Ölümünün kırk beşinci yıl dönümünde büyük devlet adamı İsmet İnönü’yü farklı bir perspektiften ele almaya çalışacağım. Ülkemizin siyasi tarihinde büyük rol oynamış olmasının yanı sıra sportif faaliyetlerle olan ilişkisi çerçevesinde de son derece farklı bir yerde duran bir kişilikle karşı karşıyayız. Öncelikle asker kökenli olması ve disiplinli bir hayat sürmesinin yanı sıra başta binicilik olmak üzere, satranç, yüzme ve yürüyüş gibi alanlarda hayatının sonuna kadar kendi deyişiyle vücudunun el verdiği ölçüde spor yapmaya gayret eden bir siyaset erbabından söz ediyoruz.
Bu yazımın ana çerçevesini 25 Ekim 2018 tarihinde İzmir’de düzenlenen Ulusal Kahraman, Devlet Adamı: İsmet İnönü Sempozyumunda sunduğum İsmet İnönü ve Spor başlıklı bildiriye dayanıyor. Böyle bir konuyu çalışmamda sevgili hocam Prof.Dr. Engin Berber’in etkisi oldu, önümüzdeki dönemde sempozyum bildirilerinin kitaplaştırılmış halinin Konak belediyesi tarafından basılacağını da buradan ilgilenenlere bu vesile ile duyurmak isterim.
Her yönetim biçimi, bütün toplumsal organizasyonlara da karakterini verir. Bu açıdan yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin spor kurumu ile olan ilişkisi aynı zamanda rejimin kendisini göstermek istediği diğer bütün alanlar gibi son derece önemli bir pozisyon arz edecektir. Doksan beş yıllık Türkiye Cumhuriyetinin uzun yıllar boyunca savaşlar geçirmiş bu yüzden de bakımsız, çelimsiz kalmış insanlarını daha sağlıklı bir hale getirebilmek için uygulamaya soktuğu ve üzerinde önemle durduğu alanlardan bir tanesi hiç kuşkusuz spordur.
Cumhuriyetin iki numaralı ismi ve ilerleyen aşamada milli şefi olarak anılacak olan İsmet İnönü’nün 1923’deki ‘idmanın Türk gençliği için pek çok faydaları olacak, gerek ordunun ve gerek bütün gençlerin idman sayesinde iyi bir sıhhat sahibi olarak vatana ve memlekete kıymettar hizmet ifa edecekler ve idman gençleri mesavi-i ahlakiyeden kurtarmak için iyi bir amil olacaktır” sözleriyle 1946 yılında ‘Türkiye’yi idare edenler stadyumu en kıymetli mektep gibi her yerde kurmağa çalışacaklardır. Türkiye’nin istikbalini idare edecek olan genç nesil açık havada açık meydanlarda yetişecektir’ ifadesi partinin ve devletin spora bakış açısını yansıtması açısından önem arz etmektedir. Genç cumhuriyet spor aracılığıyla gençliği şekillendirmenin yanı sıra halkı yeniden zinde ve sağlıklı kılmaya odaklanmış ve bunun için sporun kitlesel ölçüde uygulanmasına çalışmıştır.
Türkiye’de spor örgütlenmesi önce ‘şahsa ve hür teşebbüse dayalı’ futbol kulüplerinin bir araya gelerek oluşturmuş oldukları bir kurumla başlamıştır: Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı. İzmir iktisat kongresinde alınan kararlarla başlayan hür teşebbüsün desteklenme süreci, sportif alanda da hissedilecek ve devletin bütçeden pay vermek suretiyle desteklediği örgüt, futbolun lokomotifliğinde sportif örgütlenmeyi ülke çapında yaygınlaştırmaya çalışacaktır. 1929 dünya ekonomik bunalımı ile devletçi ekonomi modelinin hayata geçirildiği 1930’lu yıllardan itibaren cumhuriyet rejimi için spor, istenilen gençliğin yetiştirilebilmesinin anahtarı olarak görülmeye başlanacaktır.
