Ali D. Ulusoy

24 Temmuz 2024

Amerikan toplumunun açmazları

Amerikan toplumunda ırk ve etnik köken farklılıklarının bu derece aşırıya kaçan biçimde alenileştirilmesinin en önemli sakıncası toplumdaki birlik ve bütünlüğü sağlamanın giderek iyice zorlaşması ve sosyolojik boyutta "ayırımcılığı" adeta teşvik etmesi gibi görünüyor

Bir aydır ailece bulunduğumuz ABD'den (Los Angeles) yeni döndük.

Sıcağı sıcağına oradaki bazı gözlemlerimi paylaşacağım.

Başkan Biden'ın adaylıktan çekilmesi dikkatleri yaklaşan başkanlık seçimlerine yöneltse de, sizlere, kendi kişisel gözlemlerime dayanarak, ABD toplumunu gündelik yaşamında etkileyen en önemli iki sorunundan bahsedeceğim.

Irk ve etnik köken farklılıklarının abartılı alenileştirilmesi

İlk sorun ABD toplumunun kendi içinde halen bile ırk meselesini çözememesi.

Günümüz Amerikan toplumu çok çeşitli ırk, etnik köken ve kültürden gelen alt gruplardan ve topluluklardan oluşuyor.

Kıta'nın yerlisi Kızılderililer'in kökünü kuruttukları için sayları halen numunelik düzeyde az.

ABD'yi tarihsel açıdan devlet olarak asıl kurucu unsur, büyük kısmı Britanya ve İrlanda kökenli, kısmen de Hollanda, Almanya ve İskandinav kökenli "beyazlar". Bunlar "WASP" olarak da biliniyor. White (Beyaz)-Anglo-Saxon-Protestan'ın kısaltması.

Bunlara 20. yüzyılın başında yani sonradan gelen Doğru Avrupa Yahudisi, İtalyan, Yunan ve Ermeni göçmenler de eklenebilir.

Diğer bir önemli topluluk ise 18. ve 19. yüzyılda büyük tarım alanlarında çalıştırılmak üzere Afrika'dan taşınan kölelerin torunları olan Siyahiler. Resmi literatürde bunlara "African-American" deniyor.

Halen ABD'deki etnik ve kültürel açıdan belki de en önemli topluluklardan biri ve hatta Florida ve Kaliforniya gibi bazı eyaletlerde çoğunluğu oluşturan Hispanikler. Başta Meksika olmak üzere Orta ve Güney Amerika kökenliler.

Başka bir önemli kesim ise ağırlıklı olarak son 20-30 yılda gelen Doğu Asya (Çin, Kore, Japon, Tayland, Vietnam vs.) kökenliler. Bunlara "Asian" deniyor.

Bunlara özellikle politik veya ekonomik nedenlerle ülkelerinden kaçan diğer ülkeler kökenli göçmenler de eklenebilir. İslami rejimden kaçan İranlılar, komünist rejimden kaçan Macar ve Ruslar gibi.

Bir de zaman içinde tüm bu grup ve toplulukların birbirleriyle karışımından ortaya çıkan ciddi sayıda "melez" kitle var tabii.

Özellikle New York, Los Angeles, Chicago, Miami, Boston, San Francisco ve Washington D.C. gibi büyük metropoller yukarıda saydığım grup ve toplulukların hemen tamamının bir arada yaşadığı karma yerler. Tam bir küçük "Birleşmiş Milletler" coğrafyaları.

ABD resmi makamlarının bu kadar farklı ırk, etnik köken ve kültürden gelen insanların bir arada yaşamasıyla ortaya çıkabilecek sosyolojik sorunlara önlem olarak bulduğu en önemli uygulama, farklı ırk ve etnik kökenleri "yokmuş" gibi davranmayıp, bilakis belki de fazla abartılı yaklaşımla, hemen her resmi işlem ve faaliyette kişilerin ırk ve etnik kökenlerinin sorulması, açıklanması ve alenileştirilmesi.

