Aris Nalcı

31 Mayıs 2014

Seçim sonrası AB ve Obama'nın lobi ziyareti

Avrupa Parlementosu seçimlerin ardından Haziran ayında ilk toplantısını yapıyor.

Avrupa Parlementosu seçimlerin ardından Haziran ayında ilk toplantısını yapıyor. Yeni katılan partilerin ve grupların kendilerine ittifak arayacakları ve koalisyon pazarlıklarının yapılacağı parlamentodaki çalışmalar Haziran ayının sonuna kadar devam edecek. 12-17 Haziran arasında ise Avrupa Komisyonu başkanının belirlenmesi bekleniyor.

Parlamentonun bir başka önemli gündemi ise ABD Başkanı Barak Obama'nın Brüksel'e yapacağı ziyaret olacak. 4-6 Haziran arasında yapılacak ziyaret aslında ABD'nin yeni oluşacak parlamentoda kendisine müttefikleri belirleyeceği bir süreç olarak da görülüyor.

Bu arada daha parlamento oluşmadan Ocak 2014'te seçim sonrasına bırakılan göçmen yasası ile ilgili lobiler de yapılmaya başlandı bile.

BBC'nin özel bir dosya hazırlayarak son 6 ayda 64 binin üzerinde göçmenin Avrupa sınırlarına girdiğini iddia etmesi Britanya'nın Avrupa karşıtı Bağımsız İngiltere Partisi'nin siyasi bir oyunu gibi gözüküyor.

Avrupa'nın göçmen politikalarını şekillendiren FRONTEX anlaşmasında diğer Avrupa ülkelerini etkilemek için Britanya'nın bu hamlesine yeni seçilen “ayrılıkçı partiler” de destek verecek gibi.

 

Peki bu ayrılıkçılar birden bire nerden çıktı?

 

Fransa'da Le Pen'in önlenemeyen yükselişi parlamento seçimlerde de Fransa'dan gelen sağ oyları yükseltti. Birkaç tv programında kendisini seyredenler anlayacaklardır ki Le Pen'in yükselişinin sebebi aslında Avrupa'nın siyaset üretmekteki kısırlığıdır. Le Pen net ve kesin yanıtlarla seçmene cevap verebilen tek siyasetçi. Kendisi Türkiye'deki milliyetçi parti MHP gibi rakamlarla oynamıyor, reel politik sorunlara çözümler sunarak “yaşlı” Avrupa'nın kendine dönmesi ve göçmenlerden kurtulması gerektiğini söylüyor.

Le Pen'in birkaç ay önce Fransa'da yerel seçimler önce katıldığı bir tv programında söylemleri arasında şunlar vardı:

1. Avrupa'da işsizliği azaltmak için önce Avrupalı vatandaşlara iş verilmesini sağlamalıyız.

2. Tüm kültürlere saygılıyız. Herkes kendi kültürünü korumak için çalışmalı. Bu da en iyi kendi devletinde olabilir.

3. Ben kendi kültürümü korumakla yükümlü olabilirim başkasınınkini değil.

İşte bu söylemler kararsız Fransa seçmenlerinin aklını çelebiliyor.

Aynı şekilde göçmen yasasını kaldırmaktan bahseden Le Pen'inki gibi aşırı sağ partilerin parlamentoda daha fazla söz sahibi olması Avrupa'ya işçi göçünü idare eden Türkiye gibi ülkeleri korkutuyor.

Diğer bir öne çıkan haber ise Almanya'dan Neo Nazi Partisi'nden bir adayın milletvekili olarak parlamentoya seçilmiş olmasıydı.

Neo Naziler artık AP'de 1 kişiyle de olsa temsil edilecek.

Bu arada Avrupa ülkelerinden AP'ye aday gösterilen hiçbir (şimdiye kadar açıklanan sonuçlarda) Türkiyeli adayın seçilememesi de artık parlamentoda Türkiye'nin (ya da Türklerin) bir temsilcisinin olmadığı bir dönem getirecek.

Başbakan Erdoğan Almanya'da gövde gösterisi yaparken Avrupa'daki Türklerin temsiliyet kabiliyetinin giderek azaldığına dikkat.

Bu arada göze batan birkaç detay var.

Parlamentoda sadece 21 milletvekili  olan Belçika'da yerel federal seçimlerde de ülkedeki onbinlerce Türkiyeliden eser yok. Tek temsilci “ayrılıkçı” denilen ancak ülkedeki göçmen halklarla empati yaparak Türk- Kürt- Ermeni ve Süryanilerle arasını iyi tutan NVA'dan seçildi. Ailesinin bir tarafı Kürt bir tarafı Türk olan Zuhal Demir NVA'nın Flaman Federal Parlamanetosu'na soktuğu tek Türkiyeli aday.