Akdoğan Özkan

01 Aralık 2014

Kasım 2014’ün öne çıkanları...

Kasım'da medyada öne çıkanlara ve çıkmayanlara kişisel ve mecburen taraflı bir bakış...

Geride bıraktığımız Kasım (2014) ayında medyada öne çıkanlara –aslına bakarsanız çoğunlukla çıkmayanlara (!)- kişisel ve mecburen taraflı bir bakış isterseniz, buyurun buradan okuyun...

 

 

TÜRKİYE’DE AYIN İNSANI

Kasım 2014’te Türkiye’de ayın insanı, kanımca Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şehap Korkmaz oldu. Gezi Direnişi sırasında eli sopalı kişilerce dövülerek öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail’in babası Şehap Korkmaz biliyordu ki, oğlu o kısacık hayatına kendi yaşındaki insanların dahi beceremediği ölçüde çok şey sığdırmıştı. Engelliler, hayvanlar, doğa ve çocuklar için çok şey yapmıştı. Ve böyle güzel bir evladı yaşatmak, onun yaptıklarını yaparak, başkalarına yaptırarak mümkündü. Bu amaçla Baba Korkmaz, oğlunun her dem taze kalacak acısını ve gözyaşlarını ardına koydu. Ve kasım ayında eline küreği, malayı alarak Ali İsmail Korkmaz adına kurulan vakfın (ALİKEV) binasının tadilatına girişti. 

Küçük oğlunun giriştiği dev projeler büyüsün, devam etsin ki hem bu ülke biraz daha güzel ve ümitvar bir yer olsun, olabilsin, hem de bu sayede oğlu çok yaşasın (!) diye düşünen bir baba, bayrağı onun bıraktığı yerden başkalarına teslim etmek üzere ailesi, akrabaları ve Ali İsmail’i sevenler ile birlikte umuda uzandı. Tadilatı tamamlayan Şehap Korkmaz, hepimizin maddi ve manevi desteğini bekleyen projeler için yola koyuldu. Düşlerinde Özgür Dünya kampanyasından da güç alan ekibin ilk projeleri şunlar olacak: Ali İsmail Korkmaz Bursu, Ali İsmail Korkmaz Hayvanlara Yardım Günleri, Ali İsmail Korkmaz Mavi Kapak Toplama Kampanyası, Ali İsmail Korkmaz Huzurevi Ziyaretleri, Ali İsmail Korkmaz Küçük Esnafa Vefa Günleri, Ali İsmail Korkmaz Film Günleri, Ali İsmail Korkmaz Fotoğraf Günleri ve Ali İsmail Korkmaz Bahçesi.

 

DÜNYADA AYIN İNSANI

Kasım ayında “Dünyada Ayın İnsanı,” dünyanın belki de gelmiş ama ne şanslıyız ki henüz geçmemiş en kaliteli futbolcusu Lionel Messi Cuccittini oldu. Barcelona’nın 27 yaşındaki Arjantinli golcüsü takımının Sevilla’yı 5-1 yendiği maçta 3 gol atarak Telmo Zarra’nın 59 yıl önceki 251 gollük lig rekorunu da kırmayı başardı. Takımın eski teknik direktörü Pep Guardiola’ya “60 yıl boyunca ulaşılmaz olarak görülen bir rekoru kırdı. Sanırım onun rekoru da 600 yıl kırılmaz," dedirten Messi lig tarihinde en çok gol atan isimdi artık. Sevilla maçı gecesini 253 golle kapatan 1.69’luk küçük dev adamın dünya futbol tarihinde altüst etmediği rekor kalmamış görünüyor. Fakat onun galiba en büyük başarısı muazzam dripling tekniğinde, attığı gollerde değil kibirine yenik düşmeyişinde, tevazu sahibi oluşunda ve en gururlu anlarında dahi gizleyemediği mahcubiyetinde saklı. Nitekim onun bir rekor daha kırdığı Sevilla maçının hemen ardından takım arkadaşlarının kutlama jesti karşısında takındığı tutum onun güzel insanlığını ve –topu koltuğunun altından bir türlü bırakmayan- amatör ruhunu görmek için yeter. (Barça Fanları sitesine de konulan bu görüntülerin özellikle 02:30-03:00 dakikaları arasını izleyin, karşınızda bir “futbol yıldızından” çok, harika bir “takım arkadaşı” ve mahcup bir futbolsever olduğunu göreceksiniz.

