Kurban Bayramı ile birlikte ekranlarda birlik ve beraberlik mesajları verilmeye devam ediliyor. Bayramların toplumsal hayatın içerisinde teşkil ettiği yer son derece önem taşımaktadır. Ancak değişen dünya gibi bayramlara atfettiğimiz anlam ve vermekte olduğumuz değerin de farklılaştığı gerçeğini göz ardı etmemiz gerekmektedir. Ekranlara yansıyan küslerin barışması, yaşlıların hatırlanması ve paylaşmanın erdemine yapılan vurgu kısmının ne kadarını hayata geçirmekte olduğumuz üzerinde düşünmek durumundayız.
Tatilin bayramla birleştirilmesi ve beraberinde uzun süreli turistik gezilerin ön plana çıkartılmasından bu yana ülkemizin tatili yollarda geçirdiği gerçeği ile karşı karşıya bırakılıyoruz. Tatilin veya bayramın en fazla vurgu yapılan kısmının yollara düşen milyonların can güvenliği üzerine kuruluyor olması tesadüf değil. Her bayramın trafik bilançosunun acı bir tablo içermekte olduğu gerçeği, yapılan bütün uyarılara karşın halkımızın trafik kuralları ile kurmuş olduğu ilişkinin ne kadar sıkıntılı olduğunu ortaya koyuyor.
Bayramları tatille yer değiştirmeye başladığımızdan bu yana bayramların başta ziyaret kısmı olmak üzere pek çok değerinin ya şekli değişti ya da tamamen ortadan kayboldu. Ev içi ziyaretlerin yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutması veya yüz yüze temasın yerini telefon üzerinden canlı görüşmelere bırakması yeni dönemin özelliklerinden. Her bayramda tatlı yeme konusunda nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen uzmanlarla başlayan süreç, son dönemde tatilde ne yapmalı veya nerelere gidilmeliyi söyleyen uzmanlara doğru genişledi.
2000 yılının Kurban Bayramı’nda kurbanlık hayvanların şoklayarak kurban edilmesi tartışmasını yaşamıştık. Yıllar içerisinde bu tartışma ortadan kalkarken kurbanlık hayvanların market zincirlerinden satın alınması ve paketlenmiş halde müşterilere teslim edilmesinin dinen caiz olup olmadığını tartışır olduk. Değişmeyen görüntüler ise her bayramda ehil olmayan kasapların çoğunlukla kendilerini kesmelerinin haber olması ile kesimden firar eden hayvanların yaşattığı heyecan oluyor.
Bireyin ön plana çıkartıldığı ve toplumsal hayatın içerisindeki yerinin dönüşüm geçirmesi sonrasında bayram kavramının çocukluğumuzdaki naifliği ve masumluğu da ortadan kayboldu. Bayram sabahında başlayan ritüellerin el öpmek, bayramlaşmak, harçlık almak, mendil vermek ve benzeri pek çok unsuru yavaşça ama nasıl bir dönüşüme yol açabileceğini ön göremeden kaybettik. Şimdi çok daha fazla teknolojik olanaklara ve ulaşım şansına sahibiz buna karşın geçmişin ilkelliğindeki bayramları hatırladıkça burnumuzun direği sızlıyor.
Hayatlarımızın basit fakat bizim küçük dünyalarımızdan ibaret olduğu buna karşın büyük hayaller kurabildiğimiz zamanların en kıymetlilerinden bir tanesiydi bayram günleri. Çocuklar için de gençler için de bayram günleri özel zamanlardı buna karşın içinde bulunduğumuz dönemde çocuklarımızı ve gençlerimizi sıkıntı denilen kavramın içerisine hapsettiğimizi ve kendimizden uzaklaştırdığımızı daha yeni yeni anlıyoruz. Geçmişin kabir ziyaretlerinden başlayarak aile içi bayramlaşma ritüellerine ve bayram gezmelerine kadar pek çok eylemini kentsel hayatın koşuşturması içerisinde kaybettik! Kendi ailelerinden ne görürse onu öğrenen çocukların, bayramlar konusundaki algılarının da değişmesi kaçınılmaz olacaktır. Bir başka deyişle değişen kültürel kodlarımız ve buna uygun şekilde yetiştirdiğimiz çocuklarımızın önümüzdeki dönemde bayram kavramı ile kuracağı ilişkinin de farklılaşacağını söylemek durumundayız.
Bayramlar toplumsal hayatımızın en önemli sembollerindendir. Geçmiş ve geleceği bünyesinde birleştirmeyi başaran ender zamanlardır. Her bayram günü geçmiş günlerimizi ve sevdiklerimizi hatırlarız. Geleceğe dair ümitlerimizi tazeleriz. Bu bayramın hepimiz için umutların yeşerdiği, özlemlerin sona erdiği günler olması dilekleriyle. İyi bayramlar.