Akdoğan Özkan

28 Kasım 2022

2023 ne ölçüde umut vadediyor?

Dünya Ukrayna Savaşı’na doğru yürüdüğü için mi 2023’te kendisini dibe vurduracak bir ekonomik çöküşle karşı karşıya kalacak? Yoksa, böyle bir çöküş kaçınılmaz göründüğü için mi böyle bir savaş yaşıyoruz?

2023 yılı Türkiye için özel önem taşıyan bir yıl. Sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yıldönümü olması vesilesiyle sembolik önem taşıyan bir yıl değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler dolayısıyla toplumun önemli bir kesiminin büyük umutlar bağladığı ve somut beklentiler içinde olduğu da bir yıl. 2023’ün Türkiye’ye neler getireceğini bilemesek de beklentilerin yeni yıla girmemizle birlikte büyümesi kaçınılmaz. Gelgelelim, işte tam bu noktada sıkıntılar da katmerli bir hal alıyor. Zira dünyanın içinden geçmekte olduğu ve 2023’e miras bırakacağı “iklimin” Türkiye’deki ümitleri artırıcı, beklentileri destekleyici bir karakter taşımadığı, taşımayacağı da kesin gibi. 2023’ün özellikle ekonomik açıdan küresel perspektifte epey sıkıntılı bir yıl olacağı yolundaki sinyaller giderek artıyor.

Bu sinyallerin sonuncusu, dünyanın ikinci büyük yatırım bankası Goldman Sachs’dan “2023’te hisse senedi piyasalarının dibe vuracağı uyarısı” ile geldi. Bankanın strateji uzmanlarının müşterilere ilettikleri bir raporda, piyasaların ekonomik olarak zora düştüğü belirli dönemleri tanımlamada kullanılan “ayı piyasası” evresinin henüz bitmediği vurgulandı. Raporda, “Hisse senedi piyasalarında yakın vadeli seyrin muhtemelen dalgalı ve 2023'te son bir dip yapmadan önce aşağı yönlü olacağını düşünmeye devam ediyoruz” şeklinde ifadeler bulunduğunun da altı çizildi.

Hatırlayanlar olacaktır, bu tip uyarıları ABD’nin büyük bankalarından JP Morgan Chase’in CEO’su Jamie Dimon, haziran ayında yapmıştı. Dimon’un söz konusu uyarısında, ekonominin benzeri görülmemiş bir dizi zorlukla karşı karşıya olduğu belirtilmiş, yatırımcılar ekonomik bir “kasırgaya” hazırlanmaları konusunda uyarılmıştı. Onun hemen ardından da Goldman Sachs’ın Başkanı John Waldron’dan benzer bir uyarı gelmişti. Mevcut ortamı “kariyerim boyunca gördüğüm en karmaşık ve dinamik ortam” şeklinde yorumlayan Waldron, “enflasyondan, değişen para politikasından ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından kaynaklı risklerin küresel ekonomiyi dizinden vurmasından korkuyorum. (…) Ancak sisteme yönelik şokların sayısındaki artış benim için benzeri görülmemiş bir durum” demiş ve önümüzde daha zorlu ekonomik zamanlar olacağından kuşku duymadığını ifade etmişti.

Durgunluk sinyalleri verenlerden biri de ABD Merkez Bankası (Fed) oldu. Fed'in Kasım ayı toplantı tutanakları, Merkez Bankası personelinin tüketici harcamaları üzerindeki artan baskıyı, yurt dışındaki sorunları ve yüksek borçlanma maliyetlerini kısa vadeli ters rüzgârlar olarak işaretlediğini gösteriyor. Kısacası, Fed’in ekonomistleri de 2023’te ABD ekonomisinin sancılı bir düşüşe doğru gittiği konusunda uyarıda bulunan çok sayıda uzmanın görüşlerine katılıyor.

Peki, uzmanlar tam olarak nasıl bir durgunluk seviyesinden dem vuruyorlar?

Allianz’ın Baş Ekonomi Danışmanlığını yürüten ABD’li ünlü ekonomist Muhammed el Erian’a bakılırsa, küresel ekonomi “çok ciddi bir durgunluğa doğru ilerliyor.” Foreign Affair dergisinde 22 Kasım 2022 tarihinde “Not Just Another Recession” (Öyle Herhangi Bir Durgunluk Değil) başlıklı bir yazı kaleme alan Muhammed el Erian, “küresel ekonomiyi sonsuza dek yeniden şekillendirebilecek ‘şiddetli’ şoklara hazırlanın,” diyor ve ekliyor: “şoklar daha sık ve daha şiddetli hale geldikçe ekonomileri gelecekte daha fazla belirsizlik” bekliyor. Resesyonun “kısa ve sığ” olmaktan ziyade uzayacağını da sözlerine ekliyor el Erian.

Doğrusu uzmanı olmadığım için benim bu büyük durgunluğun sebeplerini yüzeysel bir bakışın ötesinde değerlendirebilmem mümkün değil. Ancak IMF’in Direktörü Kristallina Georgieva, Ukrayna savaşının küresel ekonomi için “tek ve en önemli olumsuz faktör” olduğunu söylüyor, dünyanın birkaç yıl içinde küresel ekonomik büyüklükten 4 trilyon doları silebilecek bir krizle karşı karşıya bulunduğunu bildiriyor. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) de benzer bir açıklama yapıyor.

Bu durum bana biraz tavuk/yumurta ikilemini hatırlatıyor. Dünya böyle bir savaşa doğru yürüdüğü için mi 2023’te kendisini dibe vurduracak bir ekonomik çöküşle karşı karşıya? Yoksa, böyle bir çöküş kaçınılmaz göründüğü için mi bu savaşı yaşıyoruz? Eğer cevap ilkiyse, bu çılgınlığı durdurmanın yolu belli. Zelenski Rusya ile müzakere masasına oturtulacak, bunun kaçışı yok.

Ama yok eğer cevap ikincisiyse, o çöküşü böyle bir savaş “keser mi?” Yoksa çatışmalar zamanla daha geniş bir coğrafyaya mı yayılır?

2023’te belki bu soruların tamamının yanıtını alamayacağız. Ama önümüzdeki yılın her durumda çok daha zorlu geçeceği söylenip “çok şiddetli şoklara hazırlanmamız gerektiği” dile getirilirken 2023’ten ne ölçüde ümitvar olabiliriz, bilemiyorum.

Barış Manço, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına ithaf edilmiş eserini, güzelim 2023’ü bestelediği yıl, yani 1975’te dünyada neler olup bittiğinden çok da haberi olmayan bir ortaokul öğrencisiydim ve 2023 asla ulaşılamayacak çok uzak bir gelecek gibi görünürdü bana. Ama bir taraftan ümitvar bir sonsuzluktu onunla aramızdaki. Şimdi ona hiç olmadığımız kadar yakınız. Ve orada yaklaşık yarım asır kadar önce bestelenmiş bu senfonik düzenlemeden daha güzel bir şey yok sanki.

Umalım ki yanılıyoruzdur.