Ahmet Çelik Kurtoğlu

06 Aralık 2023

Güç

Henry Kissinger'in (HK) ölümü üzerine birçok yazı yayımlandı. Bu yazının amacı HK'in Makyavelli'den beri az rastlanır "iktidar için her şey makbuldür" felsefesini ve ABD dış politikasının nasıl oluştuğunu anlamaya çalışmak. 1754-1838 Fransa'sında her dönemin politika ustası C-M de Talleyrand bu konuda bir başka örnektir

ABD'de politika nasıl oluşuyor? Başkan'ın, Kongre'nin, savunma sanayisinin, sermaye sahiplerinin ve bilim dünyasının rolü nedir? Başkanlık sistemi ve HK bu süreçte nasıl rol oynamıştır?

Almanya'dan Amerika'ya gelmeyi başaran Oppenheimer, Werner von Braun ve diğerleri gibi birçok başarılı insandan biri HK. 15 yaşında ailesiyle birlikte gittiği Manhattan'da lise eğitimini tamamlıyor, ardından "City College Newyork"ta muhasebe eğitimi alıyor. Muhasebe hemen iş bulup para kazanabileceği bir alan. O, ABD ordusuna katılıp Almanya'ya geliyor, Sophomore olarak kabul edildiği Harvard Üniversitesi'nde üniversite eğitimini tamamlıyor. Son sınıfta hazırladığı "tarihin anlamı" başlıklı (Kant, Spengler, Toynbee'yi incelediği) bitirme tezinin uzunluğu (383 sayfa) üniversitede "Kissinger Kuralı"nın ortaya çıkmasına neden oluyor. Sonraki yıllarda hoca olarak Harvard'a geri dönüyor. Bu arada yaptığı çalışmalar akademik olmaktan ziyade küresel sorular olduğu için Harvard uleması onu eleştiriyor. 

HK'nin uluslararası politikada en fazla çekindiği ülke Çin. HK, Rus liderliğini güvenilmez buluyor, ciddiye almıyor. Goethe'nin "justice or order-düzen mi, adalet mi?" sorusuna, "düzen" yanıtını verdiği söyleniyor. Ama yaşamında hedefine ulaşmak için düzenin dışına çıkıyor ve kendi başarısı için gereken her manevrayı yapıyor. Bunun önemli bir özelliği, Vietnam savaşı sırasında Paris'te yapılan ABD-Vietnam barış görüşmeleri sonuca ulaşacakken bunu engelleyerek R. Nixon'un önünü açması ve tabii onun yanında yer alması. Bundan çıkarttığı ders: bir yere, ulaşmak, bir liderin yanında yer almanın yolu muhalifin yanında yer almaktır. Bunun için Paris görüşmelerini baltalarken, Amerikan ekibinin, Demokrat H. Humphrey'in yanında gözüküyor. Nitekim R. Nixon becerisini izlediği ve beğendiği HK'i yanına almıştır. 

Nitekim bu gündem HK'nın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı döneminde Vietnam savaşına ve komşu ve tarafsız ülke olan Kamboçya'nın bombalanmasına yol açmıştır. Bu süreçte atılan bomba miktarı önceki dünya savaşından fazla olmuştur. Bir Portekiz sömürgesi olan Doğu Timor'daki çatışmaları bahane edip orayı bombalama kararı da HK'nindir. Sonuç, milyonlarca masum insanın ölmesi olmuştur. Nixon ve HK Pakistan'ı ve Cumhurbaşkanı Yahya Han'ı Çin'le ilişkilerin geliştirilmesinde aracı olarak kullanmıştır. 1971'de doğu Pakistan'ın ayrılma sürecinde çıkan çatışmalara yine HK'nin kararı ile ABD müdahale etmiş ve doğu Bengal'de 300 bin kişi ölmüştür.

Şili müdahalesi ABD'nin sosyalist Allende'nin iktidara gelmesi ve kamulaştırma programını uygulayacak olması üzerine Başkan Nixon'un onayı ve HK'nın yönetimiyle yapılmıştır. Olay 1973'te Şili genel kurmay başkanının öldürülmesiyle başlamış, Allende'nin devrilmesinin ardından kendisini vurması ve 1990'a kadar sürecek General A. Pinochet diktatörlüğü ile devam etmiştir. HK, Şili müdahalesinin çok uluslu şirketlerin (ITT ve Pepsi Cola) tahriki ile yapıldığını söylemiştir.

