Bunca yaşananların ardından futbol yazmanın içimden gelmediğini geçen yılın son günlerinde yazdığım ‘Sorunlu futbolcu transfer etmeyeceklermiş’ başlıklı yazımda dile getirmiştim. Öte yandan yaşanan tuhaflıkları görüp yazmamak da olmayacağı için futbol federasyonu başkanının spor servisi müdürlerini yaptığı açıklamalar hakkında yazmaya karar verdim.
Çünkü bu açıklamaların gerçekleştiği ortam ve bu ortamda bulunan gazetecilerin her nedense sormama konusunda imtina ettikleri meseleler, futbolumuzun neden bu halde bulunduğunu da ortaya fazlasıyla koyuyor. Bir ülkenin futbolunun çapı ve o ülkedeki futbolun kalitesi sadece futbol sahasında oynanan oyundan ibaret değildir. Bu aynı zamanda ülkenin spor medyasında nasıl bir ortam olduğu ile de yakından bağlantılıdır. Aynı görüşlerin sanki yeni bir keşif yapılmışçasına sunulduğu bir kurgu izledik. Gazetecilerimiz her nedense başkanın istediği sorular üzerinden topa girmek suretiyle asıl mevzularımız hakkında hemen hiç konuşmamayı seçtiler.
Verilen yanıtlar ise tam anlamıyla evlere şenlik bir durumu ortaya koyuyordu. Fatih Terim’in maaşının sabit kura bağlanmasından, ülke olarak dünyaya örnek olduğumuz meselelerine kadar hepsi afaki değerlendirmelerden öteye gitmiyordu. Ama en ilginç olan husus ise hiç kuşkusuz bu ülkenin alt yapılarından oyuncu yetişmeme meselesi hususunda federasyon başkanının yapmış olduğu açıklamalardı. Başkana göre dört büyük kulübümüzün alt yapılarından son on yıl içerisinde yetişmiş herhangi bir oyuncu bulunmadığı gibi bu alt yapıların milli takımımıza da herhangi bir katkısı yoktu. Daha da ileri giderek alt yapılarda en kalitesiz hocaların görev aldığını söyleyebilecek kadar da dilinin kemiği yoktu.
İşte tam bu noktada devreye girip sorular sorması gereken gazetecilerimizin sanki bu ülkede Yıldırım Demirören federasyonu döneminde yabancı oyuncu sınırlaması konusunda yapılan düzenlemelerin bir anda nasıl değiştirildiğini bilmiyormuş gibi yapmaları çok manidardı. Tam sorulması gereken sorular kısmına geldik ama bir anda gazetelerin spor müdürleri çok daha anlamlı buldukları sorulara geçiş yaparak federasyon başkanının terlemesine bile müsaade etmediler. Halbuki bu federasyon ve yine bu federasyonun görevlendirdiği Fatih Terim’in istekleri doğrultusunda yabancı sınırlaması 14’e yükseltilmişti.
Bu uygulamayı kabul edenlerin ileriye dönük olarak herhangi bir çalışma içerisinde olmadıkları zamanla anlaşıldı ancak her nedense bunu bir tek gazetelerin spor müdürleri anlamamışlar! Belki de anlamak işlerine gelmemiş! Sonra alt yapı hocaları konusunda yapılan açıklamalar son derece yakışıksız ve gerçeği yansıtmaktan uzaktı bu konuda da herhangi bir itiraz ya da karşı tez gelmedi. Açıkçası gelmesini de beklemiyordum çünkü var olan oturumun bu şekilde oluşturulmuş olduğu da durumu zaten net bir biçimde yansıtıyordu. Fatih Terim’in İzlanda milli maçından sonraki basın toplantısında kendisine soru soramayan basın mensuplarını hatırladım ve aynı durum bir anlamda federasyon başkanının açıklamalarında da tekrarlanmıştı. Alt yapılar konusunda hiç kendinizi üzmeye gerek yok nasılsa ülke milli takımının futbolcu alt yapısını oluşturan bir ülke var: Almanya. Orada yetişenleri almak suretiyle herhangi bir masrafa girmeden ve çaba göstermeden oyuncuları sağlıyoruz. Tabii bu arada alt yapılar konusundaki o müthiş projeler ve onlara bağlı olarak yürütülen uzmanlıklar da işin kaymağını oluşturuyor.
Federasyon başkanı operasyon kelimesinin analizini gerçekleştirdi buna karşın bende kendisine proje kelimesine bakmasını ve bizim ülke olarak bu lafı ne kadar sevdiğimizi hatırlamasını öneririm. Alt yapılarımız bir proje, süper ligimiz bir proje, buradaki kulüpler birliğimiz bir proje ve naklen yayın gelirlerimiz birer proje olarak duruyor. Peki tüm bu projelerin karşılığında bu ülkenin futbolu ve futboluna gönül verenlerin geleceği hususunda herhangi bir yenilik söz konusu mu? Kesinlikle hayır.
