Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimi için tartışmalar artıyor.
Muhalefetin 6'lı kanadı eğer ortak ilkelerde anlaşırsa ortak bir CB adayı çıkaracak.
Ortak ilkelerden kastedilen ise sanırım yeni CB'nin Parlamenter sisteme geçiş dönemini nasıl yönetmesi gerektiği ve 6'lı liderler ve partiler ile ilişkisinin nasıl olacağı.
Ancak ortak bir isimde anlaşılamazsa tek bir ortak aday çıkarılamayabilir.
Buna karşın genel algı tek aday çıkarmanın daha doğru ve uygun olacağı.
Tek adayda ısrar edilmesinin temel nedeni de CB seçiminin böylece ilk turda kazanılmasının hedeflenmesi.
Muhalefetin diğer kanadı HDP'nin yaklaşımı da anladığım kadarıyla 6'lı muhalefet ile tek bir ortak adayda mutabık kalıp, böylece seçimde kilit parti konumunda olmak.
Kamuoyuna empoze edilmeye çalışılan tek adayın tek seçenek olduğu algısı son günlerde özellikle HDP çevrelerinden körüklenmeye çalışılıyor.
"Tek aday" zorlamasında ısrar edilmesi ve tek aday dışında seçenek bulunmadığı algısı bu plana göre kaçınılmaz olarak normalde muhalefetin adayının HDP'nin onayından geçmesini zorunlu kılıyor.
Mansur Yavaş'ı yıpratma kampanyası
Fakat bu stratejinin önünde tek bir engel var.
O da 6'lı muhalefetin ortak adayının Mansur Yavaş olması.
Zira M. Yavaş aday yapılırsa HDP'ye ihtiyaç kalmadan seçilme şansı çok yüksek.
Daha doğrusu, HDP'ye muhtaç olmadan muhalefetin CB seçimini kazanması mümkün olan tek potansiyel aday M. Yavaş.
Bu durum ise kaçınılmaz olarak HDP'nin önümüzdeki seçimlerdeki önemini, etkisini yani karizmasını ciddi biçimde sarsıyor.
Bu nedenle olsa gerek ki son günlerde HDP veya radikal sol çevrelerden M. Yavaş'a karşı sistematik bir yıpratma kampanyası başlatılmış durumda.
Yıpratma kampanyasının ilk boyutu, iktidar çevrelerinin diğer muhalif figürlere (E. İmamoğlu, T. Soyer gibi) çok sert eleştiriler yöneltmesine karşın M. Yavaş'a karşı ses çıkarmadığı iddiası.
Bunu bazıları iktidarın M. Yavaş ile ileride işbirliği yapabileceği şeklinde yorumluyor.
Bazıları ise M. Yavaş'ın aday yapılması sağlanarak hemen seçim öncesi sert salvolarla perişan edileceği şeklinde kurguluyor.
Sanki iktidarın elinde M. Yavaş'ın somut bir ciddi 'defo'su bulunmuş olsa ülkenin Başkentini almasına müsaade edilirmiş gibi.
Diğer iddia ise Ankara Büyükşehir'de (ABB) bazı Ülkücü ve Alperen Ocak'lı kişilerin yönetici yapılmış olmasının, seçilirse M. Yavaş'ın Sol ve Sosyal Demokrat kesime ve CHP tabanına tamamen sırtını döneceği ve zaten iktidardaki Sağ kesime yaslanacağı anlamına geldiği eleştirisi.
Görüldüğü üzere yıpratma kampanyası şimdilik son derece afaki soyut iddialara ve komplo teorilerine dayanıyor. Bu tür içi boş varsayımların halkta kayda değer bir etki doğurması güç görünse de kamuoyu etkilenmeye çalışılıyor.
Nitekim Ege, Marmara, Akdeniz ve İç Anadolu'da rahatlıkla yüzde 60-70'ler seviyesinde destek alma potansiyeli görünen M. Yavaş'a Doğu-Güneydoğu'dan yüzde 20-30'lar seviyesinde bile oy çıkması yeterli olur.
Kaldı ki HDP, M. Yavaş aleyhine ciddi bir kampanya yürütse bile, mevcut iktidardan iyice bıkan ılımlı ve merkeze yakın Kürt seçmenden en az bu kadar oy alması da pekala mümkün.
