Bu haftanın iki güncel sataşması vardı Ermenilere.
- TOKİ demiş ki Suriye'den sonra İran ve Ermenistan sınırlarına da duvar örülecekmiş.
- Meclis'te soykırım diyen Garo Paylan'a TBMM 2 birleşime katılmama cezası vermiş ve Paylan'ın sözleri tutanaklardan çıkarılmışmış.
İkisi de ileride başımıza örülecek çorapların habercisi. Üstelik Baron Hırant'ın (Neden Baron dediğimi okurlarım bilir) katledilişinin 10. yılına yaklaştığımız şu günler bana 19 Ocak 2007 öncesi Türkiyesi'ni hatırlatıyor.
Bu kez hatıralarımız görsel olarak da meclisteki tartışmalarla ve memleketteki diğer katliamlarla yepyeni bir kurmaca Osmanlı dizisi gibi karşımıza konuyor.
Duvar Ararat'ı keser mi?
Türkiye Abdullah Gül'ün döneminden bu yana Ermensitan ile zaten donmuş bir ilişki içerisinde. İki taraf da bu durumdan pek de şikayetçi değil açıkçası. Ermenistan Türkiye'nin bir İŞID yuvası haline gelmesi ve kendisine yansıyacak etkilerinden "Zaten TR tarafından sınır kapalı" diyerek uzak kalıyor. Rusya gerçeğini Sovyet döneminde en derinden yaşamış bir halk olarak, Rusya ile Türkiye arasında olup biteni eminim bıyık altından gülerek izliyorlardır Ermensitan'daki siyasetçiler.
Bu yüzden duvar örmüşsün ya da örmemişsin bir zararı yok. Yerevan'ın her metrekaresinden Ararat'ın görünmesini engelleyemeyeceğine göre bir sorun yok. Duvar örülmesi IŞİD'lilerin diğer tarafa geçmesine de engel olacağından daha da iyi hatta.
Yıllardır sınır illerindeki "Bizim inek otlamaya Ermeni tarafına kaçtı" sorunu da çözülmüş olur hem. Kars'taki davarlar artık otlamaya Ermenistan tarafına kaçmaz artık.
Duvarı örmüşken şu Iğdır'daki amcaların telefon faturalarına da bir çare bulunur herhalde.
Iğdır'da sınır bölgelerine yaklaşıldığında cep telefonlarının şebeke modu otomatik olarak belirleniyordu. Komşu ülkelerin GSM şebekelerinden daha güçlü gelen sinyaller yüzünden cep telefonları, Ermenistan, İran ve Nahçıvan'daki GSM şebekelerine bağlanıyor.
Aman mazallah Ermenistan'ın sinyali güçlü gelmesin...
"Tırnaklara" geri döner miyiz?
2007 öncesinde Agos'ta soykırım yazdık mı tırnak koyardık bazen. Biz diyoruz diye. Arda kaçardı bazıları. Her kaçan tırnak için de dava açılırdı "Türklüğü aşağılamaktan". Dedim ya 19 Ocak öncesini hatırlatıyor şimdiler bana diye. 19 Ocak'ta o tırnaklar kalktı. O gün bir deli cesareti ile "e yeter be artık" diyerek tırnakları kaldırmıştık o zaman.
Uzun süredir Garo Paylan'a mecliste yapılan saldırılar, sataşmalar, küfürler ve son olarak da konuşmasının tutanaklardan çıkarılması bana bu tırnak meselesini hatırlattı.
Tırnak ne demekti o zaman: "Dava açılmasından kaçınmak" demekti.
Tırnak ne demekti o zaman. "Biz biliyoruz soykırım olduğuna ama siz görmek istemiyorsunuz diye tırnaklı okutuyoruz size" demekti.
Aylardır Paylan'a yapılan fiziki (komisyon tartışmaları sırasında nasıl sıkıştırıldığını gösteren videoları hatırlayın) ve kim bilir manevi ne baskılar geliyor.
Son olarak TBMM başkan vekili Ahmet Aydın kürsüden "Burası TBMM, milletin kürsüsü, bu milleti yaralayıcı ifadeler kullanamazsınız" diyerek Paylan'a salondan sataşılmasına izin verdi.
Ahmet Aydın herhalde Paylan'ı seçenlerin de bu milletten olduğunu unuttu. Oysa Kahta Adıyamanlı Kürt vekil Kahta'nın yarısından fazlasının Müslümanlaştırılan Ermeni ailelerin torunları olduğunu benden iyi bilir sanırım.
Verilen aranın ardından Paylan'ın sözlerinin tutanaklardan çıkarılması kararı alınmış ki evlere şenlik. Tüm videolar kaydedecek, dünya bilecek ne dendiğini, ama mesli tutanaklarından çıkarılacak ki gelecek nesiller soykırım nedir bilmeyeceği gibi mecliste konuşulduğunu dahi görmesin.
Hrant Dink ABD'de yaptığı bir konuşmasında şunları söylemiş Ermenice: "Türk halkı gerçeği bilmiyor, sadece bildiği şeyi savunuyor, sizi bilmem ama benim öncelikli sorumluluğum onlara gerçeği göstermektir."
(Ermenice bilenler için videoyu izlemek için tıklayın)
İşte meclis tutanaklarından Paylan'ın soykırım sözlerinin çıkarılması bu gerçeği bilmemesi adına atılan adımların en sağlamıdır.
Oysa Ararat'ı TOKİ duvarıyla kapatamayacağınız gibi, soykırım sözcüğünü de duymadık diyemezsiniz...