 

AYIN OLAYI

Bilmiyorum, ona ne derece “Ayın Olayı” denilebilir! Belki de son 10 yılın olayıdır! Kasım 2014’te öğrendiğimiz için benim gözüme “Ayın Olayı” gibi görünen hadise, Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yola çıkarak, ülkemizin 2004-2013 yılları arasında kaybettiği tarım arazisi miktarını ortaya koyan çalışmasının sonucuydu. Ve bu çalışmanın sonuçlarına göre, Türkiye son 10 yılda, 27 milyon 825 bin 64 dekar tarım arazisini, imara, inşaata kurban vermişti. Bu, 2 milyon 573 bin futbol sahasına denk gelen bir araziydi. En yüksek kayıp Türkiye’nin tahıl ambarı olarak nitelendirilen Konya’da gerçekleşmişti. Konya, tarım topraklarının yüzde 27.35′ini, yani 7 milyon 161 bin dekarını kaybetmişti. İkinci sırada Yozgat, üçüncü sırada ise Diyarbakır vardı. Evet, milletçe el ele verip şeerli olacaktık, kasketi atıp kravat takacaktık. Zaten bazı şeyleri üretmemize de ne gerek vardı? Pahalıya geliyordu, dışardan alabilirdik. Tarımı desteklemek için on yıllardır yaptığımız sübvansiyonlar bütçede “kara delik” oluşturuyordu. Ayrıca hem ne gerek vardı buğdaya canım! Ekmek yoksa pasta yerdik...

 

AYIN MANŞETİ

Kasım 2014’te Ayın Manşeti 11 Kasım 2014 tarihinde “Yeşil İsyan” manşetiyle çıkan Taraf  gazetesine aitti kanımca. Gazetenin manşetinin altındaki altbaşlık haberi şöyle özetliyordu: AKP hükümetinin rant uğruna doğayı katleden politikalarına Türkiye’nin dört bir yanından isyan yükselirken, Tokat’ta HES inşaatına karşı çıkan 19 köy ayaklandı.”  Evet gazetenin de manşetinde ifade ettiği gibi Kasım ayında Türkiye’nin pek çok yerinden “Yeşil İsyan” haykırışları yükseliyordu: Tokat’tan, Artvin’den, Manisa’nın Yırca’sından, Çal Dağı’ndan, Adıyaman’ın Koçali köyünden, İstanbul’un Yedikule’sinden, Eyüp’ün Ağaçlı köyünden, Manavgat’ın Değirmenözü köyünden, Kaz Dağları’ndan, oradan, buradan... Her yerden...

 

AYIN HABERCİSİ

Zorlandım “bu kategorinin en iyisi kimdi geçen ay” diye düşünürken, ama sanki bana Kasım 2014’te Ayın Habercisi, “insanların büyük çoğunluğunun yolsuzlukların olduğuna inandığını”’ belirtip “AK Parti seçmeninin de yarısı yolsuzluk yapıldığını düşünüyor. Bundan memnun da değiller,” diyen Başbakanlık Başdanışmanı ve Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan gibi geldi. 25 Kasım Salı günü CNN Türk’te Şirin Payzın’ın Ne Oluyor programına katılan Mahçupyan’ın bu “haber” değeri taşıyan değerlendirmeleri AKP çevrelerinde “bomba etkisi” yaptı! AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Mahçupyan’a  “makamına göre konuş” uyarısında bulunurken, Ankara milletvekili Zelkif Kazdal “Üç kuruşluk danışman” dediği Mahçupyan’a, “Gereken cevaplar gecikmez. Lakin iki oldu....” diyerek çok sert tepki gösterdi. Sonra da “Ak partiyi, Ak Parti hükümetlerini itham altında bırakmak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bir bildiğin varsa ortaya koyarsın,” dedi. Bir diğer milletvekili Fatih Şahin ise “Etyen Mahçupyan hangi nesnel, bilimsel, ölçüme dayalı bir bilgiye dayanarak bu cümleyi kurdu?” diyerek tepkisini dile getirdi. Başdanışman’ın açıklamasını büyük bir haksızlık olarak değerlendiren Şahin, “Hükümet ifadesi ile ise başta Başbakan olmak üzere bütün Bakanlar ve iktidar partisi mensubu milletvekilleri töhmet altında bırakılıyor,” dedi. Bakalım haberin ve habercinin devamı nasıl gelecek!