Aynı lafların konuşulduğu, başta federasyon seçim sistemi olmak üzere, hiçbir değişikliğin hayata geçirilmediği, sadece süper ligi kulüplerinin borusunun öttüğü bir sistemden söz ediyoruz. Ve bu öyle bir sistemsizlik içeriyor ki, yıllar geçse bile her yıl aynı şikayetlerin sürdürüldüğü sadece aktörlerin değiştiği buna karşın bir arpa boyu bile ilerleme kaydedilmediği bir futbol dünyası içinde kaybolup gidiyoruz.
Federasyon başkanı Pasolig öncesi varolan seyirci ortalamalarının iki bin kişi kadar altında olduğumuzu bu rakamın da istemedikleri seyirciye denk geldiğini bastıra bastıra söylüyor. İstemediğimiz seyirci, sorunlu futbolcu gibi nitelemelerle içinde bulunulan durumu açıklayamayacağımızı her nedense oradaki gazeteciler beyan edemiyorlar! Futbolun bir temaşa oyunu olduğunu ifade etmekle futbol sahalarına gelen seyirci tiplemelerini kendinize göre ayırmak bambaşka işlerdir. Sizin göreviniz oraya gelen her türlü seyircinin güvenli bir ortamda maç seyretmesinin koşullarını yaratmaktır.
İstemediğimiz seyirci gelmiyor ama buna karşılık seyirci de gelmiyor! Ve her geçen gün oynanan oyunun kalitesi aşağılara doğru çekilirken futbol dünyamız sürekli olarak hakem tartışmaları üzerinden yürütülmeye devam ediyor. Aynı aktörlerin işin içerisinde farklı dereceler içerisinde yer aldığı bir trajedi ile karşı karşıyayız. İşin asıl ilginç kısmı ise aynı gemide olduğunun farkında bile olmayan bir futbol ailesi var ve bu ailenin mensuplarından olan futbol federasyonu yetkilileri olan bitenler konusunda görüş açıklama konusunda son derece ketum davranıyorlar. Ya da bir görüş açıklamaları gerektiğinde ise sanki başka bir dünyadan haber veriyorlarmış gibi konuşmak suretiyle sanki bizi değil bambaşka bir ülkenin futbolunu tarif ediyorlar.
Milli takımlar düzeyinde de kulüp takımları düzeyinde de bulunduğumuz yerin ne kadar sıkıntılı olduğunu söylemeye bile gerek yok! Buna karşın hem kulüp yönetimlerimiz hem de futbol medyamız bize başka masallar anlatmayı tercih ediyorlar. Futbolun hızla değişime uğradığı ve bu değişimin içerisinde yer almadığımız takdirde önümüzdeki yıllarda yurt dışındaki müsabakalardaki pozisyonumuzun daha da sıkıntılı olacağı gerçeğini gizlemeyi tercih ediyorlar.
Ödenen astronomik rakamların karşılığında yetiştirilebilecek olan alt yapıdaki çocuklar meselesini göz ardı eden bir federasyon yönetimimiz var. Nasıl olsa ellerinde bu düzeneği sürdürecek medya yapılanması da bulunuyor öyleyse futbolumuzun ne kadar değerli olduğu imajını yaymanın tam sırasıdır. Oysa futbol ve içinde yapıldığı ülkenin kültürel arka planı birbiri ile yakından bağlantılı şekilde işlemektedir.
Futbolunuzun çapının genişleyebilmesinin yolu sizin sürekli olarak yabancı futbolcu getirmenizle doğru orantılı değildir. Aynı zamanda futbol medyanızın ne kadar cesur ve ilkeli olduğu meselesi de futbolunuzdaki meseleleri dile getirmesinde etkili olacaktır. Yanlışların üzerine gidebilen ve olması gerekenleri belirtebilen bir futbol medyasına sahip olmadığınız sürece sadece var olan durumu onaylamaktan öteye gidemezsiniz. Böylesi bir futbol ikliminde ise ne futbolcu yetişir, ne futbol kalitesi yükselir ne de taraftarlar maç izlemek için stadyumlara giderler.
Ülke futbolunun üzerinden 3 Temmuz geçti ve bıraktığı hasarın farkında olmayan ‘yumurtayı dik tutması için getirilen’ federasyonumuz ise olan biteni halen seyretmeyi sürdürüyor. Yaşananların ardından taraftarların adalet duyguları hasar gördü ve hiçbir kulüp taraftarı ne federasyona ne hakemlere ne de futbol medyasına güven hissetmekte. Sorunların giderek kangren haline aldığı bir futbol ikliminde yaşayan spor müdürlerinin sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları ve soru sormaları olan biteni halletmez.
Tam tersine futbolumuzun ve kendi içinde bulundukları futbol gemisinin daha fazla su almasına neden olur. Gerçekleri siz ne kadar görmezden gelirseniz gelin, size kendisini bir şekilde göstermeyi başarırlar.