27 Temmuz 1937 tarihli tebliğ
4 Temmuz 1937 günü İstanbul Taksim Stadyumunda oynanan ve 1-1 beraberlikle sonuçlanan Galatasaray-Güneş futbol maçı sırasında çıkan olaylar üzerine parti ve hükümetin duruma el koyduğu görüldü. Başbakan İsmet İnönü, yayınladığı sert ve uzun bir tebliğ ile bunu açıkladı. 27 Temmuz 1937 günü Anadolu Ajansı tarafından yayınlanan bu tebliğinde İsmet İnönü, olayları sert bir biçimde kınarken buna bilfiil karışanların derhal cezalandırıldığını açıklıyor ve şöyle diyordu: “ Hazineden yapılan fedakarlıklar, C.H.P’nin sporculara gösterdiği kolaylık ve yardımlar, sporun asıl maksadını temin etmek içindir. Spor terbiyesi, partimiz ve hükümetimizce esaslı bir terbiyedir ki, bunun doğru istikametten şaşırtılmasına asla müsaade etmeyeceğiz”.
"Spor siyasi hayatı da kuvvetlendirir"
Milliyet gazetesi 18 Kasım 1971 tarihinde İsmet İnönü ile yaptığı röportajın başlığını İnönü’nün son derece önem taşıyan başlığa aldığımız sözleri ile okuyucularına buluşturur. İsmet İnönü’nün ölümünün ardından 27 Aralık 1973 tarihinde büyük devlet adamını anmak için aynı metni bir kez daha sayfalarına taşır. Aşağıdaki görsel ve alıntılarda yine aynı tarihteki gazetenin nüshasından alınmışlardır. Burada her paragrafın ardından kendi yorumlarımı da sizlere aktarmak suretiyle hem kişi hem de bir devlet adamı olarak İsmet İnönü’nün spora nasıl yaklaşmakta olduğunu ortaya koymaya çalışacağım.
“Spor her şeyden önce disiplin içerisinde kafi tesis ve bilgili hoca ile gelişebilir. Bakın size sporun genel faydası için bir örnek vereyim. Yıllarca yaptığım at sporu son zamanlarda bir hayli azalmasına rağmen Ankara’da bu sporun yapıldığı bir kulüp vardır. Pazar günleri gidip saat 15’ten 20’ye kadar seyrediyorum. Oraya aileler gençler birçok insan gelip seyrediyor. Müsabıklar, biniciler, yarışıyor. Temiz havada zevkle seyrediyor insan, müsabakalar bittiği zaman rahatlamış, tatmin edilmiş ve temiz havadan yararlanmış bir şekilde eve dönüyor. Böyle olmasa bu insanlar mahalle aralarında, sokak aralarında birbirleri ile itişecek ya da kahvelerin dumanlı havasına gömüleceklerdir o pazara günü. Bunu size küçük bir misal olarak verdim”. Sporun doğası gereği disiplin içeren ve tesis ile bilgili antrenörler ile yükselebileceğinin farkında olan bir kişi var karşımızda. Ayrıca sporun yerine getirdiği işlevlerden bir tanesi olan boş zamanları değerlendirme ve hoş zaman geçirme faaliyetini de çok önceden fark etmiş olduğunu da yukarıdaki sözlerden anlıyoruz.
“Bugünkü sporların birinci problemi tesis ve hoca meselesine dayanır. Tesis meselesinin para meselesine dayanacağı tabiidir. Bizler, birinci dünya harbinden sonra cumhuriyetin kurulması ile başladığımız çalışmalarda büyük meselelerin büyük hazırlık, büyük kalkınmaların ve büyük tamirlerin peşine düşmüş durumda idik. Baştan başa harap olmuş bir memleket elimizde iken işe başlamışızdır. Onun için her sahada vasıtamız mahdut idi. Hele spor bir dereceye kadar eğlence sayılır, ona para sarf etmek o zamanlar daha uzak kalırdı bizler için…” Maddi unsurların sporu yayma ve icra etmede ne kadar önemli bir yerde durduğunu belirttikten sonra ülkemizin içerisinden geçtiği durumu ve hedeflenen noktalara ulaşma konusunda sporun nasıl bir önem arz ettiğinin de farkında olan bir devlet insanının sözleri ile karşı karşıyayız. Bu noktada cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yavuz ve Gürbüz Evlatlar İsterim’ sözüne ulaşabilmek için spor sahasının tıpkı toplumsal hayatın diğer alanlarının olduğu gibi yeniden biçimlendirilme çalışmaları önümüze çıkıyor.
