Gündemin hızına yetişilemeyen bir ülkede yaşamaktan daha zor olan şey, yaşananlar karşısında seyretmenin ötesine geçemeyen bir muhalefete sahip olmaktır. Giderek ağırlaşan geçim sıkıntısı ve ona eşlik eden diğer bütün alanlardaki sorunların katmerlenmesinde hiç şüphesiz iktidar kadar hatta ondan çok daha fazla, içinde bulunduğu konfor alanından çıkamayan muhalefetin büyük katkısı bulunmaktadır. Yerel seçimler sonrasında geride bıraktığımız zaman dilimi içerisinde ülkeyi yönetmeye talip olmaya dair en ufak bir hazırlığı olmayan bir muhalefet partisi gerçeği ile karşı karşıya kaldık. İşin ilginç yanı yerel seçimlerde büyük bir güven kaybı yaşayan iktidar bile acaba kuşkusu yaşarken, zafer sarhoşluğunun ardından karşılarındaki partinin aslında muhalefette kalma konusunda son derece kararlı olduğunu çabuk fark etmiş olmalarıdır. Ardından yaşanan gelişmeleri şöyle bir gözünüzün önünden geçirin ve iktidarın adım adım yeniden nasıl oyun kurduğunu bunun karşısında ise bütün bu gelişmeleri en ufak bir biçimde okuyamayan bir muhalefet partisinin olduğunu bir kez daha görün.
Örnekleri arka arkaya sıralamaya gerek yok! Ancak dünyada ve ülkede yaşanan değişim süreciyle birlikte hızla gerçekleşmekte olan dönüşümden en ufak bir biçimde haberi olmayan ve bilindik klişeler üzerinden ahkam kesmeye devam eden bir muhalefet partisi ile karşı karşıyayız. Kazanmış oldukları yerel yönetimlerde kendilerine verilen emanet oyların bile gerçekte neye dayandığını hesap edemeyen bir anlayışın, ülkeyi yönetebilmesinin mümkün olmadığını bir türlü anlamak istemiyorlar! Bütün ekonomik zorluklara ve olumsuz uygulamalara karşın son noktada vatandaş eldeki kuş ile daldaki kuş arasında tercih yapmak zorunda kaldığında hayallerin peşinden gitmeye yanaşmıyor, yanaşmayacak! Öte yandan yerel yönetimler üzerinden iktidara yürüme deneyimini daha önce Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gerçekleştirmiş olduğu gibi gerçekleştirebileceğini zannedenlerin, sadece seçilmenin yetmediğini aynı zamanda seçildikten sonra insanlara temas edebilmeniz gerektiği gerçeğini de fark etmeleri gerekiyor.
İktidara kırmızı kart gösterilmesi ile başlayan ve küfeyi benim sırtıma verin diye devam eden popülist uygulamalarla sonuç elde edilebileceğini zanneden muhalefet liderinin, attığı her adım ve söylediği her söz ile biraz daha umutsuzluk ve güvensizlik aşılamakta olduğunu CHP’ye körü körüne bağlı olanlar dışında herkes görmekte. Bu gidişle yakın bir zaman dilimi içerisinde bitmeyen kurultaylar partisinden yeni bir kurultay haberini duyarsak şaşırmayalım. Eski genel başkan ile yenisi arasındaki ayrışma kadar sıranın kendisine gelmesini bekleyen büyükşehir belediye başkan adayları arasındaki çekişme giderek daha da artmakta. Genel başkanın konuştukları ve yaptıkları ile partiyi iktidara taşıyamayacağını düşünenlerin sayısı giderek çoğalıyor. Bunun karşısında net bir strateji içerisinde yeni oyunlar kurmayı sürdüren iktidar kanadında ise yüzler giderek daha fazla gülmekte. Çünkü karşılarında kısa bir süre önce büyük bir tehdit olarak görülen partinin aslında hiç de bir tehdit unsuru olmadığı hatta bu kadar büyütmeye bile gerek olmadığı anlaşılmış oldu. Geçmişte mizahi boyutlarda muhalefet görevini yerine getirmekte olduklarını düşünürdüm şimdi artık o bile söz konusu değil! Dünyada yaşanan otoriterleşmenin ve tek adamlık sürecinin farkında olmayan bunun yanı sıra ülkenin sosyolojik anlamda yaşadığı değişimden de habersiz olan bir partinin iktidara gelebilmesinin mümkün olmadığını her geçen gün biraz daha iyi anlıyoruz. Kafa karışıklığı baki olan muhalefet partisinin sadece söylemsel düzeyde kendini var kıldığını bunun karşısında ne kitlelere umut verebildiğini ne de yaşanan onlarca olumsuzluk karşısında herhangi bir adım atabildiğini görüyoruz. Partinin medyadaki ağzı laf yapan isimlerinden bir tanesi olan Ali Mahir Başarır bir televizyon programında Şahan Gökbakar’ın kırmızı kart gösterme ile ilgili yorumuna ilişkin ‘bu kadar duyarlıysanız neden mitingimize gelmedin?’ sorusunu yöneltti ve mecliste, mitinglerde iktidara ülkeyi dar edeceklerinden söz etti.