HK'nin Beyaz Saray görevinden sonra yapılan araştırmalar, yayınlar olumlu ve olumsuz yanlarını incelemiştir. Gazeteci Christopher Hitchins, HK'nin savaş suçlusu olarak yargılanması gerektiğini söyleme noktasına kadar gitmiştir. Ünlü biyografi ve siyaset yazarı Seymour Hersh, HK'nin karanlık yüzünün "çok karanlık" olduğunu yazmıştır.

HK'in en büyük başarısı, R. Nixon gibi bir katı muhafazakârı, aynı derecede katı Mao ile bir araya getirilebilmesi ve Rusya'yı da sürece katarak ABD-Çin-Rusya'yı içine alan "üçgen dış politikayı" ABD'nin gündemine kazandırması olmuştur. Bunu yaparken HK'nin vazgeçilmez pusulası, ABD'nin "antikomünist" çizgisidir. Hedef kapitalizmi dünyaya yaymaktır. Son zamanlarda Çin'de uygulanan, "komünist parti yönetiminde kapitalizm"in başarısı bu pusulayı şaşırtmaktadır. ABD, Çinli şirketlerin rekabeti karşısında kendi ekonomisini korumak için serbest pazar kurallarına uymayan politikalar uygulamaktadır. 

HK'den söz ederken, bunca olumsuzluk yanında nükleer güç kullanımı konusundaki tavrına değinmek gerekir. Hiroshima ve Nagazaki'de yaşanan felaketlerden sonra nükleer savaş teknolojisini hazırlayanlar dahi bu gibi tehlikelerden kaygılanmaya başlamışlardır. HK nükleer savaş konusunda büyük alanlarda tahribat yapan, çok sayıda canlının ölümüne ve sakat kalmasına yol açan silahların değil,  küçük boyutlu, hava yoluyla taşınabilir, belirli hedeflere yönelik olarak kullanılabilecek "taktik" silahların geliştirilmesini savunmuştur.[1]

Özetlediğimiz bu dış politika tasarımı ve uygulaması süreci nasıl işlemektedir?

ABD dış politikasını uygulayan Başkan'dır. Başkanın gündemi, HK döneminde güçlenen "özel güvenlik danışmanı, Pentagon ve ABD endüstrisinin çıkarlarının birbirini etkilemesiyle oluşmaktadır. Büyük Orta Doğu projesi bu dış politika örneklerinden biridir. Türkiye'nin de dahil olduğu Orta Doğu bölgesini içine alan ve doğuda Pakistan'dan, batıda kuzey Afrika ülkelerine kadar uzanan coğrafya şöyle oluşmuştur. 

2001-2005 döneminde güvenlik danışmanı, 2005-2009 döneminde ABD Dışişleri Bakanı olan Condoleeza Rice ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Temmuz 2006'da Prag'da yaptıkları görüşmede büyük Orta Doğu bölgesini tanımlayan haritayı oluşturmuşlardır. Bölgeyi ve bölgede yer alan ülkelerin sınırlarını tanımlayan harita 1916 yılında bu kez Paris'te Sykes ve Picot tarafından çizilmiştir. G. W. Bush 2001-2009 arasında başkandır.

Bu olayı iyi anlamak için birkaç yıl daha geriye gitmek yerindedir. 1977-81 arasında Başkan J. Carter'ın ulusal güvenlik danışmanı Harvard'lı uluslararası ilişki uzmanı Z. Brzezinski yeşil hilal teorisini geliştirmiştir. Bölgeye bakıldığında bu teori Sovyetler Birliği'nin genişlemesine karşı "islam" kökenli bir duvar oluşturmayı hedeflemektedir. Bunun arkasındaki düşünce, İslam'ın komünizme dirençli olacağıdır. Üstelik bu ülkelerin neyin neden yapıldığını sorma alışkanlığı da yoktur. Dikkat edilirse ne Sykes-Picot haritasında, ne de Brzezinski'nin yeşil hilal teorisinde bölgeyi oluşturan hükümran ülkelerin sesi, sözü yoktur. İsrail yine ayrıcalıklı olarak Büyük Ortadoğu Bölgesini kurgulayan ve daha sonra ABD ile birlikte yönetecek olan ülkedir. Yani oyunu ABD ve İsrail kurmaktadır. Rice'ın büyük ortadoğu projesiyle, Brzezinski'nin "yeşil hilal'i içinde bulunduğumuz bölgede süregelen istikrarsızlıkların temelinde yer almaktadır.

