Ahmet Tulgar

23 Şubat 2020

Çiçek almak

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde

Kaldırımda ya da otomobildeyken trafik durduğunda; sokak satıcılarından ya da dükkânlardan çiçek alanlara bakın. Bir bakın. O alışveriş; satıcı ile alıcı arasında süren o ilişki; çiçeklerin kime, niçin alındığını tahayyül etmeye çalışmadan, öylece baktığınızda bile, bakın nasıl iyi gelecektir size de. Size bile, bu alışverişle hiç alâkası olmayan, sadece alâka gösteren size bile.

Başka bir şeye benzemez çiçek alışverişi çünkü. Başka bir alışverişe benzemez. Günün ve şehrin ortasında yumuşatıverir sert, olan her şeyi. Çiçek alıcısıyla çiçek satıcısı arasında güzellik üzerinden kurulan bu ilişkinin, çiçek tozları yayılır ortalığa. Kelebek etkisi yaparak, açar ruhlarını yakınından geçenlerin de.

Çiçek almak; sokak satıcısı bir kadınla ya da adamla şakayla karışık pazarlık yapa yapa ya da her zaman uğradığınız dükkânda çiçekçiden tavsiyeler ala ala, elinizdeki kolunuzdaki paketlerin arasına, zamanın arasına bir demet de çiçek sıkıştırmak; gündelik, mütevazı ama önemli bir dünyayı kurtarma girişimidir. Dünyanın ne kadar güzel olduğunu, olabildiğini, ama güzelliğin de ne kadar nazik, ne kadar ince, ne kadar kırılgan bir şey olduğunu; güzelliğin de, hayatın da geçici, ama yine de durup bakmaya, üzerine titremeye, gidebildiği yere kadar gitmesi için uğraş vermeye değer şeyler olduklarını hatırlamak ve hatırlatmak için bir vesile.

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde. Hepsinde. O geçici çiçeklerin, o boynunu eğmeye, solmaya temayüllü hayatın içinde güzelliği bulmuş olmanın sevinciyle biraz şımarık, biraz gururlu, hadi onu da söyleyelim, handiyse kibirlidir halleri. O sırada, o alışveriş anında başkalarının uğraştığı sıradan işlerden ellerini eteklerini çekmiş olmanın, inceliklerle meşgul olmanın, güzellikle iştigal etmenin zarif züppeliği.

Böylesi bir durumdaki, böylesi bir konumdaki biri o zaman satıcının nezdinde de herhangi bir müşteri değildir. Artık. O kalabalığın arasından sıyrıldığı, tezgâhına yanaştığı, dükkanından içeri adım attığı için, sadece bunun için, çiçeklerin tülümsü yapraklarına gösterilen özenin aynısına layık birisidir çiçekçinin müşterisi.

Çiçekçi esnafının ilk fiyatı yüksek tutması, böyle bir fiyat vermesi, ilk verdiği ama sonra da kolayca indiği o yüksek fiyat bile işte, sanki, "ya tutarsa" deyip fazladan kâra geçmeyi denemek için değil de, bir ilişki başlatmak için, ticari ilişkiyi insani bir iletişime, oyunbaz, çiçek alıcısının dirençli bir şımarıklık yapmasına olanak sağlayan bir iletişim platformuna dönüştürmek için bir ilk girişimdir. Oyunun provokasyonu, törenin ilk adımıdır.

Çiçek alıcısı da zaten gidici değildir. Çiçek almaya karar verilmiştir çünkü bir kere. Çiçek, fiyatta anlaşamayıp vazgeçilecek bir ihtiyaç değildir. Çiçek, bir karardır. İhtiyaç dahilinde olduğu için değil, karar verildiği için alınır. Tam almaya karar verildiği o anda da, vazgeçilemez bir ihtiyaç olur artık çiçek.

Çiçek müşterisi çekip gitmez yani. Böyle birine rastlarsanız; fiyatı öğrenip, ilk fiyatı öğrenip de yürüyüp gidene, anlayın ki o, çiçeklere bakmamıştır bile. O, dünyayı pazarla karıştıran, hayatı fiyatlarla ölçen, aslında cüzdanı da gün be gün şişen biridir.

İşte onun arkasından seslenmez çiçekçi, fiyatı aşağı çekmez. Bırakır gitsin.

İnsan sarrafı olmuştur çiçekçiler. Çiçeğe acil ihtiyacı olanı hemen tanırlar. Bedavaya bile tutuştururlar bir gülü, bir demet fulyayı insanın eline.


(Bu yazım ilk kez 2005 yılında Akşam gazetesinde yayımlanmıştır.)