Neresinden tutsanız elde kalacak açıklamaların hangi birisini düzeltelim ki! İlk olarak 2017 yılından bu yana yaşanan süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisinin hala eskisi gibi bir konumda olduğunu zannediyor olmalarını mı düzeltelim yoksa yaptıklarını söyledikleri mitinglerin herhangi bir şekilde kitleleri kendisine çekemediğini mi? Sayın Başarır bir ara CHP genel merkezinin ışıklarını yakıp kapatıyordunuz ne oldu sonra? Susurluk kazası sonrası yaşanan bir dakika karanlık eylemlerinin yarattığı etkiyi yaratmayı düşündünüz ama bunu bile beceremediniz mi diyelim. MHP liderinin açıklamaları sonrasında gündeme gelen İmralı görüşmelerine dair olarak el yükseltiyorum diyen genel başkanınızın olup bitenlerin dışında kalmanın ötesinde nasıl bir oyun kuruculuk işlevi yerine getirmekte olduğunu mu soralım. Bir taraftan sürekli olarak yargıdan şikâyet edip ardından bütün olup bitenler sonrasında yargıdan medet umduğunuzu mu söyleyelim. Genel başkanınızın tıpkı öncekinin olduğu gibi anayasayı hatırlatmak yerine iki sen düş iki ben çıkayım ortada buluşarak seçime gidelim anlayışı üzerinden seçimi kazanacağını zannederek bütün yasal düzenlemeleri elinin tersiyle itmesini mi sıralayalım. Kayyım atamaları ile ilgili olarak ses çıkartmayarak beklemenizi ardından kendi partinize uğradığında sesiniz çıkmasının, toplumda karşılık bulmadığını mı soralım. Beşiktaş belediye başkanı sonrasında sıranın adım adım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına doğru geldiğini ve o gün geldiğinde de bir şey yapamayacak oluşunuzu mu konuşalım?
Bugün içinden geçmekte olduğumuz süreç içerisinde iktidarın öyle ya da böyle kendince bir yol planı olduğunu ve bunu kararlı bir biçimde uygulamakta olduğunu görmekteyiz. Bunun karşısında iktidar alternatifi olması gereken muhalefetin ise en ufak bir hazırlığının dahi olmadığını hatta ortaya koyduklarıyla tam aksi bir görünüm çizmekte oldukları için adım adım gerilediklerini de anket sonuçları göstermekte. Kararsız kitleyi yanına çekebilme konusunda bir türlü başarılı olamayan muhalefet partisi, kendi konfor alanından çıkma cesareti gösteremedikten sonra-ki bunu yapabilmelerinin de mümkün olduğu kanaatinde değilim-bu ülkede yapılacak olan bütün seçimlerde iktidar kazanmaya devam edecektir. Alternatif partilerin ve adayların ortaya çıkması halinde durum değişebilir ancak bu noktada da iktidarın son yirmi yıl içerisinde kendisine alternatif oluşturabilecek olan bütün partileri ve isimleri bir şekilde kendi bünyesine kattığı gerçeğini göz ardı etmememiz gerektiğini hatırlatmak isterim.
Türkiye’nin yeni dünya düzeni içerisinde gerçek anlamda muhalefet yapabilecek ve oyun kurabilecek olan bir harekete ihtiyacı bulunmaktadır. Yeni şeyler söyleyebilecek ve ülkenin değişen, dönüşen yapısına karşılık verebilecek bir muhalefete gereksinimi bugün eskisinden çok daha fazla derinden hissedilmektedir. Böylesi bir hareket var olan iktidarın da çok daha dikkatli olmasına ve kendisine çeki düzen vermesine yol açacaktır. Kafa karışıklığı bir türlü geçmeyen ve bütün yaşanan olumsuzluklara karşın umut olmayı başaramayan muhalefetin bu kısır döngüden Türkiye’yi çıkarabilmesi olası değildir!
Ahmet Talimciler kimdir?Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede sosyoloji bölümünü kazandı. 1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi" başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir. Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır. Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır. Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. Kitapları - Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları) - Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları) - Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları) - Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi) - Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap) - Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap) - İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor) - Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor) - Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile) - Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research) |