“Ama spor bir ihtiyaçtır. Sıhhat ihtiyacıdır, manevi ihtiyaçtır. Genç yaşta spor yaparak yetişmekte olan bir vücutla, kahvede havasız yerlerde yetişen bir vücut arasında fark ortadadır. Spor sıhhatin kaynağıdır. Bu şekilde ele alındığında birinci derecede ihtiyaçlar arasına girer. Hayatta her türlü başarı enerji ile olur ve bunun birinci kaynağı spordur. Spor manevi hassaları kuvvetlendirir. Spor, siyasi hayatı da kuvvetlendirir. Bakın nasıl? İnsanlar kavga etmeden bir meseleyi mütalaa etmeyi en iyi şekilde sporla öğrenirler. Sporda yenmek kadar yenilmek de şereftir. Şimdi en ufak bir seçim kaybını bir felaket sayıyoruz”. Spor yapan ve sporun hem bireysel anlamda hem de toplumsal anlamda farkında olana İsmet İnönü, sporun bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Öte yandan spor ile hayatın gerçeklerini öğrenebilme potansiyelimizin de altını çiziyor. Sporda yenmek kadar yenilmek de şereftir cümlesi bu açıdan son derece manidardır.
“Demek cemiyetin medeni vasıflarını düzeltmek için sebatlı çalışmak için sıhhatli çalışmak için ve çalışmaların ortaya getireceği neticelerden meyus olmamak, bunların etkilerini kolayca karşılayabilmek için yeni bir insan anlayışına ve kafa yapısına sporla varılabilir. Esasen bir amatör sporcuyum ben… Yaptığım sporlar hep amatör sporlardır ve bunların içerisinden ancak yüzme elimde kalmıştır. Bilardo ile meşgul olamıyorum. Binicilik yapamıyorum spor olarak bir de çok mütevazi yürüyüş kaldı elimde”. Yeni bir insan yetiştirme gayreti içerisinde olan Cumhuriyet için spor bu açıdan vazgeçilemeyecek bir alandır. Cumhuriyet rejimi de kuruluş aşamasında sürekli olarak bu noktaya yatırım yapma gereksinimi hissedecektir. Ayrıca İsmet İnönü’nün kendisini amatör bir sporcu olarak değerlendirmesi ve seksen yaşına gelmesine karşın halen yüzme sporu ile uğraşmaya devam ettiğini beyan etmesi son derece önemli.
“Sporun gelişebilmesi için en önemli unsurlardan biri de hoca’dır. İyi yetişmiş ve yetiştirmesini bilen hocalar olmazsa, sporda kalkınma beklenmez. Hoca meselesi sporun en önemli konularından biridir ve öncelikle ele alınması gerekir. Tesis, hoca ve sporun bir hayat ihtiyacı olduğu telakkisi eğitimin başından itibaren göz önüne alınmalıdır. Bu şekilde kabul edilirse, tesis için de para bulunur, eğitimde her tahsil seviyesine girer ve spor esas yerini bulmuş olur Türkiye’de.. Fakat her şeyden önce hoca meselesinin halledilmesi gerekir. İyi hoca hatasız, yetişmiş hoca, iyi spor yapan, hatasız spor yapan bir nesil yetiştirir”. İyi yetişmiş antrenörlere sahip olmadığınız sürece hatasız spor yapan bir nesil yetiştirmeniz de mümkün olmayacaktır. Bu açıdan İsmet İnönü, para ve tesis meselesinden önce halledilmesi gerekenin sporcu yetiştirecek olan hocaların yetiştirilmesi meselesi olduğunu belirtmektedir.
