Unutturulmayan sorun: fiyatlar
Göz ardı edilen tek çözüm: güven
Başlarken, her gün tartışılan enflasyon ve yüksek fiyatlar, enflasyon konusunda daha önce söylediklerimi tekrarlamadan yapamayacağım. Çünkü düzelme işareti yok.
Ülkede katma değer üretilmedikçe, doğru maliye-vergi politikası uygulanmadıkça, hukuk alanında hayati düzetmeler ivedilikle yapılmadıkça beklentiler iyileşmez. Her alandaki polisiye önlemler sadece görünümü kurtarmaya, çürükleri ortaya çıkartmaya yarar. Muhalefetin hâlâ devam eden kısır iç tartışmaları ne kendisine, ne ülkeye, ne de vatandaşa çare olur. CHP bu tartışmaları yapmaya başlayalı en az 60 yıl oldu.
Çin, Şangay Beşlisi'nden çok daha fazla
Burada Çin'e dönelim. D. Trump'ın 2020 seçimlerindeki kozlarından birisiydi Çin. D. Trump. Komünist Partisi'nin ucuz işgücü kullanarak ve Çin parasının değerini düşük tutarak Batı ve özellikle ABD pazarını ele geçirdiğinden, bu yüzden Amerikan işgücünün işsiz kaldığından yakınıyordu. Bunlar olurken ABD'de işgücünün yeni teknolojileri uygulayacak becerilere neden kavuşturulmadığını, ABD'nin neden "eski" teknoloji" endüstrilerinde takılıp kaldığını sorgulamıyordu. Şikayet kolay, yaratıcılık, ilericilik, toplumu düşünmek zordu.
Çin de Japonya ve Kore gibi sanayiye taklit ederek girdi. Batı'dan gelen ürünlerin hem tasarımını, hem kullanılan teknolojiyi taklit etti. Ama Kore ve Japonya gibi, Çin de durmadı, ARGE çalışmaları 2000'den bugüne 16 kat arttı. Bugün toplam ARGE harcamalarında 668 milyar dolarla hâlâ ABD'nin 806 milyar dolar harcamasının gerisinde. Ancak, Oxford Üniversitesi'nden Profesör Simon Marginson'un değerlendirmesiyle Tsinghua Üniversitesi dünyada fen ve teknoloji üniversitesi olarak birinci sırada. Shangai Jiao Tong, Zhejiang ve Pekin (Beida) üniversiteleri, Cambridge, Harvard ve Zürih ETH ile boy ölçüşebilecek düzeyde. [1]Biz en önemli üniversitelerimizden olan Boğaziçi'ni ne yapıyoruz? Kim verecek bunun hesabını?
Genel biyoloji ve yaşam bilimlerinde ABD ve Avrupa önde, ama Çin 2022 itibariyle malzeme bilimleri, kimya, mühendislik (imalat), bilgisayar, çevre, tarım ve matematik konularında en fazla sayıda yüksek etkili, "high impact" bilimsel yayın yapılan ülke. Çin bilim, buluş, teknoloji konularında aktif.
Geri kalmış ülkelerin başlangıçta kopyaya başvurduklarını söyledik. Buna paralel olarak bu ülkelerdeki genç nüfusun öğrenmek için bilimin güçlü olduğu ülkelere gitmesi genel bir uygulamadır. Bunun ilk ve en güzel örneklerinden biri, Atatürk'ün yetenekli gençleri "Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, birer meşale olarak geri döneceksiniz" sözü kulaklarımızdadır. Tarihe geçen Prodfesör Aydın Sayılı'yı mühendis olmak için değil, bilim tarihi okumak için göndermesi Atatürk'ün ne derece farklı bir önder olduğunu gösterir.
Çin'de geri dönüşün arkasında yalnız para mı var?
Aynı uygulamayı Çin de yapmıştır. Çin eğitim bakanlığı verilerine göre, 2000-2019 yılları arasında 6 milyondan fazla Çinli genç eğitim için yurt dışına gitmiştir. Son yıllarda bunlar sel halinde geri dönmektedir. Geri dönüşü özendirmek için yapılan çalışmalar arasında bir tanesi 2010'da başlatılan "bin genç yetenek" programıdır. Bu program çerçevesinde 40 yaşın altında olan gençlere 150 bin dolara (satın alma paritesine göre) yakın ödül, bunun altı katı kadar, yani 900 bin dolar laboratuvar kurma desteği sağlanmaktadır.
