Akdoğan Özkan

03 Şubat 2025

Umut güneyden yükseliyor

Ailelerin yüzde 41'inin kendilerine ait olmayan Filistinli çocuklara bakmak durumunda kaldığı bir kıyımın yaşandığı Gazze’de olup bitenlere birileri Batı’da gözlerini kaparken, küresel Güney’i temsil eden başka birileri hak hukuk talebiyle öne çıkıyor!

Ocak ayının son günü Gazze’deki soykırımla ilgili olarak ilginç bir gelişme meydana geldi. Asya, Afrika ve Latin Amerika bölgelerinden dokuz ülke Hollanda'nın idari başkenti Lahey'de oluşturdukları “Lahey Grubu” çerçevesinde bir araya gelerek, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail liderleri için aldığı 21 Kasım 2024 tarihli tutuklama emri de dahil Gazze konusundaki kararlarına uyma, UCM kararlarını destekleme ve Gazze’deki eylemlerini “soykırım” olarak nitelendirdikleri İsrail’e silah sevkiyatını engelleme taahhüdünde bulundu. Bu doğrultuda ortak bir bildiriye imza atan Grup, Belize, Bolivya, Kolombiya, Küba, Honduras, Malezya, Namibya, Senegal ve Güney Afrika gibi ülkeleri içeriyor.

“Uluslararası toplumun” geniş bir kesimi, tüm ülkeleri zalim bir işgali ve kıyımı sonlandırmaya davet edenlerin ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi insan hakları ve evrenselcilik gibi medeni değerlere bağlı oldukları varsayılan Batılı ülkeler olmasını beklerdi, sanıyorum. Batı’nın “önlem alma” konusunda tam bir başarısızlık sergilediği bu konuda, küresel Güney halklarının öne çıkıyor olması ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını desteklemeye yönelik mümkün bütün adımları atmaya bu ülkelerin çağırması bu açıdan şaşırtıcı gelebilir, tabii.

Ama gelmesin! Çünkü Batılı ülkeler son derece “insan hakları” ve “ifade özgürlüğü” konusunda çok meşguller son zamanlarda.

Bakın nasıl yoğun bir mesai var bu ülkelerde bu konuda:

ABD:

Başkan Donald Trump, geçen yıl üniversite kampüslerinde Filistin yanlısı protesto gösterilerine katılan yabancı öğrencilerin öğrenci vizelerinin iptal edilmesini hedefleyen bir hükümet kararnamesini geçen hafta imzaladı. 29 Ocak tarihli Başkanlık Kararnamesi, “Anti-Semitizm ile Mücadele Etmeye Yönelik İlave Önlemler” başlığını taşıyor.

Özellikle Hamtramck, Dearborn, Detroit ve Michigan Üniversitesi'nde savaşa ve soykırıma karşı çıkan öğrenciler geçtiğimiz yıl çok sayıda protesto gösterileri gerçekleştirmişlerdi. Hatırlanacağı gibi, protestolar Mayıs 2024'te polisin çadırlı direniş kamplarına sert müdahalesiyle sonuçlanmış ve onlarca öğrenci tutuklanmıştı. Michigan Üniversitesi'nin İsrail ile iş yapan şirketlerle işbirliğine son vermesi talebiyle gösteri yapan Filistin yanlısı bir grup öğrencinin okul kayıtları da iki yıl süreyle askıya alınmıştı. Michigan Üniversitesi’nde “Özgürlük ve Eşitlik İçin Müttefik Öğrenciler” (SAFE) adıyla bilinen grup üyelerine yönelik yaptırımlar da uygulanacağı ve protestocu öğrencilerin burslarını kaybedecekleri de dile getirilmişti.

ALMANYA:

Almanya'nın en büyük ve en saygın üniversitelerinden biri olan Ludwig-Maximilians-Universität (LMU) Münih, Birleşmiş Milletler’in (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese’nin 16 Şubat günü ana binada yapması planlanan konuşmasının iptal edildiğini açıklayarak toplantıya izin vermeyeceğini ortaya koymuş oldu. Gazze'de süren soykırımın durdurulması için yapılması gerekenin sadece uluslararası hukuka uyulması olduğunu defalarca dile getirmiş olan BM raportörü Francesca Albanese, “Decolonial Practices Group” tarafından düzenlenen “Colonialism, Human Rights and International Law” başlıklı bir konuşma yapacaktı. Ama tabii İsrail devleti ile dayanışma içinde görülen Münih Üniversitesi’nin bu ilk sansürcülüğü değil, tanık olduğumuz. Daha önce de, 27 Kasım 2023’te “antisemitizmi” gerekçe göstererek “The Ethnic Cleansing of Palestine” kitabının da yazarı İsrailli tarihçi ve siyaset bilimcisi Prof. Ilan Pappé’nin konuşmasını iptal etmişti. Albanese’in dediği gibi, “umarız ifade özgürlüğü ve bilgilendirilme hakkı galebe çalar” bir gün bu ülkelerde.

