Sabah 07.00... Yatakta yeni uyanmışız
- Baba yarın okul yok, biliyor musun...
- Aaaa. Niye oğlum?
- Çünkü grev var...
- Ne grevi?
- Madam Valeri çok yaşlanırsa diye.
- Nasıl yani?
- Madam Valeri çok yaşlanıp sınıfta böyle yere "ıııhhh, ıhhh" diyerek eğilemeyecek hale geldiğinde bile çalışmasını istiyorlar...
- Ufff. Kötü dimi?
- Evet o zaman geldiğinde çalışmamalı...
- Niye
- Çünkü (Paskööö) o zamana kadar çok çalışmış olacak...
- Eee, grev niye?
- Çünkü böyle yaşlandığında dahi çalışmasını istiyorlar...
- .... (Ne diyeceğini bilemeyen baba suskunluğu)
- Kötüler
- Evet oğlum kötüler...
- E şimdi grev yapacağız ki Madam sonra tatile gitsin...
- Evet grev yapacağız...
- Oley yarın okul yok GREV var GREV...
Sabah 07.47 Okulun önündeyiz
Öğretmenler beyaz saçlı peruklar takmış ellerinde bastonlarla belleri bükük bir şekilde rol yapıyorlar. 1900'lerin başında kurulmuş olan tarihi okul binasının önünde yürüyerek grev bildirisi dağıtıyorlar.
Eğlenceliler...
Gülüyorlar...
Kostümlerden okula gelen küçük çocukların korkacağını düşünündüm.
Ama baktım ki tüm çocukların haberi var, okulun önünde öğretmenlerinin onları kostümle karşılayacağından.
Korkan yok. Hep beraber grevdeyiz...
Son üç ayda her ay bir grev oldu emeklilik yaşının 65'ten 67'ye çıkarılmasına istinaden. Devlet ileride eğitim sendikalarına "siz çocukları mağdur ettiniz" der de tazminat talep eder diye biz veliler "grev günlerinde çocuklarımızı bilerek ve isteyerek okula göndermedik" beyanında bulunan mektuplar imzaladık.
İşe yarayıp yaramayacağını henüz bilmiyoruz ama çocuklarımızın eğitimini verecek olan insanların sosyal haklarından mahrum olmamaları için elimizden geleni yapıyoruz.
Çünkü eğitim kamusaldır.
Eğitim sosyaldir...
Siz kendi çocuğunuz okusun diye okullara para verirken aslında verdiğiniz o paranın vergi kısmı eğitim almak için parası olmayan diğer çocukların paraları ödensin diye.
Çocuğunuza sizin güvendiğiniz eğitimi verecek öğretmenin kendini emekliliğinde güvenli hissedebileceği emeklilik maaşının ödenebilmesi içindir o vergi...
Yani aslında bizler kendimiz için ödediğimiz her şeyi bir yandan da başkası için ödüyoruz.
Onlar da bizim için ödüyorlar...
Bu yüzden 'komünal giderler' adı altında alınıyor vergiler.
Bu arada yasalar böyle olmasına rağmen vergi kaçakçılığının ve para aklayıcılığının Avrupa'daki en yüksek oranlarının Belçika'da olduğu gerçeğini de görmemezlik edemem. Ama kağıt üzerinde, çalışan toplumunun çoğununluğunun bu vergileri kaçamak yapmadan ödediğini görmek dahi biraz umut veriyor açıkçası...
Bunlar ve yukarıdaki yazdığım bilgilerin çoğu Clinton zamanının çalışma bakanı olan Robert Reich tarafından son bir yıl içerisinde TRUMP sisteminin eleştirisi ve dünyadaki etkileri üzerine yazıldı... Toplum mühendisliği ve ekonomik birliktelik üzerine kafa yoran Reich'in birkaç dersine göz gezdirmenizi tavsiye ederim.
Bu tüketim sistemi içerisinde kendimizi kaybetmeden, bencilliğimize yenilmeden nasıl tutunabileceğimizi anlatıyor.
O ABD için anlatıyor ama dünyanın her yerinde aynı sistem geçerli olabilir.
Robert Reich fazla adaletli davrandığı ve işçilerin tarafını tuttuğu ve bu yönde kanunlar çıkarttırmaya çalıştığı Clinton yönetiminde bile tutunamamış ve işinden olmuştu.
Onun Trump eleştirilerinde özneyi Trump değil de Erdoğan yaparsanız aslında bugünkü Türkiye'nin ekonomik çöküşünün nereden geldiğini, bu çöküşün aynı zamanda toplumun çöküşü olduğunu görürsünüz...
Tabii kurtuluşun da yine toplum tarafından olacağını da.
Yukarıda yazdıklarımı 'Avrupadayım ben hava atıyorum' manasında yazmadım tabii sizlere...
Dünyanın her yerinde her ülkesinde;
Türkiye'ye benzer seçimler,
ADALETsiz seçimler ve referandumlar;
17-25 Aralıklar var...
Ancak, insanlar birlikte sağlam durunca kazanabiliyorlar...
Katalonya'daki direniş merkezde koltuktan etti
Katalonya geçen sene bağımsızlık isterken Madrid Hükümeti Barselona'ya polis göndermiş, ortalığı birbirine katmıştı. O zaman AB bile ses çıkarmayınca Erdoğan ve hükümeti 'AB kendisine' baksın diyordu.
Bak Katalonya bağımsızlık girişiminden bir sene sonra, geçen hafta İspanya Başbakanı Rajoy, istifa etmek zorunda kaldı ve hükümeti Katalan partilerinin desteklediği Sanchez'e bıraktı. Yani Rajoy Katalonya'yı isterken kendi evinde koltuğundan oldu...
Ne benzer durumlar dimi...
Menbiç'i, Rojava'yı, Afrin'i isterken evinde başkanlıktan olabilecek duruma gelmek...
Kendi havuz medyanda bile HDP milletvekillerinin portrelerini okumak durumunda kalmak...
Kendi iftar sofranda bürokratlarının hedef gösterip de kovdurduğu gazetecilerin (İrfan Değirmenci) neden kovulduğunu sana sormaları durumunda, "Ne yapmış o adam, neden tutuklanmış" diye iftardaki öğrencilere sormak zorunda kalman...
Çünkü SENİN yaratmak istediğin Türkiye'de insanlar birlikte yaşayamasınlar istedin.
Biz aslında verdiğimiz vergilerin çocuklarımız anadilde kaliteli eğitim alabilmesi için kullanılmasını isterken o vergilerle imam hatiplerde de çocuklar iyi eğitim alsın isteyenleriz oysa. İmam Hatip velileri de bizim çocuklar için vergi veriyor bu sistemde...
Birbirimiz için yapıyoruz bunu...
Bizim verdiğimiz vergiyle Kürt, Laz, Süryani, Rum çocukları da anadilde eğitim alsın istiyoruz...
Oysa sen sadece sana gelsin istiyorsun.
"Senin paran senin paran / Bizim paramız senin paran" olsun istiyorsun...
Ama olmuyor işte biz sağlam durdukça sen kaybediyorsun.
Çünkü biz BİRBİRİMİZ için yaşıyoruz sen KENDİN için.
Oysa senle DEĞİŞİR her şey..