 

AYIN EN İYİ KÖŞE YAZISI

Ayın belki de en iyi köşe yazısı, 29 Kasım 2014 tarihli Taraf’da Kader Kredisiyle Dindar Sarhoşluğu başlıklı bir yazı kaleme alan Mücahit Bilici’den geldi. Bilici yazısında “toplumun devleti ele geçirmesi için kader nezdinde birikmiş bir borç” bulunduğunu, AKP iktidarıyla kaderden kapsamlı bir jest görme imkânına kavuşan dindarların esaslı bir iktidar ziyafetine buyur edildiklerinin altını çiziyordu. Ancak bu kredinin Erol Taş’a taş çıkartacak bir kabalıkla ve adab-ı muaşeret tanımaz bir üslupla nakde çevrildiğini vurgulayan Bilici, “Hırsızlar herkesten daha çok Müslüman, herkesten daha çok vatansever kesildiler. Daha dün başörtüsüne ve dindarlara hakaret eden soytarı karakterler hilafet muhafızı kesildiler,” dedikten sonra, kitlelerin bu “zevk haline” nasıl geldiklerini de şu sözlerle açıklıyordu:

Neticede, Machiavelli’nin teorik olarak içinden geçerken kaburga kemiklerini kıracağı karanlık dehlizlerden ve mağaralardan pratik olarak geçebilen bir siyasetçinin sezgisine kendi akıllarını alet yapıp teslim edenler sayesinde bugüne geldik.

 

AYIN EN İNFORMATİF KÖŞE YAZISI

Ayın en informatif köşe yazılarından biri, 28 Kasım 2014’te Radikal yazarı Ahmet İnsel’den geldi. “Modern; laik, demokrat ama solda değil” başlıklı yazısında Ahmet İnsel, bugün AKP’ye yoksullardan, işsizlerden gelen desteğin ardında hükümetin bu kesimlere ulufe dağıtmasıyla, oylarını satın almasıyla açıklama yapmayı yeterli sayan AKP muhalifi modern, laik bir kesim olduğunu söylüyor ve şöyle diyordu: “Bunu yaparken hem çok derin analiz yapmış olduklarını zannediyorlar, hem de AKP’nin ‘oy avcılığını’ seçmen nezdinde teşhir ettiklerini.” Bu kendini sol zanneden “modern kılıklı muhafazakar-liberal” tavrın hem tahkir edici olduğunu hem de “yanlış” olduğunu belirten İnsel, sosyal  koruma harcamalarının ulusal gelire oranının Türkiye’de % 14, OECD ortalamasının ise % 28 olduğunu, Türkiye’nin bu haliyle AB üyesi ülkelerin tamamının çok gerisinde kaldığının altını çiziyordu. Sosyal koruma harcamaları içinde yoksullar için yapılan harcamaların GSYH’ya oranının ise sadece % 1.1’de kaldığına dikkat çeken İnsel, bir araştırmasının sonuçlarından da destek alarak verdiği rakamlarla, solun bu tahkir edici tavırları bir kenara bırakıp, yaşlı, yoksul, engellilere yönelik bu yardımları artırmaya yönelik bir ajandaya kavuşması gerektiğini vurguluyordu.