Gerek resmi iş ve işlemlerde gerek kişiler arasındaki gündelik olağan faaliyetlerde kişilerin ırk ve etnik kökenlerinin hemen her fırsatta ortaya konulması ve alenileştirilmesinden hiç gocunulmuyor.

Örneğin resmi makamlar veya özel hukuk kişileri önünde yapılan hemen her iş ve işlemler için doldurulan rutin formlarda adınız, yaşınız ve cinsiyetiniz ile birlikte son derece rutin biçimde ırk ve etnik kökeniniz de soruluyor.

Hatta cinsiyetinizi isterseniz yazmayabiliyorsunuz, ama ırk/etnik köken için yazmama seçeneği bile genelde yok.

Örneğin devlet okulları dahil tüm seviyedeki okulların (ilk ve ortaokullar dahil) kendi resmi web sayfalarında okuldaki öğrencilerin ırk ve etnik kökene göre yüzdelik oranlarını ve sayılarını görebilirsiniz. "Beyaz" oranı yüzde 43, Siyahi oranı yüzde 15, Hispanik oranı yüzde 34, Doğu Asyalı oranı yüzde 12, Musevi oranı yüzde 6 gibi.

Etnik ayrıştırmanın fayda ve sakıncaları

Irk ve etnik kökenin kamusal alanda bu kadar açık seçik ortaya konulması ve alenileştirilmesinin nedeni olarak, öncelikle farklı ırk ve etnik grupların kendi spesifik kimliklerini ve farklılıklarını tüm ABD kamuoyunda ifade edebilmelerinin sağlanması ve böylece bir yandan azınlıktaki ırk e etnik kökenlerin çoğunluk veya daha büyük konumdaki ırk ve etnik kökenler tarafından baskılanmasının ve asimile edilmesinin önlenmesi gösterilmektedir.

Yani azınlık grupların çoğunluk tarafından asimilasyonunu önleme aracı olarak bu yöntem kullanılıyor.

Uygulamada bunun önemli sonuçlarından biri de bu alenileştirme yoluyla azınlık gruplar lehine birçok önemli durumda "pozitif ayırımcılık" yapılmasına imkan sağlaması.

Böylece fırsat eşitliğine yönelik adil olmayan parametrelerde bir tür "düzeltme" yapılabilmesi.

Nitekim normalde girmesi çok zor okullar veya pozisyonlara giriş için bu sayede daha defavorize etnik gruplara yönelik kontenjanlar sağlanabilmektedir.

Örneğin Harvard, Stanford, Yale gibi en üst düzey üniversitelere bu ırk ve etnik köken kontenjanı sayesinde daha fazla Siyahi veya Hispanik girebilmektedir. Kamusal veya özel sektördeki belli görev ve makamlar için de aynı durum geçerli.

Buna karşın Amerikan toplumunda ırk ve etnik köken farklılıklarının bu derece aşırıya kaçan biçimde alenileştirilmesinin en önemli sakıncası ise toplumdaki birlik ve bütünlüğü sağlamanın giderek iyice zorlaşması ve sosyolojik boyutta "ayırımcılığı" adeta teşvik etmesi gibi görünüyor.

Örneğin ABD'de yaşayan bir arkadaşım diş randevusu için gittiği diş kliniğinde doldurulması istenen formda ırk ve etnik kimliğinin sorulmasını çok garipsediğini söylemişti. Yani anlamsız ve rahatsız edici abartılı uygulamalar yapılabiliyor.

Los Angeles'ta oğlumun gittiği basketbol yaz kampında bir ortaokul öğrencisinin basketbol oynarken bile Musevilere özgü "kippa"sını çıkarmamasını çok garipsemiştim.