Çin'de bu olurken, Türkiye'de hekimlere ve diğer bilim insanlarına "Beğenmeyen gider" denilmektedir. Yeri gelmişken ülkede üniversite sayısı 129 adedi devlet olmak üzere 199'a ulaşmış durumda.[2] İstanbul'da 13 tanesi devlete ait olmak üzere 57 üniversite vardır. İstanbul'da olsun, başka illerde olsun mahallelerde apartman katlarında üniversite kurulduğunu görüyoruz. Buna ek olarak dünya çapındaki devlet üniversitelerini tahrip etmek, öğretim üyelerini caydırmak için her yol denenmektedir. Doktorlarımızı yurt dışında çalışmaları için teşvik ediyor, Suriye'den niteliği, becerisi belirsiz hekim ve sağlık hizmetlisi ithal ediyoruz. Bu ne demek? Kim verecek hesabını?
Çin'de bilim ve başarı
Çinli araştırmacılar, bilim insanları artık ABD'yi fen ve bilimin mekkesi olarak görmemektedir. 2020'de Çin üniversiteleri 1.4 milyon mühendislik diploması vermiştir, bu sayı ABD'nin 7 katıdır. 2013'te ABD hazırlanan önemli akademik çalışmaların sayısı 4 katı fazlayken, 2022 yılına gelindiğinde Çin'in bu konuda ABD ve AB ülkelerinin tamamını geçtiği görülmektedir. Çin Bilimler Akademisi'nin (CAS) atriyumunda 5 metre genişliğinde, iki kat yüksekliğinde bir duvar, araştırmacıların elde ettiği 192 patentin belgesiyle kaplıdır. Alt katta ise kavanozlarda bu patentlerin ürünleri olan tohumlar sergilenmektedir.
Bilim ve yumuşak güç
Bu bana 1983'te Seul'de bilim ve teknoloji fuarı vesilesiyle düzenlenen milli parkta gördüğüm Samsung pavyonu önünde sıralanmış kucakta bebekleri, 80 ve daha büyük yaşta ulusal giysili Korelileri anımsatmıştır. Sıranın sonunda görmeyi sabırsızlıkla bekledikleri şey, Samsun mühendislerinin geliştirdiği 64k ram diskti. Yani sonunda görecekleri camekan arkasında bir diskti, ama bunun Samsung tarafından geliştirilmiş olması onlara bu heyecanı veriyordu. İşte "yerli ve milli" bu "yumuşak güçtü-soft power".
Build Your Dream (BYD) Çin'in tüm dünyaya yayılan otomobil markası, Haziran ayında Almanya'da düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası'nın ana sponsorluğunu VW'dan devraldı. Yalnız rekabet gücü değil, aynı zamanda ve belki daha önemli bir yumuşak güç gösterisi.
Xi Jinping mi kendi kendine çelme takıyor, yoksa Mao'nun ruhu mu geri geliyor?[3]
Bugüne geldiğimizde Çin'de değişik rüzgarların estiğini okuyoruz.
Jack Ma'ya ne oldu?
Jack Ma
Jack Ma 1964 yılında Çin'de Honghzhou şehrinde dünyaya geldi. Okulda vasat, birçok giriş sınavlarında başarısız bir öğrenci. Orta eğitiminin ardından İngilizce eğitimi alıyor. Harvard Üniversitesi'ne öğrenci olarak kabul edilmediğini ama iş adamı olarak başarısı üzerine bu kuruma davet edildiğini söylüyor. 1994'te internet işine giriyor, 1999'da Ali Baba adlı internet üzerinden ticaret işini başlatıyor. 2024 yılı satış geliri 130 milyar dolara ulaşıyor.
Jack Ma 2018'den itibaren Çin Komünist Partisi'nin (CCP) izlemeye başladığı ekonomi politikasına itiraz etmeye başlıyor. Çin bankalarının rehin dükkanı gibi çalıştığından yakınıyor. Bundan kastettiği bankalarını proje finansmanı yapmadıkları, ipotek üzerine kredi verdikleri. (Bu uygulama Türkiye'de de geçerlidir ve fikri olan ama parası olmayan girişimcinin önünü keser.)