Hedef sadece askeri, siyasi kazanç mı, ekonomik kazanç yok mu?

Milyonlarca insanın ölümüyle sonlanan savaşları yönlendiren nedir? Irak savaşında olduğu gibi yanlış istihbarat veya ideoloji, kişisel hesaplar mı? Örnek olarak, Irak'ın bombalanmasına yol açan etkenlerin, Pentagon ile İngiliz istihbarat örgütünün Başbakan T. Blair'i AD Başkanı'nı yönlendirmesi, Beyaz Saray bünyesinde yer alan özel güvenlik danışmanı ile ABD'deki savaş lobileri olduğunu belirtmiştik. İstihbarat örgütleri ve lobi örgütleri çalışmalarını sürdürüyor, T. Blair'in danışmanlık şirketi, Orta Doğu da dahil olmak üzere birçok ülkede Başkanlara danışmanlık hizmeti vermeye devam ediyor.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından başkan olan General D. D.Eisenhower 1961 yılında yaptığı veda konuşmasında, ABD'de savunmanın gücünü arttırmak için, savunma endüstrisi, genel olarak endüstri ve bilim alanını içeren bir oluşumu vurgulamıştır. ABD Devletinin bu projenin arkasında olduğunun altını çizmek üzere adının "military-industry-scientific-congressional complex" olduğunu eklemiştir.

Endüstri demek finans demektir. Amerikan endüstrisi, Amerikan ordusu yüksek teknolojiye sahiptir. Bunu sürekli kılmak üzere Amerika genelinde her alanda araştırma geliştirme faaliyeti desteklenmektedir. ABD Savunma Bakanlığı bünyesinde yer alan Defense Advanced Research Projects Agency (DARPA)'nın 2022 yılı bütçesi 3.868 milyar dolardı ve 2023 için 4.119 milyar dolar olması önerilmiştir. Bu bütçe Amerika'da savaş yanında sağlık, tarım, ulaştırma, endüstri ve savunmayla ilişkilendirilebilecek çeşitli alanlardaki araştırma, geliştirme projelerinin finansmanında kullanılmaktadır.

Savunma sektörünün ABD ekonomisindeki yeri bununla kalmamaktadır. Savunma gideri aslında gider değildir. Orduyu oluşturan personel, ülkede istihdam yaratmaktadır. Aynı şekilde kullanılan donanım, tüketim malzemesi ülke gelirine eklenmektedir. Yani ABD ordusu ülke içinde veya dışında görevlendirildiğinde bunun giderleri savunma bütçesinden çıkmakta, ama gelir olarak endüstrinin, giyim endüstrisinin geliri olmaktadır. Türk ordusunun kullandığı donanım yerli ise örneğin MKE'nin veya giyim endüstrisinin geliri, ithal ediliyorsa ihracat yapan ülkenin geliridir.

ABD'nin dünyanın çeşitli yerlerindeki askeri müdahalelerini bu gözle değerlendirmek doğru olur. Bu müdahaleler bir yandan o bölgelerdeki anlaşmazlıkları ortadan kaldırırken, çoğu kez sol eylemleri durdururken, aynı zamanda ABD ekonomisine gelir sağlamaktadır.

Bitirirken, HK'in Harvard Üniversitesinde bir öğrencinin "Geriye nasıl bir legacy bırakıyorsun?" sorusuna verdiği yanıt şu olmuştur: "Geriye ne bıraktığım beni düşündürmüyor, çünkü her şey çok sık değişiyor. Yeteneğin, imkanların neye izin veriyorsa o kadar yapabilirsin; kalitesi ne olursa olsun kendi değerlerim doğrultusunda yaşadım mı, fırsatları değerlendirdim mi, ben buna bakarım."

Yazının başlığı "güç", çapkınlıktan geri kalmaması üzerine HK'e atfedilen bir başka sözü aktaralım: GÜÇ BİR AFRODİZYAKTIR.


[1] Kissinger,H., Nuclear Weapons & Foreign Policy, May, 1969, The Norton Library

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A.Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.