Başlığa bakarsanız çok da şaşırmadınız herhalde. Azınlıkların cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hatta öncesinden itibaren kodlandığı ve fişlendiği bir ülkede sosyal medyada da fişlenmemiş olması imkansız ama şimdilik kanıt yok. Dolayısı ile de azınlıkların kendisini sosyal medyada devlet tarafından izleniyor hissetmesi veya tedirgin olmasını da doğal karşılayabilrisiniz.
KONDA ve Yeniköy Rum Kilisesi Vakfı'nın bir projesi kapsamında bir süredir devam eden “Sosyal Medya ve Azınlıklar” araştırmasının sonuçları açıkladı.
Sonuçlar açıklanmadan bir gece önce Kadıköy'deki Panayia Rum Kilisesi'ne yapılan saldırıyla ilgili projenin yaratıcılarından avukat Rita Ender'in sözleri hepimizi bir kez daha düşünmeye itiyordu. Ender, saldırı sırasında vatandaşların olayı kameraya kaydettiklerini belirtirken polis olay yerine vardığında sosyal medyada çoktan duyulduğunu söylüyordu. Yani “vatandaş kayıttaydı”.
Günümüzde sosyal medya gerektiğinde emniyet, gerektiğinde saldırı, gerektiğinde taciz, gerektiğinde de korku yayma amacıyla sık sık kullanılabiliyor. Sosyal medyada yapılan hükümet eleştirilerinin ne kadar ciddiye alındığına devletlerin twitter ve facebook yasaklarının sıklığına bakarsanız devletin bu gerekten ne kadar korktuğunu bir kez daha anlayabilirsiniz. Ancak azınlıklar için bu gereçler yeni ifade alanları yarattığı kadar tedirginlik de yaratıyor anlaşılan.
746 kişi ile yapılan "Sosyal Medya ve Azınlıklar" projesinin sonuçlarına göre azınlıkların sadece yüzde 1.7'sinin devlet dairelerinde çalışıyor. Şimdi bunu veri alıp da “hani çalışamıyordunuz?” demeyin. Çünkü büyük bir ihtimalle bu “devlet dairelerinde çalışanlar” üniversitelerde öğretmen, profesör veya görevli. Yani “polis-asker vs” değil.
100 yıldır İstanbul'dayız
Ankete katılanların yüzde 51'inin göç ile ilgili soruya “100 yıldır burada yaşıyoruz cevabını” veriyor. İstanbul'da İstanbullu kalmadı diyenlere...
Yüzde 51, 380 kişi yapıyor... Türkiye genelinde 100 bine yakın azınlık vatandaşı olduğu düşünülürse eğer Şu an aramızda 50 bin has İstanbullu var demek!
Sanalda da olsa ifade özgürlüğü sorun!
Sosyal medya sorularında en dikkat çekici cevaplar, ifade özgürlüğü ve nefret söylemi üzerine oldu. Sonuçlara göre, azınlıkların yüzde 41'i sosyal medyada kendini ifade ederken tedirgin olduğunu ancak yüzde 19'unun kendini özgürce ifade ediyor. Konda Genel Müdürü Ağırdır, Türkiye'de farklı kimliklerden topluluklara kimliğini yaşamanın önündeki engeller neler diye sorulduğunda Kürtlerin yasal düzenlemeler derken farklı inançlardan azınlıkların toplumsal baskılar dediğini ve bu anket sonuçlarının da bu bilgiyi doğruladığını söyledi. Ağırdır yüz yüze gelinmediği halde sosyal medyada üçte birinin açıktan ayrımcılığa uğradığını dile getirdi, ayrıca, eğitim seviyesi yüksek bu grupta sosyal medyadaki haklar %60 oranında bilinmiyor ve yüzde 80'i hukuki yaptırıma ihtiyaç var diyor.
Kullanıcıların %86'sı gerçek simi ile bir sosyal medya hesabı açtığını belirtiyor. Bu da gelecek saldırılara bir öz savunma sistemi olsa gerek.
Kullanıcıların %35'inin bugüne kadar sosyal medyada bir hakaret, küfür veya tehdit ile karşılşamış olması da bu öz savunmanın gerekliliğine vurgu yapıyor adeta.
Cemaat okullarında okuyanlar yüzde 35
Türkiye'deki nüfusça en büyük azınık toplumu Ermeniler. Tüm okulları da İstanbul'da. Zira 1915'ten sonra İstanbul dışında okul veya kilise açmak mümkün olmadı. Açılanlar da hem öğrencisizlikten hem de baskından kapandı/kapatıldı.
Ermeni toplumunun İstanbul'da 17 okulu var. Yahudilerin 1. Milli Eğitim Bakanlığı'nın sitesine göre ise Rumların 6 okulu bulunuyor. Öğrencileri az olduğundan her yıl en az bir kez gazetelerde haber yapılan Rum okullarından biri Galata Rum Okulu'nun öğrenciye hasret sıralarında yapılan basın toplantısında azınlıklar arasında da keni cemaat okullarında okuyanların oranının sadece yüzde 35 olduğu ortaya çıkıyor. Ankete göre katılımcıların yüzde 37'si diğer özel okullara, yüzde 28'i ise devlet okullarına gitmiş.
Oranların bu kadar düşük olması, gerçek hayatta kendi okullarına gitmekten dahi tedirgin olan azınlıkların günden güne eridiğini ve dil ve kültürlerini yaşatmak adına bundan sonra da eriyeceğinin mesajını veriyor aslında.
Ermeni ve Rum okullarının boş olmasının sebebinin sadece nüfus azalması olamdığını bir kanıtı aynı zamanda bu yüzde 35. Kendisini “Modern hayatı tarzı” nda görenlerin oranının yüzde 57, “geleneksel” görenlerin yüzde 41 olmasını da belki eklemek gerek bu kültürel erozyon tezahürüne.
Raporun tamamına ulaşmak için biraz bekleyeceksiniz. 17 Haziran'da www.sosyalmedyaveazinliklar.com sitesinde yayında olacak.