Jack Ma'nın CCP uygulamalarına karşı çıkması üzerine hükümet önce grubun finans kuruluşu olan Tencent'in bahis oyunu faaliyetini engelliyor ve şirket piyasa değerinden 46 milyar dolar kaybediyor. Ali Baba'nın halka arz projesi hükümet tarafından iptal ediliyor. Kısaca CCP Jack Ma'yı cezalandırıyor, ama Jack Ma şanslı çünkü cezası hapis değil, girişimlerinin engellenmesi. Burada olsa herhalde Silivri'ye giderdi!
Elektronik endüstrisinde engel yalnız D. Trump'ın elinde değil
Bir başka başarı öyküsü Huawei. Onun da engeli D. Trump ve ürettiği ürünlerin CCP tarafından casusluk amacıyla kullanılması riski nedeniyle karşılaştığı engelleme. Engelleme, Huawei'in ürünlerini geliştirmek için ihtiyaç duyduğu çipleri ithal etmesinde ABD tarafından izin verilmemesi şeklinde oluyor. Yani Xi Jack Ma'yı, Trump Huawei'i engelliyor.
Bu çipleri kendisinin veya Çin'in üretmesi bugüne kadar mümkün olmadı, çünkü 4-7 nanometre büyüklüğündeki çiplerin tasarımı dünyada tek bir şirket, Hollanda'da "ASML" tarafından yapılıyor.
Çip üretiminde tasarım ile dökümün farklı aşamalar olduğuna yeri geldikçe değiniyoruz. Bazen tasarımı ana markanın sahibi olan şirket, örneğin APPLE yapıyor. NVIDIA ABD'de bulunan ve GPU yani grafik işlemci tasarımı yapan şirket. TSMC (Tayvan), INTEL ve diğer çip üreticileri bu tasarım üzerine nihai ürünün "dökümünü" yapıyorlar. Bu ayrım nedeniyle endüstriye "fabless-fabrikasız" imalat adı veriliyor.
Çinlinin geleceği CCP'nin ve "önder"in tekil iradesine mi kalıyor?
Xi Jingpin kendi kendine çelme mi takıyor sorusunu sorduk. Çünkü CCP teknolojik gelişmenin devlet şirketleri dışında, endüstrinin tercihleriyle devam etmesinden rahatsız. Özel sermaye ile de kurulmuş olsa her şirkette, okulda bir CCP denetçisinin bulunması şart. Parti doğrusunu bilir!
Geri kalmış ülke yönetimlerinin sığındığı "piyasa-talep" muhalifliği, karşıtlığı, Çin'e de sıçramış durumda. Oysa ülkenin bugüne kadar olan tüm kazancı, Apple ve diğerlerinin sağladığı piyasa mekanizması sayesinde olmuştur. Üstelik Çin bu süreçte net kazançlıdır. Ama "Çin tipi" demokrasi kuralına göre yalnız CCP ve lideri doğruyu bilir, o yanılmaz. Bunun dışında kazanç filan önemli değildir. Tek önemli olan CCP'nin, yani Xi Jinping'in doğrularıdır. Kulağa yabancı gelmiyor değil mi?
CCP ne yapmak istiyor olabilir? Çin halen küresel pazarda hakim olmak yolunda. Şirketlerin güçlenmesi bir dönem sonra CCP'nin iktidarını zedeleyebilir. Değer zincirinin tümünde gelişme ve yükselme ihmal edilip, bilimsel faaliyetin temel bilimsel araştırmalarla sınırlanması, "piyasanın-talebin" etkisini, zaman içinde sahip olacağı gücü engeller.
Türkiye'nin yeni "elma şekeri ": Şangay Beşlisi"
Yıllar önce Türkiye'de bir general ABD, NATO ve AB yerine Rusya ve Çin'e bakalım demişti. Üstelik bu zat siyasetçi değildi, kurmay eğitimi almıştı. Ardından yine NATO ve AB'ye kuşkuyla bakanlar bu kez Şangay Beşlisi sevdasına kapıldı. Sevda diyorum, çünkü ortada NATO ve AB gibi saydam, yönetim (governance) kuralları, kuruluş amacı belli bir şey yok. Şangay beşlisi Çin'in davetiyle katılanların bir araya geldiği bir süreçten ibaret.
Devletlerin buna benzer başka hangi girişimleri var?
1967'de aralarında Malezya, Singapur, Endonezya, Tayland, Filipinler'in ASEAN (Association of Southeast Asian Nations) kuruldu. Böyle girişimlere çok meraklı olan Türkiye Cumhuriyeti nasılsa bunun dışında kaldı. Vaktiyle CENTO, adıyla NATO'nun Ortadoğu şubesi gibi bir örgüt kurulmuştu. ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda beşlisi, 2021'de kısaltılmış adı AUKUS olan bir "istihbarat" organizasyonu kurdu. Hedef, giderek Çin gücünün arttığı Pasifik bölgesinde bir bilgi paylaşımı sistemi kurmak.
