sizlere hiçbir zaman yapamayacağım bir söz vermedim. Hayal satmadım. Hiçbir Beşiktaşlı umudunu kaybetmesin. Bizim yönetim kurulumuzda futboldan sorumlu bir yönetici olmayacak. Her şeyin hesabını ben vereceğim.”
Son cümleye kadar iyiydi ancak ‘ben’ diyenlere genelde temkinli yaklaşırım. Siz Süleyman Seba’nın ağzından hiç ‘ben’ duydunuz mu? Yaşamı boyunca ‘biz’ ya da ‘arkadaşlarımla birlikte’ dedi…
Benden bu kadar gerisi size kalmış! Metin Tekin’in dediği gibi, Beşiktaşlılar görevi sona eren başkana artık sevgi ve saygısını yitirmemeleri…