İsmet İnönü’nün bilardo, yüzme, binicilik ve yürüyüş yapmaya vurguda bulunduğu görülmektedir. İyi bir binici olan İsmet İnönü’nün binicilik tutkusu ilerleyen yaşına rağmen yarışları seyretmeye gitme şeklinde sürmüştür. Ayrıca "Türk Binicilik Ekibi'nin Türk kanı atlarla yarışmalara katılması" ile ilgili çalışmalara, dönemin Başbakanı Sayın İsmet İnönü’nün direktifleriyle büyük bir hız verilmişti. "Dünya Biniciliğinde başarılı olmak için nasıl atlar gerekiyor?" sorusuna çözüm için 1924 yılında kurulan Karacabey Harasının oluşturulmasında ve araştırmaların gerçekleştirilmesinde de yine dönemin başvekili İnönü’nün etkisi bulunmaktadır’.
İsmet İnönü ve spor ilişkisi aynı zamanda tarihsel bir şahsiyetin tüm ülkeye nasıl iyi bir rol model olabileceğini de ortaya koyması açısından dikkat çekicidir. 1935 yılında Atatürk’ün direktifiyle yüzmeyi öğrenmiştir. ‘Atatürk Florya’da yüzerken Başbakan İsmet İnönü gelir. Atatürk Seslenir: “İsmet gel! Gelde yarışalım” der. İsmet İnönü kollarını açarak “Paşam, ben yüzme bilmem ki “ Bunu duyan Atatürk “Sana bir hafta süre. Bir hafta sonra birlikte yarışacağız” der. İsmet İnönü Heybeliada’daki Deniz Askeri Lisesi Sınıf Subayı Ulvi Tekeş’le tanışır. Kısa bir süre içinde yüzme öğrenmek istediğini bildirir. Heybeliada ile Kaşıkadası arasındaki derin bir yere deniz motoru ile gidilir. Ulvi Tekeş dalar İsmet İnönü’ye “Sayın Paşam atlayın” der. “Nasıl atlayacağım” “Çivileme atlayacaksınız” İsmet İnönü anlatıldığı şekilde çivileme atlar. Bu İsmet İnönü’nün meşhur çivilemesidir. İlk atlayışıdır. Suyun yüzüne çıkınca kendini subayın kollarında bulur. Çırpınmaya başlar. Sonrada yüzme kurallarına uyarak birkaç gün içinde yüzmeyi öğrenir ve Florya’nın yolunu tutar’.
Tarihsel şahsiyetler hem kişilikleri ile hem de devlet görevlisi hüviyetleri ile toplumsal hayatın içerisinde birer rol model olarak da önemli bir görünüm arz ederler. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyetinin iki numaralı ismi olan ve Atatürk’ün ölümü sonrasında Milli Şef unvanı ile ülkeyi idare edecek olan İsmet İnönü’nün, sportif bir kişiliğe sahip olması ve spora her zaman yakın bir ilgi duyması son derece önemlidir. Seksen yaşında yüzme ve yürüyüşten vazgeçmeyen ayrıca daha önce bizzat icra ettiği binicilik sporunu da izlemek için eşi ile birlikte hipodroma gitmeyi sürdüren bir kişilik var karşımızda. Bütün bunların yanı sıra sporun toplumsal hayat ve kişisel gelişim için neden-nasıl bir yer işgal ettiğini de gayet iyi bilen ve bunu kendi hayatına da uygulamayı başaran bir şahsiyet olarak İsmet İnönü, kendisinden çok daha fazla söz edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.
Genç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu dönemde insan kaynağı açısından yaşadığı problemleri ortadan kaldırabilmek amacıyla spor olgusundan yararlanma yoluna gitmiştir. Bu noktada zaman zaman sapmalar yaşanmış olmasına karşın elimizde son derece sistematik olarak uygulanmaya çalışılan bir spor anlayışı bulunmaktadır. Hatta doksan beş yıllık cumhuriyet tarihindeki en etkileyici ve sonuçları açısından kalıcı olan dönem şeklinde bile tanımlanabilecek gelişmeleri yine burada görmekteyiz. Bu açıdan hem bireysel olarak hem de devlet adamı olarak İsmet İnönü’nün yaptıkları üzerinde önümüzdeki dönemde daha fazla çalışmanın yapılması açısından bu çalışma sadece bir başlangıç görünümündedir. İsmet İnönü’nün şahsi sportif girişimleri ve ülke sporuna ilişkin yaklaşımları çok daha kompleks yaklaşımları fazlasıyla hak etmektedir.