Beşiktaş’ın Norveç’te Bodo karşısında alacağı galibiyet ‘emanetçi’ teknik direktör Serdar Topraktepe’ye duyulan haklı güveni pekiştirecek, taraftarların yüzünü güldürecek, sancılı süreç için da bir nevi ‘pansuman’ olacaktı. Yenilgi ise ‘sıradan’ sayılacağı için çok önem ihtiva etmeyecekti. Gerçekçi olmalı; Beşiktaş’ı zorun da ötesinde sorunlar yumağından oluşan bir süreç bekliyor. Bakmayın siz ‘Beşiktaş için param da canım da feda’ palavralarına. Bunu söyleyenin önce Beşiktaş’a 2 yıllık kira borcunu ödemesi gerekli! Ülkede siyasete giren istemese de ‘zan’ altında kalıyor, ki haklı gerekçelerle. Bir de kulüplere başkan ve yönetici olmak için yarışanlar var. Kiminin derdi havadan gelecek ve asla hesabı sorulmayacak ‘nakit dolar’ kiminki ise ‘şan ve şöhret.’ Zaman değişti artık Süleyman Seba da yok yönetimi de...
Beşiktaş kredi alabilsen diyerek tek varlığı evini ‘ipotek’ edip bankadan kredi alınmasını sağlayan Tahsin Akıncı gibi yöneticiler tarih oldu. Onların yerine, ‘Yönetici olursam ne koparabilirim?’ içsel pazarlığını yapan ‘tipler’ türedi son yıllarda. Beşiktaş sportif rotasını kutup yıldızı yerine genlerine bakarak er geç bulur ancak idari ve yönetimsel olarak nereye evrilir işte orası belirsiz…
Serdar Topraktepe elindeki mevcutla ‘mükemmele’ yakın oynattı Beşiktaş’ı Norveç’in kuzey ucunda. O da biliyor Onur Bulut’tan sağ, Rafa Silva’dan da sol kanat oyuncusu olmayacağını ancak çözümü yok. Beşiktaş, Gedson Fernandes ile bulduğu gölün ardından iki gol yedi, ilk yarıda. Sırıtan ne oldu? Kanat oyuncuları varlık gösteremedi onların açığını arkalarında oynayan kanatların savunma elemanları kapadı çoğu kez; sağda Jonas Svensson solda da Baktiyon Zaynutdinov. İki eleman da ileriye çıkıp geriye dönerken doğal olarak takım arkadaşlarından çok daha fazla yoruldu ve defansta beklenen reaksiyonları gösteremedi zaten akabinde de iki gol geldi ev sahibi Boda’dan. Cher Ndour ‘konuk sanatçı’ olunca da orta alanda tek kalan Al-Musrati zorlandı. Elbette ev sahibi ekibin hızlı elemanlarını da göz ardı etmemek gerekli.
Bir diğer ayrıntı ise Bodo’nun bulduğu her pozisyonda Beşiktaş kalesini takım olarak ‘abluka’ altına almasaydı. Buna karşın Beşiktaş ataklarında organize olmaya çabaladı. Bodo sahada ‘gerilla’ enleminde mücadele ederken Beşiktaş’ın oyunu ‘düzenli ordu’ misaliydi. Kontra atakla hücuma çık sonra takım arkadaşlarının rakip alanda çoğalmasını bekle ve top çevir, buz gibi gecede. Bodo da bu süreçte kendi alanında savunma bloğu oluştursun senin bulduğun fırsat da heba olsun…
Beşiktaş, İskandinav ülkeleri karşısında genelde başarılı sonuçlar alamaz yine aynısı oldu. Kimseyi suçlamamak gerekli, Beşiktaş’ı basamak yapıp servet edinenler dışında. En masum elemanlar futbolcular yönetici taifesi yanında. Serdar Topraktepe’ye de kocaman alkış sizleri bilmem ama benden…
Bu arada 36 yaşındaki Slovak hakem Filip Glova karşılaşma boyunca tek bir hata yapmayınca aklıma takıldı. Bizdeki hakemler ‘ebleh’ mi? Yoksa Slovak hakem kader bilgi ve deneyim sahibi değiller mi? Ya da bilemediğimiz işlerin içinde mi yer alıyorlar? Gerçekten takılıyor insan; bizdekiler niye göz göre göre hata üzerine hata yapıyorlar?