 

AYIN EN İYİ MEDYA ANALİZİ

Umut Özkırımlı’nın 23 Kasım 2014 tarihinde Diken’de yayımlananYeni Türkiye’nin Üç ‘Genç Aydın’ı Üzerinden Rakamlarla Yandaşlık” başlıklı yazısı kanımca “Ayın En İyi Medya Analizi” oldu. Özkırımlı yazısında Canan Barlas tarafından “Yeni Türkiye’nin genç aydınları” olarak nitelenen üç köşe yazarının yazdıkları kadar yazmadıklarını da mercek altına alıyordu. Özkırımlı’nın, asistanının desteğiyle derlediği bilgilere göre, bu 3 “genç aydının” Gezi olaylarından bu yana kaleme aldığı yüzlerce küsur yazısında tekmeci Yusuf Yerkel, açık kapatıcı Reza Sarraf, girişimcilere kredi sağlamada uzman Halk Bankası kaç kez ele alınıyordu bilin bakalım? Evet, sıfır!

 

AYIN KİTABI

Kasım ayında bence en az iki “Ayın Kitabı” oldu. Biri, Gündüz Vassaf’ın YKY’den çıkan “İstanbul’da Kedi” isimli kitabıydı. 2009’da Radikal’de yazdığı bir yazıda Vassaf, “Düşündüm, taşındım. Aklıma İstanbul’un kedilerinin sırtından para kazanmak geldi” diyordu. Yazıda düşündüğü şekliyle, yani “İstanbul’un 100 Kedisi” projesiyle olmasa da, kedilerin sırtından para kazanmanın (!) yolunu bulmuş Vassaf ve T24'ten Sibel Oral’ın dediği gibi, yine şahane bir kitap yazmış. Cervantes “Köpekler Diyaloğu” ile Bulgakov “Köpeğin Kalbi” ile yaşadığı toplumu, egemen düzeni nasıl eleştirip, alaya alıyorsa, Vassaf da kediler üzerinden aynısını yapmış. Ve çok güzel yapmış!

Ayın bir diğer kitabı da, kanımca “ODTÜ’nün Kuşları” oldu. Soner Oruç ve Kasım Kırlangıç’ın hazırladığı kitap Ortadoğu Teknik Üniversitesi arazisinde 20 yıldır gerçekleştirilen kuş araştırmaları sonucunda tespit edilen 231 kuş türünü renkli fotoğraflar eşliğinde ve davranış özellikleriyle birlikte anlatıyor. Bizde doğayı mercek altına alan ve böylesine emek isteyen yayınlar öyle kolay kolay çıkmıyor. O yüzden kitabı yayına hazırlayan ve tüm katkıda bulunanları tebrik etmek lazım. “ODTÜ’nün Kuşları” kitabının ülkemizdeki kuş ve doğa gözlemciliğinin yaygınlaşmasına katkıda bulunacağı açık. Umalım ki, Ankara’nın son bakir alanlarından biri olan üniversite arazisinin korunmasında da ciddi bir rol oynayabilsin. (Kitabı edinebilmek için kasimkirlangic@outlook.com ya da soneroruc@gmail.com mail adresleriyle iletişime geçebilirsiniz.)

 

AYIN TV PROGRAMI

Körlerle sağırların birbirlerini ağırladığı haber programlardan, ustanın tayin ettiği ajandayı iktidar demirbaşlarına konuşturmayı “gündemi takip etmek” zanneden gazetecilerden, asıl amaçları başkalarını konuşturmamak olan meymenetsizlerin yer aldığı açık oturumlardan sıkıldınız mı? Mahkum değilsiniz! İMC TV’de hafta içi her gün 21:00’de Ayşegül Doğan moderatörlüğünde Gündem Müzakere isimli başarılı bir program var. Kanımca Gündem Müzakere programı Kasım 2014’de açık ara tüm kanalların en iyisiydi ve bu haliyle “Ayın TV Programı” oluyordu. Çatışmaların çözüme bağlanmasında dünyada ne tür deneyimlerin ne şekilde yaşandığını, çözüm sürecinin nasıl ilerleyeceğini, Dersim özrünün anlamını, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde neler olduğunu ve nice konuların müzakeresini geçtiğimiz ay bu programda layıkıyla izleme, dinleme şansına kavuştuk. “Benim televizyonum, İMC TV’yi almıyor, çekmiyor” gibi bahanelere gerek yok. Açın bilgisayarınızın internet gezgininde http://www.imctv.com.tr sayfasını, tıklayın canlı yayın düğmesini. İşte “gündem” karşınızda.