Muhtemelen ailesinin etkisiyle bunu yapıyordu. Ama spor yaparken bile bir etnik köken aidiyetini bu kadar aleni biçimde gösterme ihtiyacı hissedilmesini anlamak gerçekten çok güç. Bu kadar "ayrıştırıcı" bir kafa yapısı ile büyüyecek bu çocuğun sonraki yaşamında diğer etnik kökendeki grup ve topluluklarla sağlıklı ve normal ilişkiler kurabilmesi ne kadar mümkün olabilir?

Beyazlar ve "renkliler"

Nitekim kamusal alanda bu yolla ırkçılık ve azınlık grupların asimilasyonu ne kadar önlenmeye çalışılsa da, kendilerini ABD'nin asıl sahibi gibi gören WASP Amerikalıların tüm ABD toplumunu ırk ve etnik köken yönünden pratikte sadece "Beyazlar" ve "Renkliler" (Colored people) olarak iki gruba ayırdığı anlaşılıyor.

Tabii açıkça ifade etmeseler veya edemeseler de bu ayırımın arka planındaki gizli ajanda, Beyazların Renklilere göre daha üstün olduğu düşüncesi.

Bu ayırımdaki daha da rahatsız edici boyut ise, ırk olarak "beyaz" yani "caucasian" ırktan olsanız ve ten renginiz tipik bir Avrupalı kadar açık hatta sarışın olsa bile, yani WASP'ın W'sini (White-beyaz) sağlasanız bile, ASP kısmını (Anglo-Saxon-Protestan) da köken olarak sağlamıyorsanız otomatik olarak bu sınıflandırmada "Renkliler" tarafına atılıvorsunuz!

Örneğin üniversite eğitimi dahil çok uzun yıllardır ABD'de yaşayan ve çalışan ABD vatandaşı bir Türk arkadaşım, muhtemelen ailesinin Balkan veya Kafkas kökenlerinden dolayı tipik bir Avrupalı "Beyaz" gibi görünmesine karşın, iş yerindeki WASP Amerikalıların kendisini "Renkliler"den (Colored people) gördüklerini söylediklerinde çok bozulduğunu söylemişti.

Salt bu olgu bile ABD toplumunda ırk ve etnik köken sorununun ne kadar derin hatta patolojik bir sosyolojik açmaz haline geldiğini gösteriyor sanırım.

Peki ABD'deki bu aşırıya kaçan ırk ve etnik köken alenileştirmesi uygulaması ile Türkiye'de çok uzun yıllardır (Cumhuriyet ile birlikte) taviz vermeden uygulanan ve farklı etnik köken ve tarihsel kültürel grupları (özellikle de Kürtler ve Aleviler gibi) yok sayma ve alenileştirmeyi çok kategorik olarak reddetme ve tamamen inkâr etme uygulamasını karşılaştırırsak, hangisi daha doğru?

Türkiye'deki bu yerleşik uygulama başka bir yazı konusu olacak genişlikte ve karmaşıklıkta.

Ama sonuç olarak her iki uç uygulamanın da doğru ve sağlıklı olmadığı ve doğru olanın muhtemelen bu iki uç uygulamanın ortalarında bir yerde olduğu söylenebilir.

LGBTİ+'da tersine "mahalle baskısı"

ABD toplumundaki gündelik yaşamda ciddi sorun doğuran açmazlardan biri de LGBTİ+ konusu.

Tahmin edeceğiniz üzere bu konu dünyadaki hemen tüm toplumlarda muhafazakâr eğilimdekiler ile liberal kafa yapısında olanlar arasında tam bir bölünmeye sebebiyet veriyor.

ABD'de ise bu evrensel toplumsal bölünmeye ek olarak, bu sorun hem gündelik siyasetin de sürekli bir parçası olmaya, hem de toplumun gündelik yaşamını da etkilemeye sürekli devam ediyor.

Örneğin geçenlerde Kaliforniya Valisinin okulların öğrencilerin cinsiyet değişikliği yapmalarını ve farklı cinsiyet eğilimlerini ebeveynlerine bildirmelerini yasaklayan bir kanunu imzalaması ülkede büyük bir tartışma doğurdu.