Bu arada anlaşılan o ki HDP, muhalefetin mevcut 3 potansiyel ortak adayı (Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş) arasında bariz biçimde K. Kılıçdaroğlu'nu tercih ediyor.
Yavaş'ı hiç istemediği çok belli.
İmamoğlu hakkındaki tavrı ise henüz belirsiz.
Bu arada HDP'nin bir yandan muhalefete ortak bir adayda uzlaşma teklifinin nedenini ortak adayın ilk turda seçilmesini sağlamak olarak göstermesi; diğer yandan bu 3 potansiyel aday arasında ilk turda seçilme şansı en düşük olan adayı tercih etmesi ayrı bir çelişki gibi.
Sonuçta HDP tam destek verirse ilk turda seçilme şansı en yüksek olan potansiyel aday E. İmamoğlu gibi görünüyor.
HDP destek vermezse bile ilk turda seçilme şansı bulunan diğer potansiyel aday ise M. Yavaş.
Seçim ikinci tura kalırsa da seçilme şansı en yüksek olan iki potansiyel aday yine bu ikisi.
Senaryo 1: Erdoğan ikinci tura kalamayabilir mi?
Peki 6'lı muhalefet bloğu tek bir ortak aday isminde uzlaşamaz ve her partinin ilk turda kendi adayını çıkarması ve ikinci turda işbirliği yapılması kararı alırsa ne olur?
Bu senaryoda K. Kılıçdaroğlu CHP'nin, M. Yavaş İYİP'in adayı gösterilse ve hatta (düşük bir olasılık da olsa) Saadet, Deva ve Gelecek'in ortak adayı da A. Gül olursa ve HDP de Kılıçdaroğlu'nu destekleyerek aday çıkarmasa mesela.
Bu senaryoda ilginç bir şekilde (eğer aday olursa) R.T. Erdoğan'ın ilk turda M. Yavaş ve K. Kılıçdaroğlu'nun arkasında kalıp ikinci tura kalamaması hiç de yabana atılır bir olasılık değil bence.
Nitekim bu senaryoda birinci turda olası oy dağılımı şöyle olabilir:
İYİP, Merkez sağ ve MHP seçmeninden full destek, hatta Merkez sol/Atatürkçü kesimden büyük destek alacak M. Yavaş yüzde 40-45 civarı.
Kemikleşmiş CHP, HDP, Sol, Radikal Sol, Sosyal Demokrat çevrelerin full desteğini almış K. Kılıçdaroğlu yüzde 30 civarı;
Sadece AKP tabanının kemikleşmiş oyuna kalacak R. T. Erdoğan'ın ise maksimum yüzde 25-30 civarı.
Hatta Abdullah Gül'ün olası bir adaylığının Erdoğan'dan koparacağı ilave oy da düşünüldüğünde, bu senaryoda R.T. Erdoğan'ın ilk turda üçüncü olup ikinci Tura kalamaması şaşırtıcı olmayacaktır.
Zaten muhtemelen bu senaryoda, üçüncü duruma düşmemek için Erdoğan son anda adaylıktan vazgeçecektir.
Yani kaderin cilvesine bakın ki Erdoğan'a siyasetteki jübilesini A. Gül yaptırabilir.
Ama dediğim gibi Sayın Gül'ün aday olma olasılığı bence düşük.
Normalde kazanma şansı görmeden aday olmak istemez.
Ama çok adaylı bir birinci Turda eğer aradan sıyrılıp ikinci olarak da olsa ikinci Tura kalabileceğini düşünürse belki aday olabilir. Çünkü Erdoğan dışında bir adayla ikinci Tura kalırsa seçilme şansı hiç de düşük olmayacaktır.
Senaryo 2: M. Yavaş 'outsider'
Diğer bir senaryo ise K. Kılıçdaroğlu'nun biraz da kendini empoze ederek 6'lı muhalefetin ortak adayı olması. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki düelloda muhalefetin kazanma şansını riskli gören ve Kılıçdaroğlu'nun ortak adaylığını içine sindiremeyen 6'lı masa dışı HDP harici muhalefetin ve 6'lı masa dahil muhalefet partilerinin geniş tabanının adaylık için M. Yavaş'ı da ikna etmesi.
Böylece seçime aday olarak Erdoğan-Kılıçdaroğlu-Yavaş üçlüsünün girmesi.