 

AYIN SÖYLEŞİSİ

Modern Zamanlar sinema dergisi editörü Tuncer Çetinkaya’nın 51. Altın Portakal Film Festivali’ni sansürcü anlayışından ötürü boykot ederek hazırladığı Gezi Parkı belgeselini yarışmadan çeken Reyan Tuvi ile yaptığı ve derginin 35. sayısında “Reyan Tuvi, Sansür Olayının Perde Arkasını İlk Kez Anlattı” başlığıyla yayımlanan söyleşi kanımca Kasım 2014’te “Ayın Söyleşisi” oldu. Dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a hakaret içerdiği iddiasıyla sansürlenen belgeselin yapımcısı olan Reyan Tuvi, Çetinkaya’ya Altın Portakal’da yaşananların perde arkasını anlattı. Tuvi’nind ediklerine bakılırsa, diğer belgesel yarışmacılarıyla yapılan sansür sonrası değerlendirme toplantısı kayda alınmış ve bu ses kaydı festival komitesi ile belediye yetkililerine sızdırılmıştı. Ayrıca festival yönetimi Tuvi’yi arayarak, “sizin belgeseliniz artık bütün Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na küfür eden film olarak anılıyor ve sizin yüzünüzden 50 yıllık bir festival iptal olma tehlikesiyle karşı karşıya” türünden ifadeler bile sarf edebilmişti. Tuvi’ye bu görüşmelerde “kökeninden dolayı ucuz kahramanlık yapmaması gerektiği” bile ima edilmişti.

İlkesi ve vicdanıyla sadece yaşadığı çağın arşivini tutmak istemişti Reyan Tuvi.

Cüretkar “Yeni Türkiye”m, “kimse kusura bakmasın, buna müsaade etmeyiz!” demiş oldu!

 

AYIN ÖNGÖRÜSÜ

Kasım 2014’te “Ayın Öngörüsü” Sonar Araştırma Şirketi Başkanı Hakan Bayrakçı’dan geldi. Kasım ayı başında 26 ilde 3 bin 25 kişiyle görüşerek yaptıkları araştırmanın sonucunda AKP’nin oylarının % 37’ye düştüğünü açıklayan Bayrakçı, 2015 genel seçimlerinde de buna benzer bir sonuç alınması durumunda, “AKP, tek başına iktidarda kalmak için gereken 276 vekili çıkaramayacak ve muhalefet için koalisyon hükümeti kurma fırsatı doğacak” şeklinde konuştu. Bu iddialı öngörünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek.

 

AYIN DEMECİ

Demeç renkliliği (!) açısından ne kadar bereketli bir ay olsa da Kasım 2014’te, “Ayın Demeci” Büyük Usta’dan geldi. Esnaf-polis işbirliğiyle odunlarla dövüle dövüle öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasının Kayseri’de görüldüğü 26 Kasım günü Ankara’da Esnaf ve Sanatkârlar Şurası’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle dedi:

 “Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkar gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hakimdir hakemdir, gerektiğinde de şefkatli kardeştir.

Sonra şey de dedi. Dedi ki, “O, mahallenin bekçisidir. (...) Esnafı çıkartıp aldığınızda Türkiye tarihinden geriye hiçbir şey kalmaz.

Ne tarihmiş be! Ne mahalle! Ne hakim! Ve ne şefkat!

 

 

twitter: @akdoganozkan