Fransa, 1858 yılında Charles Worth'ün saray terziliğinden ayrılarak Paris'te bir atölye açması ile başlayan, 1868'de sendikaya bağlanan ve günümüze kadar süregelen Haute Couture (Yüksek Terzilik) geleneğini sonsuza dek sürdürmeye kararlı görünüyor.
Moda endüstrisinin tartışmasız en prestijli etkinliği olarak kabul edilen ve 1976 yılından beri "Paris Fashion Week Haute Couture" olarak adlandırılan moda haftası, görkemli dönemlerine kıyasla az sayıda marka ile yoluna devam ederken, genç tasarımcılara da kendilerini ispatlama olanağı sağlıyor.
2024 yaz sezonu defilelerinin sunulduğu moda haftasının lokomotif markaları Chanel ve Dior dışında, avangardist tasarımcılara emanet edilen Schiaparelli ve moda arenasında yer bulmaya çalışan genç tasarımcılar da basının karşısında sınavlarını vermiş oldular.
Haftanın ilgi çeken defilelerinden biri, 2005 yılında Haute Couture'e layık görülen modacılar listesine girerek hayalini gerçekleştiren Giorgio Armani'nin, 89 yaşında podyuma çıkarak davetlileri selamlaması oldu.
Paris'in önemli müzelerinden biri olan Palais de Tokyo'da sunulan defilede, "Kozmopolit Couture" teması çerçevesinde, Japon kimono ve estampları, Sicilya seramikleri gibi değişik ülke kültürlerinin koleksiyona esin kaynağı olduğunu gözlemledim.
Bol Oscarlı film yıldızı Glenn Close, Juliete Binoche, Futbolcu Ronaldo ve ünlü Rus model ve girişimci Natalia Vodyonova, Armani defilesinin şeref konukları olarak yerlerini almışlardı.
Fransa'nın yetiştirdiği en önemli tasarımcılardan biri olan "Deli Fişek" lakaplı Jean Paul Gaultier, birkaç yıl önce markasını devrederek emekliye ayrılmıştı.
Yeni yönetim, her sezon başka bir tasarımcıyı davet ederek etkinliğe devam etme kararı doğrultusunda, 2024 yaz sezonu koleksiyonunu gerçekleştirmek için İrlandalı tasarımcı Simone Rocha'yı misafir etti.
Basının, merakla beklediği "Gaultier by Simone Rocha" defilesinde, markanın kuvvetli kodlarının Rocha'nın romantik punk tarzı ile vals ettiği bir karma tarz ortaya çıkmış oldu.
Kanımca, Jean Paul Gaultier örneğinde olduğu gibi uç unsurların ve kişisel kodların ön plana çıkması ile doğmuş olan marka kimliklerinin başka bir güçlü kimlikle birleşmesi her zaman iyi sonuç vermiyor. Hele her sezon başka bir tasarımcının devreye girerek koleksiyon hazırlama stratejisinin uzun soluklu bir yöntem olmayacağını düşünüyorum.
Moda haftasının olmazsa olmaz markası Chanel'in sanat yönetmeni Virginia Ward, moda-sanat ilişkisini önemseyen kişiliği ile tanınıyor. Ward, Chanel 2024 yaz sezonu defilesi için kendisine sunulan açık kartı, bu kez iki yetenekli sanatçıdan yana kullanmış: Dave Free ve Kendrick Lamar.
Dev beyaz yuvarlak podyum ve Chanel logolu tavan detayı ile defilenin dekor ve sunumunu imzalayan ikili, podyum öncesi gösterilen "The Button (Düğme)" olarak adlandırılmış olan kısa metraj filminin de yaratıcıları.
Free'nin yazıp yönettiği, müziğini rapçı Lamar'ın üstlendiği mini yapıtta, Chanel ceketinin bir düğmesini kaybetmiş olan genç Amerikalı kadının, (Margaret Qualley) düğmeyi bulmak ümidi ile Paris'e gelişi ve Coco Chanel'le (Anna Moulalis) tanışması kurgulanmış.
Koleksiyonun teması ise Bale ve "Tutu" olarak adlandırılan bale kostümünden esinlenerek tasarlanmış. Tüy hafifliğine indirgenmiş klasik tweed kumaşın, tül, dantel organza gibi materyallerle uyumu ise "İşte Haute Couture, işte Chanel farkı" dedirtir cinsten.
Moda Haftası'nın diğer star markası Dior, Maria Grazia Chiuri imzalı yaz koleksiyonunu, Paris'in önemli müzelerinden Musée Rodin'de sundu.
Napolili Sanatçı İsabella Ducrot'un senografisi ile podyum duvarlarına oturtulan dev elbise figürlerinin dekorasyon olarak kurgulandığı, Rhianna, Natalie Portman gibi ünlülerin izlediği defilede "büyük modaevi"dersi verilmiş oldu.
Chiuri'nin, koleksiyon hazırlama profesyonelliği ile bütünleşen Dior atölyelerinin kusursuz dikiş tekniği, 4/4 lük bir moda gösterinin doğmasına neden olmuş.
Fantezist ve sürrealist tarzı ile Schiaparelli markasını yöneten Daniel Rosberry, Haute Couture olgusunun varoluş nedeni olan sınırsız fantezi ve yaratıcılık özgürlüğü yönlerini gönlünce uyguluyor.
2019 yılında Fransa'nın en ilginç markalarından biri olan Schiapaelli'nin artistik yönetmen koltuğuna oturtulan Texaslı genç tasarımcı, ilk başlarda karşılaştığı olumsuz tepkilere rağmen kısa sürede Fransızların ve dünya basının gönlünü kazanmasını bildi.
1920'lerde, "Çılgın Yıllar" döneminin yaşandığı Paris'te modaevi açan İtalyan asıllı modacı Elsa Schiaparelli, Salvador Dali, Jean Cocteau, Man Ray Giaacometti gibi dönemin avangardist sanatçıları ile iş birliği yaparak tarzını oluşturmuştu.
Rosberry, Elsa'nın sürrealizm akımından esinlenerek yarattığı marka kimliğini, büyük bir ustalık ve ince ayarla günümüz hayal dünyasına uyarlayıp kendi estetik kodlarını yarattı.
Hacimli aksesuarların, ilginç detaylı giysilerin sunulduğu 2024 yaz sezonu defilesinde, bilim kurgudan esinlenerek tasarlanmış, eski iPhone ana kartlarının işleme tekniği ile aplike edildiği elbise modeli bir hayli ses getirdi.
Mutlu hafta sonları.
Alex Akimoğlu kimdir? Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü. Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü. London Kent University, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi moda tasarım bölümlerinde akademisyen olarak görev aldı. Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesi ile devam etti. 2020 yılından beri T24'te yazıyor. |