FRANSA:

Fransa'da mahkeme, Nanterre ile İsrail'in Hapoel Holon takımları arasında 18 Aralık 2024'te oynanan basketbol karşılaşmasında Filistin bayrağı açan 2 kişinin 12 ay süreyle maçlardan men edilmesine karar verdi. Nanterre Mahkemesi, Nanterre ile Hapoel Holon'un karşılaşmasında Filistin bayrağı açan ve yaşları 19 ve 21 olan iki kişinin yargılandığı davada, bu 2 kişiye 500 Euro para cezası da verdi. Fransa’da Filistin bayrakları taşıyarak İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto edenlere sadece maçlardan men cezası verilmiyor. İsrail’deki soykırımı protesto eden göstericilere yönelik sokaklarda ve üniversitelerde sert bir polis şiddeti de uygulanıyor.

İNGİLTERE:

İngiltere’de polis başkent Londra’da 19 Ocak’ta düzenlenen Filistin yanlısı bir mitinge katılan İşçi Partisi eski lideri Jeremy Corbyn ile John McDonnell’i ifade vermeye çağırdı. On binlerce Filistin yanlısı göstericinin polisin daha önce kararlaştırılan yürüyüş güzergahına yönelik getirdiği yasak ve kısıtlamalara rağmen düzenlediği gösteride 77 kişi de gözaltına alındı. Büyükşehir Polis Şefi Adam Slonecki, yaptığı açıklamada, bu rakamın Ekim 2023'ten bu yana Filistin Dayanışma Kampanyası (PSC) tarafından düzenlenen 20'den fazla ulusal protestodaki “en yüksek gözaltı sayısı” olduğuna dikkati çekmişti.

İsrail ordu birliklerinin Gazze ve Lübnan’da en az 50 bin civarında insanın ölümüne yol açan kıyımını durdurma yönünde alabildikleri hiçbir aksiyon olamayan ülkelerde yaşananlar işte böyle. Mağdurun değil zalimin yanında duranlarda “insan hakları,” “ifade özgürlüğü,” “evrensellik,” “hukukun üstünlüğü” bahsinde mangalda kül bırakmayan Batılı ülkelerde durum bu.

Her şeye rağmen dönüyorlar

İsrail güçleri Gazze’de, güney Lübnan’da beldeleri, mahalleleri, kampları, köyleri yerle bir ederek o bölgelerdeki insanların dönüp de başlarını sokabilecekleri bir yuvaları, bir vatanları kalmasın diye özel bir çaba içinde olmuştu. Kimse, yarın “evim, okulum, hastanem, camim, kilisem” diyemesin, diye. Ancak ateşkes akabinde görüyoruz ki, yüzbinlerce insan 15 ayı aşkındır süren savaşın ardından bugün birer yıkıntı halinde de olsa evlerine, vatan bildikleri topraklara, Gazze’ye yayan da olsa onlarca kilometre yürüyerek geri dönüyor.

Onlar evlerine kavuştukça bölgenin her bir köşesinden dramatik insan manzaraları beliriyor. Yaşlı babasını kilometrelerce sırtında taşıyarak evlerine dönenlerden, döndüğünde yıkıntılar arasından çocuklarının ya da ana balarının kemiklerini bulanlara, enkaz altında buldukları çocukları sahiplenenlere, onlar tarafından artık “baba” diye seslenilenlere, geçici olarak sığındıkları bölgelerde sahiplenip besledikleri kedileri bile yalnız bırakmayıp yanlarında “eve” getirenlere kadar, binlerce, on binlerce insan hikayesi yüzeye çıkıyor ve insanlığın ortak vicdanına uzanıyor şimdi Gazze’de.

Yüzde 41’i başkasının çocuklarına bakıyor

BM'nin Nisan 2024'te yaptığı bir anket, yüzde 85’i yerinden yurdundan edilmiş Gazze'deki ailelerin yüzde 41'inin kendilerine ait olmayan Filistinli çocuklara bakmak durumunda kaldığını göstermişti. Dünya tarihinde böyle bir orana yol açan bir kıyım ve trajedi acaba daha önce yaşandı mı?s

Gazetecilerin görevlerini yapmasına engel olmak, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmak, insan haklarını ve evrensel dayanışma çabalarını duraklatmak yolundaki tüm otoriter çabalara rağmen, bu hikayeler anlatıcılarından çıktığı anda milyonlarca, milyarlarca insana ulaşabiliyor. Bu mesajlara kulağını tıkayan devletler çoğunlukta olmasına rağmen neyse ki büyüyen, büyümekte olan bir küresel Güney dayanışması beliriyor, insanlık adına umut oralardan boy veriyor.