İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD Kongresinde konuşma yaptı (Fotoğraf: AA)
Geçen hafta dünyada gerçekleşen olaylara bakıldığında, insan “daha utanç verici ne yaşayabiliriz” diye düşünmeden edemiyor. Ama işte dünya artık çok müsait (!) Tarihin en utanç verici günleri arasında sayacağımız bir haftayı geride bıraktıktan sonra, “olanlar, olacakların garantisi” diye de hissedebilir, “olanlar olduysa, daha utanç verici pek çok şey de olabilir” şeklinde de düşünebiliriz.
Neler olmadı ki geçen hafta!
Soykırımcılığı tescillenmek üzere olan bir cani, nam-ı diğer “Gazze Kasabı” Binyamin Netanyahu, ABD Kongresi’nde konuştu ve dakikalarca alkışlandı. Hani ülkedeki siyasi teamüllerin bir gereği olarak kürsüden seslenen hatibe saygıdan ötürü filan değil, 52 dakikalık kürsü performansı sırasında konuşması 58 kez ayakta alkışlarla kesilerek.
Euro-Med Monitor’e göre, İsrail ordusu 12 Temmuz’a kadar Gazze’de 46 bin 848 Filistinliyi katletmiş, 88 bin 127 Filistinliyi de sakat bırakmış. Öldürülenlerin 15 bin 813’ü çocuk, 10 bin 292’si kadın.
Yani ölenlerin yüzde 91’i sivil ve yüzde 60’ı kadın ve çocuk. Tabii bunlar daha ziyade sağlık kurumlarından alınıp konsolide edilen rakamlar. Akademik çevrelerde saygın kimliğiyle bilinen haftalık hakemli tıp dergisi Lancet’te temmuz ayı başlarında yayımlanan bir çalışmaya göre, gerçek ölü sayısı 186 binin dahi üzerinde olabilir. 2022 nüfus istatistiklerine göre, Gazze Şeridi’nin nüfusu 2 milyon 375 bin 259 idi. Demek ki Gazzeli Filistinlilerin yüzde 8’i “sivilleri hedef almıyoruz” diyen Netanyahu’nun ordusunca dokuz ayda yok edilmiş.
ABD Kongresi’nde 58 kez ayakta alkışlanan, kırımı hala süren işte bu adam. Ömrü ABD demokrasisi üzerinden Avrupa’ya özgü sorunların çözüm olanaklarını anlamaya çalışmakla geçmiş Tocqueville görse, ne derdi bilmiyorum ama, konuşmayı dinlemek üzere Kongre’ye gidenler arasında olan Elon Musk, Capitol Hill’de kameralara “Ben Netanyahu’nun davetlisiyim” dedi. Temel mesajı “bir daha asla” olan Auschwitz’i daha ocak ayında ziyaret etmiş olan Musk, Netanyahu’yu ayakta alkışlayanlar arasında yerini alıyordu.
Sonra öğrendik ki, Temsilciler Meclisi’ndeki 212 Demokrat Partili vekilin 112’si, Senato’daki 51 Demokrat senatörün 24’ü, Netanyahu konuşurken Kongre salonuna girmemişler. Onların yerleri boş kalmasın, salonun yarısı boş görünmesin diye de bazı lobiler birilerine davetiye iletmiş.
Neticede, dünyanın en utanç verici müsamerelerinden birini izledik geçen hafta ABD Kongre’sinde!
Nerede? Önceki başkanının daha iki hafta önce bir suikast girişimine maruz kaldığı, mevcut başkanına da enteresan bir -hadi saray demeyelim, konut diyelim- darbesiyle adaylıktan el çektirildiği ve 1 hafta ortalıkta görülmediği Amerika Birleşik Devletleri’nde!
Böyle bir konuşmanın bu ülkede yapılabiliyor olması, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında bir hafta önce “yakalama kararı” başvurusunda bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han’a “hareket çekmek” anlamına gelmiyorsa ne anlama gelir, merak ediyorum.
Netanyahu’nun “hadi artık İran’ı vuralım” diye yeni hedef bile gösterdiği, yalanlar ve propaganda yüklü ve “sivilleri hedef almıyorum” şeklinde konuşmasının böylesi şakşaklı bir muameleyle sarmalandığı sıralarda İsrail işgal güçleri Beyt Lahia’da yine bir grup sivili öldürüyor, yaralılar zor bela kuzeydeki Kemal Advan hastanesine yetiştiriliyordu. Beyt Lahia’da evinin önünde hayatını kaybedenler arasında Gazze’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (URWA) bağlı okulun Direktörü Derviş el Karabavi ve komşuları da vardı.
Netanyahu’nun Kongre kürsüsünden vassallarına talimatlar yağdırmasının akabinde İsrail Dışişleri Bakanı İsrail Katz, ülkenin Lübnan ile topyekûn bir savaşa iyice yaklaştığını söyledi. Katz, savaşın sonunda (Şii hareketinin Genel Sekreteri Hasan) Nasrallah ve Hizbullah yenilecek, Lübnan ciddi şekilde zarar görecek,” diye konuştu. Ve daha dün Demir Kubbe’nin füzelerinden birinin düşerek onlarca sivilin ölümüne neden olduğu Golan Tepeleri’ne İsrail uçakları cumartesi gecesi bombalar yağdırdı.
Aynı gün, İsrail askerlerinden biri, kendi kişisel hesabından, Gazze şeridi’nin su kaynaklarından biri olan Refah Tel Sultan semtindeki su deposunu “havaya uçurma görüntülerini paylaştı. “Şabat şerefine!” sözleri eşliğinde…
Geçen hafta, insanlık namına utanç verici haberlerden biri de Almanya’dan geldi. Dünyanın önde gelen spor malzemeleri üreticisi Adidas, Filistin kökenli Amerikalı model Bella Hadid'i marka yüzü olarak yer aldığı ayakkabı reklamından çıkardı, reklamları geri çekti. Adidas, elbette kamuoyu belirlemede etkin olabilen tek tük Filistinli sesleri dahi boğmakta kararlı İsrail destekçisi lobi grupları ve kurumların baskısına boyun eğerek böyle bir karar almıştı. Gerçi marka tepkilerle karşı karşıya kaldı, hatta Hadid’den özür bile diledi. Ama işte olan olmuştu.
Bombalar Filistinlilerin tepesine düşüyor, onlar ölüyor, kolsuz, bacaksız, annesiz, babasız, evlatsız kalıyor ama susturulanlar kurbandan yana olanlar, cesaretlendirilenler soykırım suçluları oluyor.
Bilmiyorum, insanlık bu utancı taşımayı daha ne kadar sürdürecek! Gazzeli Filistinlilerin yüzde 8’i dokuz ayda yok edilmiş. Kolu bacağı kopmuş kadınlar çocuklar, ambulans kalmadığı için eşeklerin çektiği iki tekerlekli arabalarca anestezi malzemesinin kalmadığı hastanelere yetiştirilmeye çalışılıyor.
Gönüllü olarak hekimlik yapmaya Gazze’ye giden doktorların gördükleri vakaları “anlatmaya takatimiz yetmez” dedikleri, gözyaşlarını tutarak okumanın, insanlığından utanmamanın mümkün olmadığı vakaların yaşandığı, korkunç bir kıyım. Birkaç sorumlu insan dışında neredeyse kimsenin de eli kolu tutup bir şey yapıyor. Ve bilmiyorum, hedef ne? Bu kıyım Filistinlilerin yüzde kaçı, mesela yok edilirse bitecek?