Çin 2013 yılında Xi Jingpin'in Kazakistan ziyaretinde, dünyada yumuşak gücünü pekiştirmek, Asya'daki komşuları başta olmak üzere kendisine bir dost ülkeler çevresi oluşturmak için BRI kısaltılmış adıyla "belt and road initiative- köprü ve yol" girişimini duyurdu. Bunun temelinde tarihi İpek Yolu var. Ama özünde CCP'nin uluslararası politikasında bir alet olarak görülüyor.
BRI sadece Şangay Beşlisi ülkelerde değil, Afrika ülkelerinde de altyapı projelerine finansman sağlıyor. Yunanistan'da Pire limanının genişletilmesi sürecinde finansör ve işletmeci, ayrıca Yunanistan demiryolu altyapı yatırımlarına da aynı şekilde finansör-ortak olarak katılması görüşülüyor. Çin inşa ettiği limanların altına, deniz içinde askeri tesis kurmayı ihmal etmiyor. Böylece Asya'nın bir köşesindeki Çin'in Akdeniz'de bir deniz üssü oluyor.
Üstelik bunlar elbette karşılıksız yapılmıyor. BRI çerçevesinde Çin finans kuruluşlarının sağladığı finansmanın maliyeti, ödenen faiz, yüzde 20 mertebesinde. Bu Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası veya çeşitli hükümetlerin, ulusal yatırım bankalarının uygulayacağı finansman maliyetinin üstünde. Üstelik BRI üzerinden kurulan bu ilişkilerin "yönetim-governance" kuralları da bilinmiyor.
Hemen şunu ekleyelim. Çin'in hem Şangay Beşlisi'nden, hem de BRI'den ne beklediğini gördük. Beşli'ye katılanların ne beklediği belli değil, çünkü Çin'in önerdiği BRI'den başka bir şey, örneğin ortak savunma sistemi, teknolojik araştırma girişimi yok. Olsa bile kimi kime karşı savunacak? BRI'nin amacı Çin'in emperyal güç oluşturması ve bunu yaparken hem ülkelerin altyapı yatırımlarından para kazanması, hem de onlara ortak olarak yönetime girmek.
Türkiye'de son yıllarda uygulanan finansman modelinin ne getirdiğini biliyoruz. Akkuyu Nükleer Santralı'nın yönetim kurallarını bilmiyoruz, en azından ben bilmiyorum. Böyle yatırımların finansman yükü farklı bir konu; borç borçtur, ödenir. Ama, altyapı veya enerji santralının yönetimini bir yabancı kurum, ülke ile paylaşmak ister miyiz?
Uluslararası ilişkiler çok çeşitli güçlerin etkileşmesiyle gelişiyor. Bunlar ekonomik, bilimsel araştırma, şirket stratejisi, finans yönetimi, siyasal, savunma veya yayılma stratejisi odaklı olabiliyor. Hiçbirini ötekilerden ayrıştırarak değerlendirmek mümkün değil. Resmin tümüne bakmak zor olabilir ama olmazsa olmaz. ABD bu amaçla sayısız düşünce kuruluşuna (think tank) önderlik yaptı. Bu kuruluşların gündemi hiçbir şekilde sansür kabul etmez. Ülke çıkarı karşısında hiç kimse ayrıcalıklı, sorumluluktan azade değildir.
Tekrar Çin'e dönersek, Xi Jingpin kendi görev süresini sınırsız yapmıştır. Ancak alınan ekonomik ve politik önlemlerin yol açacağı gelişmeler hiçbir ülkede böyle ucu açık iktidarlara izin vermez. Su yolunda akmaya devam eder. Oluşum kendi kurallarını belirler.
[1] Bu bilgiler The Economist dergisinin çeşitli sayılarından ve diğer çeşitli yayınlardan derlenmiştir.
[2] Taşra üniversitelerinin durumu hakkında bnz. Tuğba Tekerek, Taşra Üniversiteleri & AKP'nin Arka Kampüsü, İletişim Yayınları, 2023
[3] Elizabeth C.Economy, The World According to China, Polity, 2022
Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir? Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi. T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı. 1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı. 1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu. Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir. 1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi. 2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. |