Aylardan beri süregelen gizem ve heyecan dün akşam gerçekleşen Paris 2024 Olimpiyatları açılış seremonisi ile son buldu. Paris'i ortadan bölen Seine Nehri'nin karşıdan karşıya geçişi sağlayan ve her birinin kendine has tarihi anlamı olan köprülerinin ve güzergâh boyunca sıralanan, Notre Dame Katedrali, Paris Belediye Sarayı, Tuiliers Bahçeleri, Louvre Müzesi, Invalides Anıtı, Grand Palais Binası, Eyfel Kulesi gibi Fransa tarihine tanıklık etmiş ihtişamlı yapıtların kurgulanan hikâyeye dâhil edilmiş olması şaşırtıcı değildi.
Fransız aktör yönetmen Thomas Jolly'nin sanat maestroluğunu üstlendiği Paris 2024 Olimpiyatı açılış töreni, 204 ülke sporcusunu taşıyan 85 teknenin Austerlitz Köprüsü'nden yola çıkarak Iéna Köprüsü'ne kadar gelmeleri ile başladı.
6 kilometrelik nehir yol boyunca, özel olarak tasarlanmış üniformaları ve bayrakları ile ülkelerini temsil eden sporcular seyircileri selamladılar.
Olimpiyat Komitesi tarafından dev prodüksiyonun görsel yönetmenliğine layık görülen Thomas Jolly, ilk kez 2018 yılında, Avignon Festivali'ndeki performansı ile ilgi çekmiş, müziği Fransız şarkıcı Michel Berger'e ait olan rock - opera tarzındaki Starmania müzikaline getirdiği yeni üslupla müzikseverleri kendine çekmişti.
Thomas Jolly
Son olarak Shakespeare'in Romeo ve Jüliet eserini yeniden yorumlayan Jolly, Fransızların gösteri sanatına olan entelektüel yaklaşımlarına hitap ediyor.
Paris'te olmadığım için TRT Spor'dan izlediğim 2024 Olimpiyat açılış töreni, aniden bastıran yağmura rağmen kurgulanan akış çerçevesinde gerçekleşti.
Günler öncesinden öngörülen sıkı güvenlik önlemleri dikkat çekici idi. Seine Nehri boyunca dalgıçların alarm halinde olduğu, tören süresince şehrin üstündeki 150 kilometrelik alanda uçuşların yasaklandığı, cadde ve sokakların trafiğe kapatıldığı ve halkın ancak polis kontrolünde evlerine gidebildiği olağanüstü tedbirler Parislileri yıldırmış olsa da normal karşılamak gerekiyor.
Törenin sonlarına doğru Eyfel Kulesi'nde düzenlenen muhteşem ışık gösterisi ise Paris'in "Işık Şehri" lakabını yücelten bir performanstı.
Lady Gaga
Moliére Ödüllü genç ışık tasarımcısı Thomas Dechandon imzalı gösteri, bana 31 Aralık 1999 gecesini hatırlattı. Saat 00.00'da, evimin balkonundan Eyfel Kulesi'ndeki muhteşem ışık gösterisini izleyerek yeni yüzyıla girmiştik dostlarımla.
Gelmiş geçmiş en görkemli gösterilerden biri olarak tarihe geçecek olan 2024 Paris Olimpiyatları açılış seremonisi, canlı olarak tüm dünya ülkelerinde izlenecek şekilde tasarlanmıştı.
Aya Nakamura
3.5 saat boyunca naklen yayınlanan süper prodüksiyonda, 60 müzisyen ve 36 koristle sahne alan Fransız pop şarkıcısı Aya Nakamura, Charles Aznavour'un "La Boheme" şarkısı ile, Lady Gaga ise Fransız sahne sanatçısı Zizi Jeanmaire'in ünlü şarkısı "Mon truc est en plumes" le müthiş bir performans sergiledi.
Tören sırasında, eski futbolcu Zinedine Zidane olimpiyat meşalesini taşıdı.
Spor dünyasına damgasını vurmuş önemli sporcuların geleneksel olimpiyat meşalesini birbirlerine aktararak final noktasına taşımaları ve Fransız atlet Marie-José Perec ile judocu Teddiy Riner'e teslim etmeleri sonucunda geleneksel olimpiyat ışığı ateşlemiş oldu.
Céline Dion
30 metre yüksekliğinde ve 22 metre çapındaki dev balonun süzülerek Paris semalarına yükselmesi ile birlikte Eyfel kulesinin ikinci katında şarkıcı Céline Dion belirdi.
Gecenin gizemli konularından biri olan ve hastalığı nedeni ile son ana kadar sahne alıp alamayacağı kesin olarak anons edilmeyen "Kanadalı Diva", Dior imzalı beyaz işleme elbisesi ile beklentileri boşa çıkarmadı.
Dion, Edith Piaf'ın en tanınmış şarkılarından biri olan "L'Hymene a l'amour"u seslendirirken tüylerim diken diken oldu diyebilirim.
Edith Piaf, âşık olduğu boksör Marcel Cerdan için yazdığı, Marguerite Monnot'un bestelediği şarkının plak olarak çıkmasından birkaç ay sonra 1950 yılında, Cerdan bir uçak kazasında hayatını kaybetmişti.
Céline Dion'un muhteşem sesi ile kapanışa doğru gidilirken, 1976 yılında talebe olarak gittiğim Paris'in, bana kucak açarak Fransız kültürünü tanımama olanak sağlayarak, gerçek bir Parisliye dönüşmem için ne kadar cömert davranmış olduğunu idrak ettim.
Paris, her zaman kültürün, modanın, sanatın ve ışığın merkezi olarak kalacaktır.
Mutlu pazarlar.
Alex Akimoğlu kimdir? Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü. Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü. London Kent University, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi moda tasarım bölümlerinde akademisyen olarak görev aldı. Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesi ile devam etti. 2020 yılından beri T24'te yazıyor. |