Hatta ünlü iş adamı ve Tesla ve Space X şirketlerinin kurucusu Elon Musk, bu yasaya tepki olarak şirketlerinin merkezini Kalforniya'dan Texas'a taşıyacağını açıkladı!

Konu burada kendilerini LGBTİ+ kapsamında gören kişilerin toplumda normal biçimde kabul görmesi ve bu farklı seçimi yapan kişilerin tolere edilmesi boyutunu çok aşmış durumda.

Zaten tüm Batı toplumlarında olduğu gibi Amerikan toplumunda da bu konuda, bazı radikal muhafazakâr kesimler hariç, bir süredir genel bir kabullenme ve tolerans hakim.

Bu konuda eşitliği sağlayıcı ve ayırımcılığı önleyici uygulamalar da çoktan yerleşmiş halde.

Günümüzde bu konudaki sorun, sosyolojik boyutta biraz daha liberal uçtaki ve özellikle kamuoyunu yönlendirme olanaklarına da sahip kesimlerin LGBTİ+ lehine birtakım daha ileriye giden görüş ve uygulamalarının diğer kesimler tarafından fazla aşırıya kaçtığı şeklinde algılanması.

Bunun sonucunda da normalde liberal kanatta olan çoğu kişinin bile bu uygulama ve gelişmelerin özellikle çocukları ve gençleri adeta farklı cinsiyet eğilimlerine yönelme hususunda özendirmeye hatta empoze etmeye varacak boyutlara vardığı hissine kapılmaya başlaması.

Çoğu kişi salt homofobik damgası yememek adına ya da entelektüel veya açık fikirli olmanı gereği gibi gördüğünden, LGBTİ+'lar lehine bazen abartılı bir duyar kasma derdinde.

Ne var ki bu durumdan ciddi biçimde rahatsızlık duyan ancak liberal entellektüel "mahalle baskısından" çekindiğinden şimdilik bu sorunu halının altına süpürmeyi yeğleyen ciddi sayıda Amerikalı var.

Diğer boyutta ise çocukların ve gençlerin bu konu hakkında çok ciddi biçimde kafaları karışık durumda.

Anlaşılan o ki bu konunun okullarda bile tüm derinliğiyle tartışılmasına ve konuşulmasına müsaade edilmesi birçok çocuğun kendi cinsel konumu hakkında kendi kendilerini sorgulamalarına yol açıyor ve bu durum doğal olarak anne ve babaları endişelendiriyor.

Yani LGBTİ+ konusundaki liberal mahalle baskısı Amerikan toplumunu ciddi biçimde geriyor.

Türkiye için ise bu tartışma çok "lüks" bir tartışma.

Nitekim bizde bu konudaki seviye henüz LGBTİ+'lerin temel insan haklarının bile yadsınması, hatta homofobik eğilimlerin normal karşılanıp, LGBTİ+'lerin temel hak ve özgürlüklerinin bile inkar edilmesi noktasında.

Ali D. Ulusoy kimdir?

Halen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, 1968 yılı Mersin Mut doğumludur.

Öğretim üyeliği yanında EPDK Hukuk Dairesi Başkanlığı, BDDK Hukuk Danışmanlığı, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu Üyeliği, TOBB-ETÜ Hukuk Fakültesi kurucu dekanlığı ve İzmir Yaşar Üniversitesi rektör yardımcılığı gibi idari görevlerde bulunmuştur.

ABD Los Angeles California Üniversitesinde (UCLA) iki yıl (2006-2007; 2017-2018) misafir öğretim üyesi olarak kalmıştır. 2011-2014 arası üç yıl Danıştay Üyeliği yapmış ve kendi isteğiyle ayrılıp üniversiteye dönmüştür.

Uzmanlık alanları: İdare hukuku, İdari yargı, Ekonomik kamu hukuku, İdari yaptırımlar, İnsan hakları, Devlet-din ilişkileri.

Lisans: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Yüksek Lisans: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doktora: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doçentlik:2002, Profesörlük: 2008.