Normalde M. Yavaş, K. Kılıçdaroğlu'na rakip olarak seçime girmeyi nezaketen istemez. Kendisine büyük saygı ve minnettarlık duyduğuna eminim.
Ama seçimi göz göre göre muhalefetin kaybetme riskini yüksek görürse ve HDP dışındaki tüm muhalefetin tabanının kendisine desteğini hisseder ve aday olmanın ülkeyi normalleştirmek ve 20 yıllık mevcut iktidardan ülkeyi kurtarmak için tarihsel bir sorumluluğu olduğuna ikna olursa adaylığı reddetme lüksü olmayabilir. Kaldı ki aday olursa aslında Kılıçdaroğlu'na karşı değil gerçekte Erdoğan'a karşı rakip olacağı da belli.
Bu noktada Kılıçdaroğlu'nun Yavaş'ı ABB Başkan adayı yapmasını salt bir lütuf veya jest gibi görmek de doğru değil. Çünkü muhalefetin o günlerin şartlarında M. Yavaş dışında başka bir aday ile Başkenti alması da mümkün değildi. Yani iki taraf da birbirine muhtaçtı.
Kılıçdaroğlu o konuda mantıklı ve akıllı davrandı. O ayrı. Ama kimsenin kimseye borcu veya kapanmamış hesabı yok o konuda.
Böyle bir üçlü yarışta M. Yavaş'ın ilk turda seçilemese bile birinci çıkması ve ikinci turu yüzde 60-65 civarı oyla rahat kazanması yüksek olasılık.
İlk turda ikinciyi ise foto-finiş belirler. Yani M. Yavaş ılımlı AKP seçmeninden de oy alırsa Erdoğan'ın ikinci Tura kalamama ihtimali bu senaryoda da mevcut.
Bu son senaryoda E. İmamoğlu'nun Kılıçdaroğlu'na rakip olarak aday olma ihtimali bence yok. Ama Kılıçdaroğlu adaylığını empoze edip sonuçta CB seçilemezse, İmamoğlu'nun CHP'nin başına geçmesi de engellenemez bence.
Sonuçta CB seçimleri için benim gördüğüm olası senaryolar bunlar.
Kendisini sever ve sayarım. Ama tüm muhalefet tarafının tek ortak adayının Kılıçdaroğlu olacağı bir senaryo bence en düşük olasılık.
Hem 6'lı masadan bu tek adaylığın oybirliği ile çıkması çok güç.
Hem de 6'lı masadan böyle bir karar çıksa bile HDP dışı tüm muhalefet tabanının M. Yavaş'ın adaylığını liderlere rağmen empoze etmesi büyük olasılık.
Bu durumda mevcut koşullarda en rasyonel karar, eğer İmamoğlu tüm muhalefetin ortak adayı olarak gösterilmeyecekse, illa ortak tek adayda ısrarlı olunmayıp, birinci turda muhalefetin M. Yavaş dahil ciddi seçilme şansı olan birden fazla aday çıkarması ve ikinci turda seçim işbirliği yapması.
Bu arada, ana hedefin demokratik yollarla bir iktidar değişimi olduğu bilinciyle, sadece rasyonel ve objektif tespitlerde ve önerilerde bulunmaya çalıştığımı ve potansiyel adayların hiçbirine karşı önyargımın bulunmadığını da vurgulamak isterim.
Ali D. Ulusoy kimdir? Halen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, 1968 yılı Mersin Mut doğumludur. Öğretim üyeliği yanında EPDK Hukuk Dairesi Başkanlığı, BDDK Hukuk Danışmanlığı, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu Üyeliği, TOBB-ETÜ Hukuk Fakültesi kurucu dekanlığı ve İzmir Yaşar Üniversitesi rektör yardımcılığı gibi idari görevlerde bulunmuştur. ABD Los Angeles California Üniversitesinde (UCLA) iki yıl (2006-2007; 2017-2018) misafir öğretim üyesi olarak kalmıştır. 2011-2014 arası üç yıl Danıştay Üyeliği yapmış ve kendi isteğiyle ayrılıp üniversiteye dönmüştür. Uzmanlık alanları: İdare hukuku, İdari yargı, Ekonomik kamu hukuku, İdari yaptırımlar, İnsan hakları, Devlet-din ilişkileri. Lisans: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Yüksek Lisans: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doktora: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doçentlik:2002, Profesörlük: 2008. |