Akdoğan Özkan

13 Ocak 2025

Batı, 2024’te ahlakî pusulasını yitirdi

Geçen yıl öyle şeyler oldu ki, Batı’nın artık ahlaki jiroskoplarını yitirdiğini düşünerek ümitsizliğe kapılanlara -Profesör Mearsheimer’ın ileri sürdüğü gibi- Batılılar da katılmaya başladı. 2024’te yaşadıklarımız ve bu ümitsizlik hayra alamet değil!

2024 yılının hafızalarda en derin yer eden gelişmelerinden biri, kendilerini “demokratik ülkeler” olarak tanımlamış ve bizim de uzun yıllardır böyle bildiğimiz Batılı ülkelerin bu “demokratik” sıfatını defterlerinden silmeye başlamaları oldu. Bunu öyle kurnazca bir şeylerin arkasına saklanarak falan değil, gayet açık ve net bir şekilde yapar oldular.

Nelerdi bunlar, gelin bir kısmını ve bu vesileyle 2024’ü birlikte hatırlayalım:

2024 yılında bu üç maymun galiba en çok Gazze’de yaşanan dehşet karşısında devreye girdi. Geçen yıl tanık olduğumuz ve yukarıda bazılarını sıraladığım tüm bu gelişmeler, aslında yaşadığımız döneme dair son derece acı bazı olguların varlığına işaret ediyor. Ve bu olguların ardındaki temel gerçeği en iyi yorumlayan isimlerin başında kanımca yine Batı’dan bir isim geliyor: ABD’nin seçkin uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi uzmanlarından Profesör John Mearsheimer. Geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski Yüksek Mahkeme yargıçlarından Andrew Peter Napolitano’nın YouTube üzerinden yayınlanan “Judging Freedom” (Hürriyet Muhakemesi) isimli programına çıkarak görüşlerini dile getiren Profesör John Mearsheimer şöyle diyordu:

Batı dünyasının dışındaki insanların ahlaki açıdan iflas ettiğimizi artık gayet iyi kavradıklarını düşünüyorum. Ve bence Batı’nın içinde bile, Orta Doğu ile başa çıkma konusunda ahlaki jiroskoplarımızın [pusulalarımızın] yerinde olduğuna dair umudunu kaybetmeye başlamış birçok insan var.”

Yani, “Batı’nın artık ahlaki pusulalarını yitirdiğini düşünerek ümitsizliğe kapılan çok sayıda Batılı var,” diyor Mearsheimer.

Umalım ki 2025, bu insanların sayıca çoğaldığı bir yıl olur ve Batı’ya en büyük ve en sağlam eleştiriler, bir zamanlar olduğu gibi yine içerden, Batı’dan gelebilir. Yoksa Batı medeniyeti sadece iktisadi hegemonyasını değil kültürel hegemonyasını da büsbütün yitirebilir.